İnsanların gerçekleri çarpıtma konusunda inanılmaz yetenekleri var.

Kimi alacağı bir cezadan kaçınmak, kimi de bir başkasını cezadan kurtarmak amacıyla gerçekleri çarpıtır.

Kimi hatalarını örtmek adına başka bir yolu olmadığını düşündüğünden, kimi de elde etmek istediği şeyleri kazanmanın başka bir yolu olmadığını düşündüğünden çarpıtır.

***

Çarpıtmaya insan odaklı bakan konunun uzmanları, insanoğlunun bu davranışı neden sergilediğine dair birçok neden bulabilmişler fakat gerçekler ortaya çıktığında içine düşecekleri durumu bile bile bu budalalığı niçin ısrarla sergilediklerini açıklayamamışlardır.

İnsan için geçerli olan bu açıklanabilir ve açıklanamaz durumlar insan eliyle yürütülen siyaset için her hâliyle açıklanabilir pozisyondadır.

Milletin kendine verdiği vekâleti “karşımdaki dünyanın en doğru işini yapsa bile benim işim eleştirecek bir şeyler bulmak” olarak yorumlayan anlayışın çarpıtmayı, getiri götürü dengesi gözetmeden kullanılacak, eşi benzeri bulunmaz bir araç olarak gördüğü kuşkusuzdur.

***

Bu iş iğneyle kuyu kazmak gibi görünse de aslında öyle değildir, çünkü yıllardır bu konuda o kadar çok pratik yaptılar ki çarpıtma artık onlar için çocuk oyuncağı oldu.

Bugüne kadar koskoca bir paragrafın cımbızlanarak çarpıtıldığına şahit olduk, arka arkaya iki cümleyi ve hatta tek bir cümleyi çarpıtıp haftalarca üstünde tepindiklerini de gördük.

Ne yalan söyleyeyim, 40 yıl düşünsem çarpıtma sanatındaki ustalıklarını iki kelimeye düşürebilecek kadar geliştirebileceklerini tahmin edemezdim.

***

Çoğumuz için belki hayaldi ama bunu da gerçek kıldılar.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, Türkiye’yi yakından ilgilendiren konular hakkında 4126 kelime sarf ederek yaptığı açıklamasındaki 2 kelimeyi bağlamından koparıp çarpıttılar.

Terör belasının ülkemize olan maliyetine dikkat çekme amacıyla kurulan “Vatandaşlarımızın günlük iaşe çabasını istismar edip pireyi deve yapanlara da terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevimizdir. Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır. Bir eli yağda, diğeri balda, yediği önünde, yemediği ardında, bir giydiğine bir daha dönüp bakmayan, ama sırayı siyaset alınca sahte vicdan ve merhamet edebiyatı yapan bir avuç kaymak tabakadan, imtiyazlı azınlıktan, merdane gibi dönen devrimci bozuntularından öğreneceğimiz de hiçbir şey yoktur” cümlelerinin içinden “bölücü kebapçılar” ifadesini ayıklayıp “Türkiye’nin dört bir yanındaki kebapçı kardeşlerimiz bölücü değildir” kampanyası başlatmak gerçekten her aklın yürütebileceği bir strateji değildi.

Ama onlar bir anda bu zekâ pırıltısını gösterip, Türk siyaseti bir kenara dünya siyaseti incelense böylesine bir örnekle karşılaşılamayacak bir işe imza attılar. Bu nedenle “bölücü kebapçılar” ifadesi etrafında yürütülen çarpıtmanın rekorlar kitabına alınması gerektiğine inananlardanım.

***

Ortaya bir söz at, inanan inansın, inanmayan inanmasın…

Karşı taraf yalanın, talanın önüne geçmeye uğraşırken sen atı aldım Üsküdar’ı geçtim diye düşün…

Bizim memlekette siyasetin böyle yapıldığına inananlar olduğu gerçeğine söyleyecek bir sözüm yok ama bunların düştükleri hâli görünce siz de benim gibi keşke daha az konuşsalar ya da konuştuklarında gerçekten dinlenmeye değer sözler sarf etseler diye düşünenlerden misiniz?