Cumhur İttifakı, herkesin malumu olduğu üzere, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından “geçmişte şu yaşandı, bu oldu” türündeki sorgulamaları bir kenara bırakarak, “Türk milletini bundan sonra karşılaşabileceği tehlikelere karşı nasıl koruruz?” düşüncesiyle şekillenmiş; AK Parti ile MHP arasında yapılan protokolle kurulmuş millî bir birlikteliktir.
Cumhur İttifakı’nın Türk milletine sağladığı en önemli katkılardan biri, 15 Temmuz sonrası oluşan bu birliktelikle birlikte terörle mücadelede elde edilen sınır içi ve sınır ötesi başarılardır. Türkiye’nin dağları, terör örgütü PKK’nın ölüm kusan tehdidinden temizlenmiş; Irak ve Suriye’de ise “Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı ve Pençe-Kilit” gibi operasyonlarla on binlerce terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiş, terör kampları ve mağaraları on binlerce silah ile birlikte ele geçirilmiştir.
PKK’nın kurucusu Öcalan tarafından “kendisinden sonra örgütte sözü geçecek kişi” olarak tanımlanan Ali Haydar Kaytan başta olmak üzere, Kandil’in birçok üst düzey sorumlusu da etkisiz hâle getirilmiştir. Bu somut başarılar göz önünde bulundurulduğunda, Cumhur İttifakı’nın terörle mücadeledeki güçlü duruşunu inkar etmek mümkün müdür?
Cumhur İttifakı terörle mücadelede bu başarıyı ortaya koyarken, Türkiye’deki muhalefet sürekli engel olmaya çalıştı. Örneğin Zeytin Dalı Operasyonu sırasında “Afrin’e girmeyin, YPG’ye dokunmayın” diye karşı çıktılar. Dün PKK’nın siyasi uzantılarıyla menfaat için ittifak yapanlar, bugün “Terörsüz Türkiye” sürecine yine siyasi çıkarları için karşı çıkıyor. Biraz da ABD ve İsrail’in gözüne girme çabaları etkili oluyor.
Türkiye’deki bu kalitesiz muhalefet anlaşılabilir, ancak terörle mücadelede somut başarı ortaya koyan Cumhur İttifakı’nın “Terörsüz Türkiye” stratejisine en çok saldıran isimlerden biri, Cumhur İttifakı’nın gölgesinde her imkânından faydalanan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici olmuştur. Onun üslubu ve yorumları, hangi tarafın yanında olduğunu sorgulatmaktadır.
Mustafa Destici’nin kurduğu her cümle, Cumhur İttifakı’nın eylem ve söylem stratejisine karşı bir saldırı ve kamuoyu önünde onu sorgulatma niyeti taşımaktadır. BBP’nin kuruluş felsefesinden kaynaklanan MHP’ye yönelik düşmanlık zaten oturmuş bir kalıp zihniyettir. Yıllar içinde görüldüğü üzere, MHP nerede ise karşısında olmayı bir misyon olarak benimsemişlerdir; Mustafa Destici de bu misyonu sürdürmeye çalışmaktadır.
Bir kaygıyı ifade etmenin de bir adabı olmalı değil mi?
Ancak 2012 çözüm süreci sırasında teknik olarak ispatlanmış “Analar, babalar ağlamasın diye özerkliği kabul edebiliriz (Onun için Oslo’yla, Apo’yla ve Kandil’le görüşmeye devam)” şeklinde paylaşımlar yapan Mustafa Destici’nin, bugün Cumhur İttifakı’nın gölgesi altında “Terörsüz Türkiye” sürecinin stratejik adımlarını gölgelemeye çalışması son derece şüpheli bir durumdur.
Zamanında “Çözüm sürecine” karşı çıkıyormuş gibi bir duruş sergileyip, o dönemde malum odaklara adeta bu twitle sinyal gönderen bir siyasetçinin, bugün pazarlıksız ve kararlı bir şekilde yürütülmeye çalışılan “Terörsüz Türkiye” sürecine bu denli agresif olmasının nedeni nedir?
Biz Türkiye’nin geleceği adına önümüze bakmak adına “geçmişte yaşanan konuşulmasın” derken, dün böyle bir mesaj vermiş birinin, bugün terörle mücadele başarısı ortada olan Cumhur ittifakını töhmet altında bırakmaya çalışmasının izahı yoktur.
Terör örgütü PKK’nın kurucusu Öcalan’a, “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” açıklaması yaptırılmışken, Sayın Destici, bunu güçlendirmek yerine neden dün PKK’nın siyasi uzantılarıyla defalarca ittifak yapmış ve terörle mücadeleye karşı çıkmış partilerin ağzıyla konuşuyorsunuz? Bölgedeki gelişmeleri hiç mi görmüyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir geniş bir açıklama yaparak sordu da, bir kez daha buradan biz soralım: Cumhur ittifakı gölgesi altında niyetiniz ve amacınız nedir?
