MHP Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın gündemdeki gelişmelere dair özel açıklamalarda bulundu. MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen HDP’nin kapatılma konusuna değinen Prof. Dr. Semih Yalçın, hiçbir gelişmiş demokratik ülkede bölücü siyasi partilere izin ve taviz verilmediğini ifade ederek Türkiye’de de gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak bölücü siyasetin sonsuza kadar yasaklanması gerektiğini vurguladı.

Bahadır ÇOBAN / TÜRKGÜN

MHP TEK SES TEK YÜREK

MHP Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın gündemdeki gelişmeler ve kurultay süreciyle ilgili Türkgün’e özel açıklamalarda bulundu.

Semih Yalçın, kongre sürecinin her zamankinden daha çok heyecan ve coşku içinde, daha fazla şevk ve arzu dolu geçtiğini belirterek, “51 yılı aşan mücadele sürecinde MHP’nin Türk siyasi hayatında özgül ağırlık bakımından ulaştığı seviye teşkilatlarımız tarafından idrak edilmiştir. Partimizin gerek fikriyatı ve gerekse siyasi tutumuyla millet vicdanında edindiği özel yer bir özgüven oluşturmuştur. Geleceğe dönük hedeflerimize odaklanmadaki azim ve kararlılık tamdır. En önemlisi Genel Başkanımız ve teşkilatlarımız arasındaki güçlü bağ ile disiplinli bir uyum mevcuttur” dedi.

Yalçın, “Teşkilatlarımız, Türkiye’nin 2023 ve sonrası hedeflerinin sorumluluk ve bilinciyle tek aday ve uzlaşılmış tek liste üzerinde ittifak edip devamlılık iradesi sergiledi. Böylece MHP teşkilatları ve camiasının sarsılmaz bir bütünlük içinde bulunduğu gerçeği kamuoyuna bir kez daha açık şekilde aksetmiş oldu. Tek aday olgusu, aynı zamanda 14 Mart 2021’de gerçekleştirilecek 13. Olağan Büyük Kurultay için de anlamlı bir mesaj içeriyordu. Bu mesaj; Ülkücü iradenin, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’yi kurultayda ‘tek genel başkan adayı’ olarak görme kararlılığıydı” diye konuştu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen HDP’nin kapatılma konusuna değinen Prof. Dr. Semih Yalçın, hiçbir gelişmiş demokratik ülkede bölücü siyasi partilere izin ve taviz verilmediğini ifade ederek, Türkiye’de de gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak bölücü siyasetin sonsuza kadar yasaklanması gerektiğini vurguladı. Yalçın, “Türkiye’nin şartlarında elzem olan; teröre, etnik bölücülüğe hizmet eden ve doğrudan Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden bir partinin hayat bulamaması, bu yüzden kapatılanın da devamının olamamasıdır” açıklamasında bulundu.

BÖLÜCÜ SİYASET ANLAYIŞI YASAKLANMALI

MHP’deki kongre dönemlerinin, genellikle teşkilatların hummalı faaliyet içinde olduğu, Türk siyasetinin geleceğini kavrayabilecek kadrolarının oluşturulduğu bir süreç olarak tanımlayan MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Ülkücü irade, kongrelerimizdeki demokratik atmosferde ağırlığını daima hissettirir” dedi. Türkgün’e özel açıklamalarda bulunan Yalçın, kongre çalışmalarından iç siyasete kadar bir çok konuda görüşlerini açıkladı...

Ağustos’ta başlayan kongre sürecinin coşku içinde gerçekleştiğinin altını çizen Semih Yalçın şunları söyledi: Bu durumun, MHP’nin Türk siyasetindeki özgül ağırlığından, daha fazla şevk ve arzu dolu geçti. Bunun birkaç temel sebebi var. Birincisi; 51 yılı aşan mücadele sürecinde MHP’nin Türk siyasi hayatında özgül ağırlık bakımından ulaştığı seviyenin teşkilatlarımız tarafından idrak edilmiş olması. İkincisi, partimizin gerek fikriyatı ve gerekse siyasi tutumuyla millet vicdanında edindiği özel yerin getirdiği özgüven. Üçüncüsü, geleceğe dönük hedeflerimize odaklanmadaki azim ve kararlılık… Dördüncüsü ve en önemlisiyse Genel Başkanımız ve teşkilatlarımız arasındaki güçlü bağ ile disiplinli uyum. Bütün bu faktörler bir araya gelince, “Tek ses tek yürek!” mottosunda anlamını bulan birlik ve beraberlik havası daha çok kendini gösterdi.

