Yargı FETÖ unsurlarından temizlenmiş, bağımsız ve tarafsız çalışabilme imkânına kavuşmuştur. Bu durumda hukuk ve demokrasi üzerinden bir kriz aramak, barolar yasasında yapılması düşünülen bir değişiklik için sokaklara dökülmek asla iyi niyetli değildir, zaten sonuç vermesi de imkânsızdır.

Terör, darbe girişimi, ekonomiye sabotaj, doğal felaketlere ümit bağlama, Kovid-19’a sarılma gibi aklın, vicdanın, ahlakın hiçbir şekilde kabul etmeyeceği şeyler üzerinden iktidar arayanlar, şimdi de hukuku, yargıyı, demokrasiyi tartışmaya açmaya çabalıyor, buradan bir kargaşa çıkarmayı hedefliyorlar.

KUVVETLER AYRILIĞI

Öncelikle bir tespit yapalım. Yeni hükümet sistemi ile birlikte devleti oluşturan erkler yerli yerine oturmuştur. Yürütme, yetkisini doğrudan milletten alırken; yasama ve denetleme yetkisi olması gerektiği gibi, tamamen TBMM’ye verilmiştir. Yargı FETÖ unsurlarından temizlenmiş, bağımsız ve tarafsız çalışabilme imkânına kavuşmuştur. Bu durumda hukuk ve demokrasi üzerinden bir kriz aramak, barolar yasasında yapılması düşünülen bir değişiklik için sokaklara dökülmek asla iyi niyetli değildir, zaten sonuç vermesi de imkânsızdır.

TÜRKİYE DİRAYETLİ VE AZİMLİ

Türkiye canla başla bir beka mücadelesi vermektedir. Sayın Devlet Bahçeli’nin da kısa süre önce yaptığı açıklamada belirttiği gibi, ülkemiz sağlam bir irade eşliğinde, meşru haklarını ve milli çıkarlarını esas alarak, terörün belini kırma konusunda dirayetli, teröristlerin üredikleri bölgeleri temizleme hususunda son derece azimlidir. Milli bekamız üzerinde kumar oynayanlar, milli güvenliğimizi tartışmaya açanlar, tahriklerle sabır ve tahammül sınırlarını aşanlar elbette Türk milletinin boyun eğmeyen kudretiyle tanışacaklardır.

HDP’NİN PROVOKASYONU TUTMADI

Teröre yardım ve yataklık yapan, teröristlere güzellemelerle birlikle övgüler yağdıran iki HDP’li militanın milletvekilliğinin düşürülmesinden sonra yeni bir dayatma ve provokasyon iklimi vasat bulmuştur. Ülkemizin farklı noktalarından protesto yürüyüşü başlatan HDP’liler açık bir provokasyona yeltenmişlerdir. Bu terör destekçilerinin kışkırtma, karıştırma ve yeni bir 6-7 Ekim ihaneti oluşturma çabalarına, “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü” adını vermeleri kelimenin tam anlamıyla rezilliktir. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmak, bunun gereklerini yerine getirmek ne zaman darbe oldu? Demokrasi olabilmesi için bölücülerin, teröristlerin, katillerin, hainlerin istediklerini yapmalarına göz yumulması mı gerekiyor? Dünyanın neresinde böyle bir demokrasi var? Nitekim, tamamen iç barış ve huzur ortamımızı sabote etmeye, milletimizin birlik ve dirliğini sarsıp sakatlamaya yönelik bu oyun tutmamış, CHP ve yancılarının beklentileri milletimizin engin sağduyusu ve devletimizin kararlılığı ile bozulmuştur.

İSTEMEZÜK!

Böyle bir ortamda, HDP ile paralellik oluşturacak şekilde bazı baroların güdümlü kaos yürüyüşünü anlamamız ve kabul etmemiz mümkün değildir. Barolarla ilgili yapılması düşünülen düzenleme ile ilgili ortada henüz bir teklif yoktur. Hatta ortaya çıkmış bir taslak da mevcut değildir. Adalet Bakanlığı, baroları görüşmeye davet etmiş ve orta bir yol bulunabilmesi için kapıyı açık bırakmıştır. Ancak bazı barolar, tipik CHP tavrı olan, “istemezük” naraları atmakla yetinmemiş bir de, CHP ve yancılarının da destek ve teşviki ile yollara düşmüşlerdir. Meşru yollar dururken, sokakların karanlığında hak ve ikbal aramanın iyi niyetle izahı mümkün değildir. Bu neyin telaşı, bu neyin itirazıdır?

İŞİN ASLINI GİZLİYORLAR

Aslında her şey gayet açık. Barolara belli bir zihniyet uzun yıllardır çöreklenmiştir ve istediği gibi hareket etmektedir. Yapılan seçimler formaliteden ileri gitmemektedir. Şimdi bütün korkuları, bütün telaşları kurdukları bu düzenin bozulacak olmasındandır. Bunu böyle söyleyemiyorlar, akla hayale gelmeyecek şeylerle, ne olduğu, nerede başlayıp nerede bittiği anlaşılmayan demokrasi ve hukuk masallarıyla milletin zihnini bulandırmaya çabalıyorlar. Sisteme saldırıp, yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmaya uğraşıyorlar. Barolardaki tekelin ortadan kalkmasının yargı bağımsızlığı ile ne alakası olabilir?

DÜZENLEME BİR İHTİYAÇTAN DOĞUYOR

Hiç kimse milletin aklıyla alay etmeye kalkışmasın. Yeni hükümet sistemi ülkenin ayağındaki prangaların çözülmesini kolaylaştırmış ve önünü açmıştır.

CHP ve yancılarının ve onların uzantılarının her şeyi getirip “tek adam rejimi” ezberine bağlamaları iyi niyetli değildir ve sulandırma, başka yerlere çekme ve art niyetli şekilde sisteme saldırma gayretidir. Söylediklerinin, savunduklarının, teklif ettiklerinin Türkiye gerçekleri ve sistemin işleyişi ile hiçbir ilgi ve alakası olmadığı gibi, bir sonuç da ortaya koymamaktadır. Sadece aslı astarı olmayan şeylerle eleştiriyor ve saldırıyorlar. Biraz ilgilenseler, biraz gerçekçi olsalar, yeni sistemle birlikte kuvvetler ayrımının netleşip, kurumların daha işler hale geldiğini görüp anlayacaklar. Yeni baro düzenlemesinin de bu ihtiyaçtan doğduğu ve hukukun daha iyi işlemesini, yargı erkinin daha anlamlı ve etkin hale gelmesini sağlama düşüncesine dayandığı anlaşılıyor. Teklif ortaya çıktığı zaman bunun ayrıntıları daha iyi görülecektir ve o zaman daha net şeyler söyleyebileceğiz.

Bütün bu kargaşa çıkarma gayretlerinin asıl sebebi, millet iradesine olan güvensizliktir. Milletten hiçbir zaman iktidar alamayacaklarını iyi bilenler, kurdukları vesayet düzeninin bozulmasını istemeyenler, sisteme saldırarak, sokaklara dökülerek, düzeni içinden çıkılmaz hale getirerek kendilerine bir yol bulmaya çalışıyorlar. Bildiğimiz, alıştığımız ve düzeleceğine dair ümidimizin kalmadığı CHP mantığının yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız.