Türkiye bir seçim atmosferinden daha çıktı.

Milletimize hayırlı olsun.

Her seçim bir derstir.

Umarım herkes bu seçimden gerekli dersi çıkarır.

İstanbul seçimini,  Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirmek için bir basamak yapmaya ya da yeni bir genel seçim işareti olarak kullanmaya çalışmak, devletin bekasını ve milletin huzurunu tehlikeye atmaktan farksız olacaktır.

Artık  önümüzdeki meselelere yoğunlaşmalıyız.

Bunun için milli devlet ve güçlü iktidar olgusuna ihtiyacımız var.

Bu temel olguyu cumhurbaşkanlığı hükümet modeliyle gerçekleştirebiliriz.

Sonu olmayan tartışmalarla, kamuoyunu yormaya, akılları bulandırmaya, eski defterleri açmaya gerek yok.

Türkiye’nin siyaset kültüründe ne yazık ki eski bir hastalık elan devam etmektedir: Buhranlardan faydalanmak!

Ya savaşlardan, ya ekonomik sıkıntılardan, yahut siyasi krizlerden medet umarak iktidar arayışında olanlar Türkiye’nin oturmuş demokrasi kültürüne rağmen eksik olmamışlardır.

Yerel seçim sürecinde açıkça gördük: Etnik siyaset gerilimi ile konjönktürü kilitlemeye çalışanlar mesafe almak için nasıl taktikler geliştirdi?!!

Türkiye’nin başına türlü belalar açan ve bölücülüğü meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayan açılım dosyasını yeniden gündeme taşımaya heveslenen güruh, yaşadığımız onca gaileden ders çıkarmışa benzemiyor. Amerikanofil projelerle Türk milletinin egemenlik hakkını boğmaya çalışanlar sinsiliklerini ifşa etmekten kaçınmıyor; ama o mızrak çuvala sığmaz.

Siyasetin küresel arka planını göz ardı edemeyiz. Birliğimiz daima iç-dış kuvvet merkezlerinin tahrip girişimine muhatap olacaktır. Ama tarihin çelik yasası olan milletler mücadelesi esasıyla hareket edenler bu baskıya direnecek, kozmopolitizme kapılanan sağ-sol kaos tüccarları fırsat avcılığına çıkacaklardır.

Temenni ederiz ortak akıl galip gelir ve hep birlikte yoğunlaşacağımız mesele içeride ekonomi, dışarıda ise devletler oyunu olur.

Ekonomik tablomuz iç açıcı değil.

"İktisada Giriş" dersinde öğrendiğimiz stagflasyon durumunu yaşıyoruz. Yani hem enflasyon var hem de durgunluk.

Daralma sadece bizde yok, başta Amerika olmak üzere dünya krizle boğuşuyor. Ama biz bu defa yapısal bir problemle karşı karşıyayız.

Yıllarca üretimi boşlayan, sıcak parayla dönen ekonominin bu şekilde yatağa düşmesi mukadderdi.

Ancak, buradan çıkabiliriz.

Üretime dayalı dış finansman ki bunun emareleri ortada mesela Wolksvagen’in ülkemizde yatırım kararı alması; tarımın teşvik edilmesi, devletin yatırımcı yönünün atağa kalkması, katma değer kabiliyetine sahip ihracat gelirine ağırlık vermek gibi zihniyet dönüşümü genç nüfusa sahip ülkemizi harekete geçirecektir.

Ekonomide üretime dayalı sistemli hamleler dış politikada elimizi güçlendirecektir.

Dış politikamız yıllar sonra bir aks değişikliği  ile karşı karşıya görünüyor. Kartlar yeniden karılmış, taraflar yer değiştirmiştir. Orta Doğu krizi Akdeniz’e yayılmıştır. Arap coğrafyası Amerikan-İsrail bloğunun arkasında sıralanmıştır. Geleneksel Orta Doğu politikaları rafa kalkmıştır. Beyaz yakalı Arap siyaset sınıfını tasfiye edip, beyaz dişdaşeli krallıkları ayakta tutanlar Akdeniz’i bir çatışma alanına çevirmek gayreti içindedirler.

Türkiye böyle bir tablonun muhatabıdır.

Bu sebeple bir olmak, iri olmak, diri olmak şarttır.

Seçimsiz dört yıl az zaman değil; birlikte çok şey başarabiliriz.

Başaracağız.