1917 Ekim devriminde Çarlık rejimini yıkan Rus komünistleri, Sovyet Rusya’yı kurdu.

Amaçları proletarya diktatörlüğüne dayanan sosyalist aşamadan sonra komünizm düzenine geçmekti.

Başlangıçta herkesin eşit sayıldığı Sovyet sisteminde parti önderliğine dayanan bürokratik bir kanat giderek toplumda bir kambur oluşturmaya başladı.

“Hayvan Çiftliği” isimli romanında İngiliz yazar George Orwell, Josef Stalin dönemi Sovyet Rusya’sını bu bağlamda eleştirdi.

Eseri fabl türünde kaleme aldı.

Kitabın karakterlerini oluşturan hayvanlar Sovyet liderlerini temsil ediyordu.

Hayvanlar kendi aralarında örgütlenerek emeklerini sömüren çiftlik sahibini başlarından kovuyor ve eşitlikçi bir düzen kuruyordu.

Sonra, çiftlik sahibine karşı başlatılan devrimin önderliğini yürüten domuzlar yavaş yavaş diğer hayvanlara karşı statü üstünlüğü kurmaya başlıyordu.

Devrimden sonraki yasalar bütün hayvanların eşit olduğunu söylerken domuzların kendi üstünlüklerini dayatmasının ardından yasa değişiyor ve “Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha fazla eşittir” şeklini alıyordu.

Buna benzer bir cümleyi yakın bir zamanda işitmiş olmalısınız.

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel “Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir” şeklinde bir cümle kurdu.

Tabi bu çıkışıyla aklımıza sadece George Orwell’ın “Hayvan Çiftliği” romanını getirmedi.

Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir” söylemi Abdullah Öcalan’ın “eşit vatandaşlık” söylemiyle aynı kafa yapısından çıkıyor.

Nitekim Abdullah Öcalan’ın eşit vatandaşlık söyleminin arkasında da benzer bir hikâye var:

Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk Kürtlere özerklik sözü vermiş…

1921 Anayasası özerkliğe uygun olarak hazırlanmış…

Fakat 1924 Anayasası’yla bundan vazgeçilerek merkeziyetçi bir yönetim kurulmuş...

Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerin hakkını gasp ediyormuş…

Çözüm tüm kimliklerin (bilhassa Kürt kimliğinin) yasal olarak tanındığı “eşit vatandaşlık” ile sağlanacakmış…

6’lı masanın “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışmasında 1921 Anayasasına yapılan vurgunun sebeb-i hikmeti de buradan kaynaklanıyordu.

6 muhalefet partisinin imzasını taşıyan o metinde "Ülkemizde hiçbir zaman gerçek anlamda çoğulcu demokrasiye geçiş mümkün olmamıştır. 1921 Anayasası'nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti sonraki anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir" deniyordu.

İP’in kuruluş günlerinde de “eşit vatandaşlık” söylemi parti programına sokulmuştu.

6’lı masa + HDP birlikteliği seçimi kaybedince bölücülerin özerklik hayalleri çöp oldu.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne olan düşmanlık hissi genetik bir özellik gibi birinden ötekine geçiyor.

Özgür Özel’in genel başkanlığı devraldığı Kemal Kılıçdaroğlu da yıllarca “Yerel yönetimlere özerklik şartı getireceğiz” diye çırpınıp durmuştu.

Selahattin Demirtaş’a ve kayyum atanan HDP’li belediyelere ilk dakikadan sahip çıkan Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ayak izlerinin takipçisi olacağını gösterdi.

Pervin Çakar isimli bölücülerin hayranlık duyduğu sözde bir sanatçının önünde saygıyla eğilip ellerini öptü. Şimdi de Abdullah Öcalan’ın eşit vatandaşlık söylemine sarıldı.

Türkiye’de bir Kürt’ün etnik kökeninden dolayı yükselemediği hiç bir makam yokken, bir Türk’le bir Kürt arasında anayasal olarak hiçbir fark bulunmuyorken “Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir” diyen bir CHP Genel Başkanı var. CHP’liler genel başkanlarını değiştirdiler diye seviniyorlar ama CHP’yi Atatürk’ün partisi olmaktan çıkaran bölücü zihniyet hiçbir değişim göstermiyor.