Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Egemen Qazaqstan gazetesinde 5.01.2021 tarihinde “Bağımsızlık Her Şeyden Değerlidir” başlığı ile bir makale kaleme aldı.

Makaleyi farklı açılardan değerlendirdiğimizde çok önemli detaylar görmekteyiz.

İlk olarak zamanlaması bakımından değerlendirdiğimizde, Rusya Duma’sının milletvekili olan Vyaçeslav Nikonov’un “Kazakistan coğrafyası, Rusya’nın en büyük hediyesidir” cümlelerine cevap karakteri taşısa da, makale Kazakistan halkına da mesajlar içermektedir. Anlaşılan Nikonov Bolşevik dedesinin hülyalarıyla yaşamaktadır. Soyadını orak-çekiç simgesine gönderme olarak Rusça çekiç anlamına gelen Molotov soyadını alan SSCB’nin Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov’un torunu hâlâ dedesinin ruhunu yaşatmaktadır. Dedesinin bölücülük politikasından dolayı Finlandiyalılar iyi tanımaktadır. Molotov, Finlerin başına attığı bombaları ise şöyle savunmuştur: "Sovyet savaş uçakları Finlandiya'nın başkentine bomba atmıyor, açlıktan ölen nüfus için insani yardım paketleri atıyor." Finler de ‘insani yardım’ taşıyan tankları karşılıksız bırakmayarak Molotov kokteyli ile onlara ‘ziyafet’ düzenlemiştiler. Dedesinin mirasını taşıyan torun Vyaçeslav Nikon’un cevabını Kazakistan Türkleri vermiştir.

"Kazakistan toprakları Rusya ve Sovyetler Birliği'nden Kazakistan'a büyük bir armağandır" açıklamasını yapan toruna önce Kazak gençleri bir mesaj verdi:

"Sayın Rus milletvekilleri! Sizlere tüm dünyada sevilen Kazak çikolatasını gönderiyoruz. Ambalaj kâğıdı, modern ve bağımsız Kazakistan haritasını gösteriyor. Afiyet olsun, tarihi ve coğrafyayı da öğrenin”. Bunun ardından Molotov Tokayev’in gazetede yayınladığı makaleden de mesajını aldı.

Ancak Tokayev’in bu makalesini sadece cevap karakterli olarak değerlendirmemek lazım.

Bu aynı zamanda Kazakistan’ın yeni dönemde atacağı adımların göstergesi ve Kazak halkına olan müjde ve tavsiyeler gibi incelenmelidir. Nitekim makalede sık sık kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev’e atıflar yapılması ve Elbaşı’nın saygıyla anılması da dikkat çeken bir diğer husustur.

Otuz yıllık bağımsızlık dönemini onar yıl olarak üç kısma ayırarak değerlendirilen makalede bağımsızlığın ilk on yılı yeni Kazakistan’ın temellerinin atıldığı bir dönem olarak tanımlamış:

“O dönemde Elbaşı Nursultan Nazarbayev öncülüğünde devletimizin sembolleri belirlendi ve yönetim sistemi oluşturuldu. Ulusal para birimimiz dolaşıma girdi. Silahlı Kuvvetlerimiz oluşturuldu. Anayasamız kabul edildi. Yabancı ülkelerle diplomatik ilişkiler kuruldu. Ülkemiz önemli uluslararası kuruluşlara üye oldu. “Kazakistan 2030” stratejisini ilan ettik. Doğu komşumuzla sınırımızı belirledik. Diğer komşu ülkelerle sınır müzakerelerine başladık. Ülkeyi nükleer silahlardan tamamen temizledik. Başkentimizi Büyük Bozkır’a taşıdık. Piyasa ekonomisine geçtik ve güçlü bir özel sektörü kurduk. Yerli üretimin temellerini attık. Gençlerimiz dünyanın önde gelen üniversitelerinde okumaya başladı. Çeşitli krizleri aşmamızı sağlayan Ulusal Fonumuz kuruldu. Dünyanın dört bir yanına dağılmış Kazakları ana vatanına davet ederek, Büyük Göçü başlattık. Sonuç olarak ülke toparlandı ve milli ruhumuz şaha kalktı.”

