DÜNYA liderleri, Birleşmiş Milletler 74. Genel Kurulu için New York’ta bir araya geldi. Bu önemli toplantı kapsamında Genel Kurula hitap edenlerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Cumhurbaşkanı, dünya siyasetinde öne çıkan ve Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren konularda dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan konuşmasında Kıbrıs, Suriye iç savaşı, PKK terörü, Filistin’e yapılan zulüm, Karabağ’da Ermeni işgali, Kaşıkçı cinayeti, İslamofobi gibi birçok konuya temas etti. Verilen mesajlar tüm dünya liderlerine Türkiye’nin güncel meseleler hakkındaki tutum ve tavrını tekraren iletilmesini sağladı.

Suriye’deki krizin sona erdirilmesi çerçevesinde Türkiye, DEAŞ’la mücadele ettiğini hatırlattı ve Aylan bebek olayı tüm dünyanın artık görmezden gelinemeyeceğini anladığı Suriye’deki trajedinin sonlandırılması için uluslararası iş birliği çağrısında bulunuldu. Türkiye sorunun bir insanlık sorunu olduğunu vurgulayarak, herkesi çözüm için elini taşın altına koymaya davet etti. Erdoğan’ın Suriye’de çözüm için önemli bir ikazı vardı: “Üçüncü önemli konu, Suriye’nin dörtte birini işgal eden ve sözde Suriye Demokratik Güçleri adıyla meşrulaştırılmaya çalışılan Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG terör yapılanmasının ortadan kaldırılmasıdır. Tüm terör örgütlerine aynı mesafeden bakan bir anlayışı yerleştirmeden, Suriye meselesine kalıcı çözüm bulamayız.” Bu sözlerle anlatılmak istenenin ne olduğu aslında açık. “Senin teröristin, benim teröristim” şeklinde bir yaklaşımın kabul edilemezliğini vurgulayan Erdoğan, bir yandan ABD’yi uyarırken diğer yandan da teröre karşı uluslararası iş birliğine duyulan ihtiyacı gündeme taşımış oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin azami hassasiyet gösterdiği Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler hakkındaki sözleri, Türkiye aleyhine bir oldubitti tasarlayan Mısır ve İsrail gibi ülkelere ciddi bir ikaz niteliği taşıyor. “Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin, hem de Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız” diyen Erdoğan, bölgede Türkiye’nin hilafına atılacak adımlara engel olunacağını bir kez daha teyit etmiş oldu.

Erdoğan konuşmasında tüm dünyayı ilgilendiren konularda da önemli tespitler yaptı. Örneğin “Dünya beşten büyüktür. Zihniyetimizi de kurumlarımızı da kurallarımızı da değiştirme zamanı çoktan gelmiştir” sözünü tekrar etmek suretiyle Erdoğan, 1945 sonrası kurulan düzenin mevcut uluslararası dengeleri sağlamaktaki yetersizliğini ortaya koydu. Böylelikle BM sisteminde reform tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. “Türkiye merkezli bir medeniyet” kurma ve “2071’de küresel güç” olma hedefini taşıyan Türkiye’nin, BM reformunu gündeme taşıması gayet yerinde bir duruş. Zira dünyada güç dengesinin değiştiği bir dönemde, mazlum milletlerin BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinin insafına terk edilmesi, Filistin gibi sorunların sürüncemede kalmasının başlıca sebeplerinden biri oluyor.

Filistin sorunu ile de alâkalı bir diğer küresel sorun olan İslamofobi de Erdoğan’ın gündeme getirdiği konulardan biriydi. Tüm dünyada İslam karşıtlığının ve Müslümanlara yönelik şiddet eylemlerinin artışta olduğuna işaret eden Erdoğan, Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan saldırının gerçekleştiği 15 Mart’ın “Dünya İslam Karşıtlığıyla Savaş Günü” kabul edilmesi çağrısında bulunmayı ihmal etmedi.

Kısacası Erdoğan, Türkiye’nin meşru hak ve millî çıkarlarını dile getirmekle yetinmeyip küresel huzur, barış ve refah için tüm ülkeleri sorumluluk almaya davet etmiş oldu. Bölgesinde “lider ülke” olmak ve “küresel güç” olma ülküsünü taşımak da zaten böyle bir tasavvuru gerektirirdi.