Türkgün | Başyazı | Masum bir çocuk ve şeytan figürleri

Masum bir çocuk ve şeytan figürleri

Kaynak: Yıldıray Çiçek

Ailesi ve arkadaşlarıyla en güzel yıllarını yaşarken — ya da daha yeni başlamışken — henüz 14 yaşındayken uğradığı vahşi saldırı sonucu hayatını kaybeden Mattia Ahmet Minguzzi hakkında belki de ilk köşe yazısını yazarak yaşanan vahşete tepki gösteren bir yazarım.
Adalet yerini bulana, katiller hak ettikleri cezayı alana kadar da yazmayı vicdani bir sorumluluk olarak görüyorum.

Pazarda yaşanan o ilk saldırı anını tesadüfen haberlerde izlediğim andan itibaren, Mattia Ahmet Minguzzi’nin akıbetini düzenli olarak takip etmeye başladım.
O, 15 gün süren yaşam mücadelesini kaybedip kara toprağa teslim edilene kadar ne yüzünü görmüştüm, ne de ailesinden bir ferdini tanıyordum. Ama yüreğim onun için yandı.

Saldırı anında, katilin kin, nefret ve öfkeyle savurduğu bıçak darbeleri; işbirlikçisinin aynı vahşilikle attığı tekmeler, benim de vicdanımda derin bir öfke patlamasına neden oldu. Bu öfke, masumdan yana olan merhametimin ve adalet duygumun doğal bir yansımasıydı.

Katil ve işbirlikçileri öyle iğrenç figürlerdi ki, onlara “insan” denmesi ya da insan gibi savunulmaya çalışılması gerçekten akıl almaz bir garabettir. Zaten toplumun büyük çoğunluğu da bu çarpıklığa haklı bir tepki göstermektedir.

Elbette hukuk, failin iyi ya da kötü görünümüne değil; işlenen suça bakar. Suç neyse, cezası da ona göre verilmelidir. Ancak bizim burada en sert biçimde karşı çıktığımız durum şudur: Ortada masum bir çocuğun vahşice hayattan koparıldığı bir gerçeklik varken, bu saldırganların bazı çevrelerce kahramanlaştırılmaya ya da masumlaştırılmaya çalışılması asla kabul edilemez.

Mattia Ahmet Minguzzi’nin hayatını kaybettiği gün itibarıyla, bazı kesimler ya etnik kimlik üzerinden ırkçılık yaparak, ya da katillere “suça sürüklenmiş çocuk” maskesi takarak suçu basitleştirmeye, toplumsal öfkeyi gereksiz göstermeye çalışmaktadır. Oysa bu tutum, yeni suçlara zemin hazırlayan bir motivasyon ortamı yaratmakta ve gelecekte başka masumların canının yanmasına neden olabilecek bir tehlike doğurmaktadır.

Mattia Ahmet Minguzzi’yi hayattan koparanların geçmişine ve olaydan sonra sosyal medyaya düşen fotoğraflarına baktığınızda, konunun ciddiyetle ele alınması gerektiği zaten açıkça görülüyor. Katillerin olay sonrası birlikte gülerek verdikleri pozlar, onların nasıl bir ruh hâli taşıdığının ve insanlıktan ne kadar uzak olduklarının en açık göstergesidir. Sanki insan değil, şeytan doğurmuş onları… Belli ki, bu katiller doğumdan sonra sokaklara terk edilmiş, kaderine bırakılmış bireylerdir.

Ellerindeki bıçaklı ve silahlı pozlar, önlerinde sergilenen uyuşturucu maddeler; hepsi bu kişilerin nasıl bir şiddet, suç ve çürüme ortamında beslendiğini gözler önüne seriyor. O gün Mattia Ahmet Minguzzi'yi hayattan koparan bu kişiler, belki de daha önce başka bir ailenin pırıl pırıl evladıyla karşılaşsaydı, yine aynı son yaşanacaktı.

Mattia Ahmet Minguzzi yaşasaydı; belki bir gün sanatçı, akademisyen, sporcu, mühendis ya da topluma fayda sağlayacak bir birey olarak karşımıza çıkacaktı.

Peki, “çocuk” diye savunulan; ellerinde bıçak, silah ve uyuşturucu ile poz veren o şeytani suratlar ne vaat ediyordu? Masum canları yakmaktan başka?

Keyfî nedenlerle, kıskançlık duygusuyla ve çetelere kendini ispat etme hevesiyle hayattan koparılan Mattia Ahmet Minguzzi’nin davasında adalet mutlaka yerini bulmalıdır. Masum bir çocuğun canına kıyan bu şeytani figürler, hak ettikleri en ağır cezayla yüzleşmelidir. Aksi takdirde, Mattia Ahmet Minguzzi gibi umut vaat eden nice çocuk, sokaklarda benzer acı sonlarla kaybedilmeye devam eder…

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...