Tarımı siyaset üstü, bazı dönemlerde ise siyasetin merkezinde bir mesele olarak görenlerdenim. Son günlerde politikacı ağzıyla birtakım kavramların, özellikle inanca vurgu yapılarak yaygınlaştırıldığına hep beraber tanık oluyoruz.

Helalleşen helalleşene…

Helalleşme son vedalaşmadır. İster dar bir vakte sıkıştırılsın ister takvimlere işaretlenmiş bir güne kadar sürsün. Gidenin dönemeyeceği, dönenin göremeyeceği ihtimaller dâhilinde, işi musallaya, işi avlu cemaatine bırakmadan, geçmiş haklar için karşılıklı olarak helallik almak, rızalık bildirmektir. Bizim anladığımız dilde “genel olarak ölüm döşeğinde yapılır ve zordur.”

Muhalefetin tepe noktalarında oturan birçok yetkili, büyük küçük herkes; özellikle politikacılar açılışlarda, kapanışlarda aklınıza gelen her yerde, kişi ve kurumların başarılı ve sağlıklı olması, güzel günler geçirmesi, iyi işler yapması, kötülüklerden uzak durması için iyi dilek belirtmek kimsenin aklına gelmiyor. Türkçenin onlarca sözcüğünden (söz öbeğinden) biri bile kullanılmıyor. Ya her olayı “hayırlara vesile” olmasına bağlıyor ya da “helalleşiyor.”

Sevgili Kılıçdaroğlu da helalleşiyor! “Üstelik helalleşmenin, ‘yüzleşmek, barışabilmek, özür dilemek, devam edebilmek’ olduğunu belirterek.”

Helal etmek, bağışlamaktır. İnsanların birbirlerini bağışlayacak bir durumla, bir olayla karşı karşıya kalması için bir neden, bir yaşanmışlık olmalı… Ülkemizin 1950’den bu yana yaklaşık 65 yıllık sandık deneyimi süreci içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hiç tek başına iktidar yüzü görememiş. Toplam hükümet faaliyeti de yaklaşık 6 yıl. Bu 6 yıllık sürenin 4 yıl 9 ayı koalisyon hükümetleri içinde, 14-15 ayı da azınlık hükümeti içinde geçirmiş. Yani CHP bu dönemin sadece yüzde 9.2’sinde iktidarda kalabilmiş. Buradan şu sonuca varabiliriz; “CHP son 35 yıldır iktidara gelemiyor.” Sevgili Kılıçdaroğlu; bir neden, bir yaşanmışlık ve halkın içinde halkla birliktelik olsaydı CHP iktidar olurdu. İnsanların sizi ekranda beş on dakika gördüğü, hiç tanımadığı insana (insanlara) hangi hakkını bağışlıyor? “Hak” dediğimiz kavram, kolayca ölçülüp tartılacak bir şey mi?

Dillendirilen “helalleşme” hem anlam hem de eylem olarak samimiyetten uzaktır. Tamamen “oy avcılığıdır.” Muhafazakâr, Kürt, Alevi ve azınlıklara karşı romantik söylevlerle Sevgili Kılıçdaroğlu bir taraftan bu kesimlere şirin görünmek diğer taraftan da hem kendi adaylığı için hem de ortak aday kim olursa onun için asıl mesajı, “Biz de helal- haram kavramlarını biliyoruz, hak ve hukuktan yanayız, bakın işte helalleşmek de istiyoruz. Hafiften sağ tarafa yaslanarak, muhafazakâr kesimin de oylarına talibizdir.”

OKUMASI YOK, YAZMASI VAR!

Sevgili Kılıçdaroğlu’nun helalleşmesiyle ilgili bir hikâyeyi paylaşmak isterim. Evvel zamanlarda öğretmen sınıfta öğrencilere sorular yönelterek aileleri hakkında bilgi almak istiyormuş. Öğretmenin amacı ailelerdeki okuma yazması olanlar ile çalışanların olup olmadığının listesini tutmak ve mali yapılarını öğrenerek muhtaç durumda olanlara yardım yapmakmış.