ALTERNATİF ANAYASA AŞKI

Bahadır Çoban: CHP, HDP, İP ve SP’den oluşan 4 partinin bir araya gelerek anayasa çalışması yaptığı ortaya çıktı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Semih Yalçın: Esasen zillet ittifakı üyelerinin birlikte bir alternatif anayasa çalışması yaptığı bilinen bir şeydi. Böyle bir çalışmanın başlatıldığı 2018 yılında hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hem de bu amaçla oluşturulan komisyonun başkanlığını yürüten İbrahim Kaboğlu tarafından defalarca yazılı ve görsel medyaya açıklandı. Üstelik CHP’nin alternatif anayasa aşkı çok daha eskilere dayanıyor.

15 Temmuz ihanet kalkışması meydana gelmeden önce FETÖ’cülerle aynı paralelde yer alarak sözde Kürt sorununun çözümünde 3. yol önerisini savunmuştu. Dönemin gazetelerini tararsanız, CHP’nin Türkiye’nin bütünlüğü yerine özerklik ve federasyon gibi görüşleri savunduğunu ve bu konuda bölücülere taviz vermeye meyilli olduğunu görürsünüz. Şimdi CHP’nin inkâr ve gizleme politikalarına tevessül etmesinin sebebi, meselenin temayül boyutundan çıkıp bilinçli bir ittifak ve iş birliğine dönüşmesine milletçe gösterilen tepkidir. 

"Sözde aydınlar bölücülüğe omuz veriyorlar"

Çeşitli meslek gruplarından gelen 805 kişinin, ortak bir bildiri yayımlayarak Türk siyasetine rota çizmeye çalışmasını nasıl buluyorsunuz diye sorduğumuz MHP’li Semih Yalçın, şöyle konuştu:

Bu bir motivasyon değil, beşinci kol faaliyetlerinin yeniden aktivasyonu. Türkiye’de bölücülüğün ve etnik ayrılıkçılığın beslendiği kaynaklardan biri sözde entelektüel çevreler. Burada kümelenen bir takım vatan hainleri kendilerini sözde aydın sıfatı vererek bölücülüğe omuz veriyor. Geçenlerde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli bunlara ağızlarının payını verdi, ipliklerini pazara çıkardı. Buna rağmen yine rahat durmadılar ve cevap verme densizliğine yeltendiler. Güya, “Türk, Kürt, Alevi, Sünni, kentli, köylü, işçi, işveren demeden yeniden ‘biz’ olabilmenin önünü açın.” çağrısında bulunmuşlarmış.

Yahu bu sayılan kesimlerle milletimizin bir derdi mi var? MHP’nin veya Cumhur İttifakının bütün toplum kesimlerinin birlik ve bütünlüğünü teminden başka çabası mı var? Cumhur İttifakı, milletçe birlik ve bütünlüğümüzün garantörü. Aynı zamanda bağımsız Türkiye idealinin taraftarı ve takipçisi. Bu ittifakın tarafı olan MHP, hiçbir kimseyi ayırmayan ve yaratılanı Yaradan’dan ötürü seven bir dünya görüşünün en başta gelen savunucusu... MHP’nin fikriyatı hem maşeri vicdana, hem de yönetim anlayışının ruhuna sinmiş vaziyette...

