Bu çok basit bir aritmetik… Ya gençlere güvenip sorumluluk alırsın, ya eskileri oynatıp hiçbir şeye karışmazsın.

Geçmişe değil, geleceğe yatırım yapacağını söyleyen Fatih Terim, yine tam tersi davrandı… İzmir’de çaresizlikten oynattığı, takımın temposuna katkı sağlayan, Kerem’in yolunu açan Halil’in yerine Babel’i tercih etti. Bu tercih, Galatasaray’ın temposunu da, birbirini tamamlayan genç bütünlüğünü de bozdu. Babel’in hareketsiz, kendine yönelik oyunu sayesinde de rakip savunma, kendi dengesinde rahat oynadı.

Savunmada rahat beraberliklerin takımı, Trabzonspor, daha ilk dakikadan başlayarak rakibini salladı. Kaleyi bulan şutlar attı, direkten dönen vuruşlar yaptı.

İlk yarıda tek şut, tek pozisyon olmayınca ikinci yarıya Halil ile başladı Terim. Tercihi Feghouli’yi çıkartıp, ilk yarıda takımın freni Babel’e, oyunu yönetme sorumluluğu vermekti. Bir de Gedson sakatlanınca… Oyunda duran toplar da Babel’in oldu, gelen toplar da…

Ne zaman ki gençler önde biraz hareketlenip Hollandalıyı yok sayınca, pozisyonlar ortaya çıktı. Bu dönemde daha çok savunmak zorunda kalan Trabzonspor, baskılı oynarken yapamadığını yaptı. Muslera duvarını yıktı. Sonuçta ortaya çıktı ki, eğer zorunluluklar kadroyu şekillendirmezse, Terim’in ‘takıntıları’ tüm dengeleri bozabiliyor. Takımın ne ezberi, ne dengesi, ne istikrarı oluyor.

Şampiyonluk mu? Mazide kaldı…