Bir yıl önce, Türkiye'nin temelini sarsan, yürekleri dağlayan bir felaketin pençesine düştük.

Yüzyılın felaketini taşıyan takvim yaprağı, 6 Şubat 2023'te döndü.

Gecenin karanlığına sızan ölüm dalgaları, 53 bin canımızı bizden ayırarak 11 kentimizi mahşer yerine çevirdi.

O gün evler, sokaklar, anılar, gelecekler, hayatlar... Hepsi bir enkaz yığını altında kayboldu.

Doğa, en acımasız yüzüyle karşımıza dikilerek ölüm fermanımızı okudu.

Fay hatlarıyla dolu bu topraklarda, depreme dayanıksız binaların nasıl toplu mezarlarımıza dönüştüğüne şahit olduk.

Ancak bu karanlık tablo içinde, insan ruhunun kırılmaz gücüne de tanık olduk.

Türkiye, bir anlığına tek bir bedende bütünleşmeyi başardı. Herkes birbirine koştu, yardım eli uzattı.

Yıkımın ardından, yaşamın yeniden toparlanması adına umut dolu adımlar atıldı.

İnsanımızın dayanışma gücü, depremin yıkıcılığından daha büyük çıktı.

Bu felaket, bir milletin nasıl bir araya gelebileceğini, birlikte tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini de kanıtladı.

Ancak bu birlik ruhu, toplumun her kesimini, politik görüşü ne olursa olsun, ortak bir amaç etrafında birleştirmeli ve depremle mücadelede uzun vadeli bir ittifak sağlamalıydı.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı, kısır tartışmalar ve güç kapışmaları bir an evvel sona ermeliydi.

Ne yazık ki, bu ideal gerçekleşmedi.

Enkaz altında hayatta kalma umuduyla bekleyenler varken, enkaz üstünde seçim kampanyası düzenleyenler, ölümleri fırsata çevirmek istedi.

Hükümete “Sakın depremi fırsat bilerek seçimleri ertelemeyi düşünmeyin” bile denildi.

Türkiye'nin siyasal zemininin de, tıpkı yerin altı gibi fay kırıklarıyla dolu olduğunu bir kez daha gördük.

Yıkımın ardından çıkarılması gereken derslerden biri de kentsel dönüşümün önemi oldu.

Deprem, güvenli yapıların hayati önemini acı bir şekilde hatırlatırken, kentsel dönüşüm, hayatta kalmanın temel yolu olarak ön plana çıktı.

Yüzyılın felaketinin ardından gelecek nesiller için sağlam temeller atmanın, yaşam alanlarımızı inşa ederken güvenliği estetik ve konfordan önde tutmanın önemini kavramamız lazım.

Bugün, felaketin birinci yıldönümünde, kaybettiğimiz canları anıyor, geride kalanların acılarını paylaşıyoruz. Onları rahmetle anmanın en güzel yolu, daha sağlam bir gelecek inşa etmekten geçiyor. Dolayısıyla yas tutarken aynı zamanda umuda da sarılıyoruz. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için güvenli evler, sağlam yapılar ve bir o kadar önemli olan, dayanışma dolu bir topluma ihtiyacımız var. Çünkü acılar paylaştıkça hafifler, sevgi paylaştıkça çoğalır.