2003 yılında, dönemin ABD Başkanı George Bush, Saddam rejiminin devrilmesi gerektiğini düşünüyordu. O tarihlerde neo-con diye bilinen bir ekip dış politikayı “radikal gruplarla mücadele”, “terörle küresel savaş” ve “ılımlı İslam” söylemleri ile yeniden şekillendiriyor, özellikle CENTCOM’da yoğunlaşan şahin kanat Ortadoğu’yu Irak’tan başlamak üzere yeniden inşa etme iddiasında bulunuyordu. ABD, iç kamuoyunu ve uluslararası toplumu Irak’a yönelik bir operasyon için aşama aşama hazırlıyor, bu süreçte “diktatör Saddam” ve onun “kitle imha silahları” öne çıkarılıyordu.

Şimdi, “Irak” yerine “İran”, “2003” yerine “2019”, “Saddam” yerine de “Ayetullah” koyarak bir kez daha okuyun. Evet, demek istediğim şu: 2003’te Irak’a yönelik başlatılan askerî operasyon ve işgalin hemen öncesinde yaşanan sürecin çok benzeri şu an İran üzerinde yaşanıyor. ABD ile İran arasında geçtiğimiz hafta yaşanan restleşme ve ABD’nin körfez bölgesine savaş gemisi ve patriot savunma sistemi nakletmesi, İran’ın da karşılık olarak Nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini askıya alması gibi hamleler İran’a yönelik bir askerî saldırı senaryolarını gündeme getirdi.

Bir de bu noktada, 2003 yılında çarpıtılmış istihbarat raporları ve yanlış bilgilerle Irak’a saldırmaya teşvik edenlerin başında gelen kişinin şimdi Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olan John Bolton olduğunu hatırlatalım. O tarihte düzmece belgelerle BM’de Irak’a yönelik saldırıyı meşrulaştırmak için çalışan kişi, ABD’nin BM büyükelçisi Bolton’du. Irak savaşının başlamasında en büyük pay belki de olmayan kitle imha silahlarını varmış gibi göstererek dünyayı aldatan Bolton’a aitti.

Şimdi bazı isimler ve söz konusu ülke değişmiş olsa da, Bolton yeni bir savaşın kıvılcımını çakmak için hazırlık yapıyor gibi. İran İslam devriminin 40. yıldönümünde bir mesaj yayınlayan Bolton, Ayetullah rejimini eleştirmekle kalmamış rejimin sona yaklaştığını ve bunun kutladıkları son yıldönümü olacağını söylemişti. ABD’nin İran’ı sınırlandırma ve yalnızlaştırma politikasının ve İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan ayrılma gibi gelişmelerin Bolton’un ulusal güvenlik danışmanı olarak atanmasından sonra yaşanması kesinlikle tesadüf değil.

İran Devrim Muhafızları’nın terör listesine alınmasını sağlayan, İsrail ve avenesi Araplarla İran’ı abluka altına aldıran aklın sahibi, sahibi değilse de en büyük destekçisi kuşkusuz Bolton. 2015’te yazdığı bir makalede “Ayetullahların nükleer tehdidinden kurtulmak için Ayetullahtan kurtulmak gerekir” diyerek İran’da rejim değişikli arzusunu açıkça ortaya koyan Bolton’un Savunma Bakanlığı’na Beyaz Saray’a verilmek üzere bir savaş planı hazırlattığı dahi basına sızdı. Her fırsatta İran rejimine sataşan Bolton’un savaş için fırsat/bahane kolladığı da artık herkesin malumu.

Geçtiğimiz mart ayında CENTCOM komutanlığına getirilen Kenneth McKenzie’nin de Bolton ile paralel düşündüğü ve İran konusunda çok sert bir tutumu takınacağı konuşuluyor. ABD’nin bölgeye savaş uçağı ve nükleer bomba atma yeteneği olan B-52 uçaklarını konuşlandırması, Bolton-McKenzie işbirliğinin ilk yansımaları olsa gerek.

İran’ı gözüne kestiren Bolton, tahrikler ve provokasyonlar ile İran’ı kendi üstüne çekmeye, böylesi bir adım geldiğinde de 2003’te Irak’a yaptığını yapmaya çalışacak gibi duruyor. Ancak, ne Irak ile İran bir tutulabilir ne de o zamanki uluslararası kamuoyunun ABD’ye verdiği desteğin bir benzeri şimdi sözkonusu. ABD’nin Irak maceralarına pay sahibi olan Bolton, şimdi de İran’da yeni bir macera arıyor. Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı da “saldırı için harekete geçerlerse başlarından vururuz” diyerek macera arayanların heyecanını körüklüyor. Bu gidişat pek hayra alamet değil.