İkinci on yılı Kazak halkının kalkınma ve gelişme dönemi olarak nitelendiren Tokayev, bu yıllarda Kazakistan’ın konumunun güçlenmesine ve ekonomik potansiyelinin artmasına vurgu yapmıştır. Üçüncü on yılda ise ülkenin daha da geliştiğini ve gönençli bir devlete dönüştüğünü not eden Tokayev, sınır sorunlarının çözüldüğünü de bildirerek sonraki yıllar için güçlü bir ülke ve olgun bir ulus olma hedefini paylaşmaktadır:

“Önümüzdeki dördüncü on yılın hedefi güçlü bir ülke ve olgun bir ulus olmaktır. Bu doğrultuda siyasi ve ekonomik reform sürecini ve milli bilincin modernleşmesini sürdürmeliyiz ve çağdaş gereksinimlere uyarlanmış yeni bir ulus kimliği oluşturmalıyız.”

Adil bir toplum ve etkili bir devletin inşasının temellerini adalet ilkesinin rehber edinilmesinde görmekte olan Cumhurbaşkanı, insanların hayat şartlarını iyileştirilmesinin de önemini vurgulamaktadır:

“Eğer insanlarımızın hayat şartlarını iyileştiremezsek, ülkemizin başarıları ve uluslararası kazanımlarıyla övünmek yersiz olur. Ülkemizin ekonomik büyümesi vatandaşlarımıza yansımıyorsa, bunun hiçbir hayrı yoktur. Ben verdiğim her kararı bu tutumla alıyorum. Biz sadece halkın sosyal durumunu iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm vatandaşların çıkarlarını da eşit derecede koruyoruz. Benim “adil devlet” anlayışım budur.”

Kazakistan’ın bağımsızlığını hazmedemeyenlere de gönderme yaparak Tokayev, gençleri yeni zorluklara karşı hazırlıklı olmaya ve milli değerlere sahip çıkmaya, millet ve devlet olabilmenin varlığını sürdürebilmek için atalarının tarihini unutmamaya çağırmaktadır.

Makalenin diğer önemli satır başlarını özetleyecek olursak:

- “Kültürel Miras” programı çerçevesinde genç kuşağın milli tarihsel bilincinin aşılanması yolunda etkili adımların atılması, belgeseller ve uzun metrajlı filmlerin sayısının arttırılması, yerel televizyon kanallarına tarihi konulara geniş yer vermesinin talimatı verilmiş;

-Alaş Harekâtı üyelerinin mirasına sahip çıkılması, gençlere ve dünyaya tanıtılması, aynı zamanda bu konuyu inceleyen bilim adamlarının çalışmalarının desteklenmesinin gereği vurgulanmış;

-1921-1922 yıllarında ‘ Büyük Açlık’ felaketinin tarihi açıdan yeniden ele alınması, belge ve verilerin titizlikle incelenmesi, tamamen bilimsel bir temel yürütülmesi salık verilmiş;

-“Jeltoksan Olayları”nın (Aralık Olayları) kahramanlarının tanıtılması talimatı verilmiştir.

“Jeltoksan Olayları”nın hatırlatıldığı satırlarda; “1986 yılında, Sovyetler Birliği’nin gazabından korkmayan oğullarımız ve kızlarımız milletin onuru için sokaklara döküldü. Bu olaylardan tam olarak beş yıl sonra, bağımsızlığımızı ilan etmiş olmamızın sembolik bir anlamı vardır. Bu bağlamda özgürlüğün ilk kırlangıçlarının kahramanlığı gerektiği gibi takdir edilmeli ve sistematik olarak tanıtılmalıdır” ifadelerinin yer alması sanırım birçok konuya aydınlık getirmiştir.

Bunların dışında, yeni ve çok ciltli tarihin henüz tam olarak yazılmaması sorununa değinen Tokayev, geçmişin eksikliklerini de dikkate alarak ülke tarihinin yeniden yazılma zamanının geldiğini bildirmiştir. Bu nedenle hemen Kazakistan’ın yeni akademik bir tarihinin yazılmaya başlanılmasını, ayrıca yabancılar için kısa bir Kazakistan tarihi yazılmasını ve bunu dünyanın başlıca dillerine çevrilmesini önermiştir.