Öğretmen, çocuğun birisine babasının okuma yazma bilip bilmediği ile çalışıp çalışmadığını sormuş. Çocuk da öğretmenim, “babamın okuması yok ama yazması iyidir” diye cevap vermiş. Öğretmen de çocuğa benimle dalgamı geçiyorsun diye kızarak kulağını çekmiş. Evladım, okuması var ama iyi yazamıyor mu demek istedin diye ısrar etmiş. Çocuk da ısrarla öğretmenim “babamın okuması yok ama yazması var” demiş.

Öğretmen, çocuğa babasının ne iş yaptığını sorunca gerçek ortaya çıkmış. Meğer çocuğun babası hattatmış (okuduğunu anlayarak yazan hattatları tenzih ediyoruz). Yani “kendisine gösterilen yazıları çok iyi yazıyor ama yazılanları ne okuyabiliyor ne de anlayabiliyormuş.” İşte bizim muhalefettekilerin durumu da aynen hikâyedeki gibi. Kendilerine söylenenleri sorgulamadan ve anlamadan aynen yapmaya çalışmaları buna benzemiyor mu? Bilgi ve tecrübesi olmayan, kendilerini elit tabaka gören, halktan kopmuş danışmanların söylediğini aynen yazıyor ama ne yazıldığını ne de bir adım ilerisini göremiyor. Sevgili Kılıçdaroğlu, her platformda söylediğiniz gibi liyakat, liyakat, liyakat! Hem kendinizin hem de Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan bir partinin başını derde sokuyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi için kriz olan bu ortam “yazması olup da okuması olmayanları ayıklamak için” önemli bir fırsattır.

Özetle Ankara’da muhalefet cephesi “Biz ne yaptık?” telaşı içinde... İYİ Partili kardeşlerimiz de küfürbaz milletvekili Lütfü Türkkan skandal söylemiyle sarsılırken, olur da onlar da helalleşmek isterlerse bu işe “öncelikle Sayın Devlet Bahçeli’den helallik almakla başlayabilirler.”

TÜRK ÇİFTÇİSİYLE GERÇEKTEN ‘HELALLEŞEBİLİR’ Mİ?

Türk çiftçisi, bu toprakların bereket ve cömertliğini zenginliğe dönüştürme çabası içindedir. Bu zenginliği harekete geçirmek için beklenen tek şey dün olduğu gibi bugün de “toprağın yoramadığı çiftçimizi yoran tarım dışı yüklerin Türk çiftçisinin omzundan kaldırılmasıdır.” Bizim çiftçimizin rant geliri yok, borsa ekranlarından, pariteden geçimlerine katkı sağlayacak başka gelirleri de yok. “Onlar sadece ektikleri karşılığında aldıkları ürünle, elle tutulur, gözle görülür bir değer üreterek geçimlerini sağlıyorlar.” Ancak onların ürünleri üzerinden başka gelirler oluşuyor ve geçinenler oluyor. Tarla fiyatları ile market fiyatları arasındaki farkı, yüzde 200’lere varan fiyat farkları başkalarının geliri oluyor. Özetle, “Türk çiftçisi emeğiyle üretip, geçimini helal kazançla sağlıyor.”

Çiftçiler, uluorta “helalleşip” duranların bilip de bilmezden geldikleri gerçekleri görerek çiftçinin kazanımlarını sömüre sömüre erimesine çanak tutanları iyi biliyor! Sevgili Kılıçdaroğlu, danışmanlarınızın size söylediği çiftçi modeli çok eskilerde kaldı. Artık “çiftçi onları saf görenlerle değil, onlarla saf tutanlarla beraber!” Herkesin de böyle bakması için koşulları zorlayan kim olursa olsun, bu durum “hayırlara vesile” olur mu onu da bilemeyiz.

Son söz: Her şeyin herkese uygun olduğunu sanan, 35 yıldır iktidar yüzü göremeyen CHP politikasında; Sayın Kılıçdaroğlu yüksek kürsülerden değil, Ağrı Dağı’nın doruğundan bile haykırsa, Türk çiftçisiyle gerçekten “helalleşebilir” mi; şimdilik bunu da bilemeyiz. Ama Sevgili Kılıçdaroğlu “helalleşedursun.”