805 kişilik mahdut ve küçük güruhun savunduğu görüşler sadece sınırlı bir Marksist ve çıkarcı çevrenin bakış açısını yansıtıyor. Üstelik içinde milletimizin gerçek sorunlarına ve halkın beklentilerine dair en küçük kırıntı bile yok. Mesela çocuklarını terör belasından ve PKK’nın tasallutundan kurtarmak isteyen Diyarbakır annelerinin, HDP’nin yönettiği terörist ticaretine karşı cesurca duruş sergileyen ailelerin onurlu mücadelesine destek anlamında tek kelime yok. Türkiye’yi uydu devlet olmaktan kurtarma çabasındaki hükümet üzerinde baskı kurmak maksadıyla ABD tarafından açıklanan yaptırımlara karşı çıkış da yok. Türkiye’nin egemenlik haklarını savunmak şöyle dursun, emperyalizmin yoluna taş döşeyen bir bildiri…

CHP’LİLER TELAŞ İÇİNDE

Zillet ittifakının sadece seçimlerde başarı kazanmaya yönelik siyasi birliktelikten ibaret olmadığı, bunun aynı zamanda PKK’nın siyasi kanadı olan HDP ile dayanışma ve iş birliği içeren bir ihanet ittifakı olduğu otaya çıkmıştır. CHP’lilerin telaşı bundandır. İşin asıl acı tarafı; iki milletli iki dilli bir bölücü anayasa hazırlanması için gayret gösteren CHP’ye, kendini sağda veya milliyetçi-muhafazakâr çizgide konumlandıran bazı küçük partilerin destek vermesi. Demek ki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “arkadaşlarımız, dostlarımız” diye nitelendirdiği bu partiler, amaç ve ideal konusunda onunla aynîleşmiş, bütünleşmiştir.

805 AYDIN MÜSVETTESİ

15 Temmuzlar ve Geziler başarısız kalınca, Türkiye terörle mücadelede başarıya ulaşıp PKK’nın ve siyasi kanadının başını ezince, uluslararası aktörler içerideki yeni iş birlikçilerini devreye sokuyor. Amaç, Türk siyasetini yeniden dizayn etmek… Zillet ittifakına entelektüel çevrelerce destek verildiği ve onların siyasi tezlerinin çeşitli kesimlerde karşılık bulduğu inancını yaratmak... Millet bu yaveleri yutmaz. Milletin vicdanında karşılığı olmayan, toplumsal gerçekliği yansıtmayan hiçbir ifade ve sözün değeri yok. 805 aydın müsveddesinin sesi; suya yazı yazmak, rüzgâra karşı üflemek kabilinden beyhude gayretler.

GEREKTIĞINDE PARTI KAPATILIR

Demokratik açıdan bakınca siyasi partilerin kapatılması çözüm gibi görünmüyor ama bu bakış açısı yanlış. Gerektiğinde parti kapatma iyi bir çözüm ama bu da yeterli değil. Bölücülük yapan siyasi partilere izin verilmesi, ayağınıza kurşun sıkmaktan farksız. Türkiye’de terörizmin asla yuvalanamayacağı bir siyaset kurumu oluşturulmalıdır. Bunun da yolu, Türkiye’nin bütünlüğüne hizmet eden partilerin faaliyet gösterebilmesinden geçmektedir. Hiçbir gelişmiş demokratik ülkede bölücü siyasi partilere asla izin ve taviz verilmezken, Türkiye’de bu hususta gereğinden fazla hoşgörülü yasal düzenlemeler bulunuyor.

 HER PARTİYE ‘TÜRKİYE PARTİSİ’ OLMA ŞARTI GETİRİLMELİDİR

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, “HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır.” ifadeleri ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan MHP’li Semih Yalçın, şunları söyledi:

Türkiye’de siyasi partilerin kapatılmasının belli şartları var ve bu kolayca yapılacak bir iş değil. Ayrıca Türkiye’de kapatılan bir siyasi partinin yerine kısa sürede bir başkası kurularak kaldığı yerden bölücü faaliyetlere devam ediyor. Mesela HEP DEP’e, o da kolayca HDP’ye dönüştü. PKK’nın siyasi kanadı her seferinde başka isim altında yoluna devam etti. Hâlbuki Türkiye’nin şartlarında elzem olan; teröre, etnik bölücülüğe hizmet eden ve doğrudan Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden bir partinin hayat bulamaması, bu yüzden kapatılanın da devamının olamamasıdır. Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları bu çerçevede yeniden düzenlenmelidir.

Mesela HDP ve öncüllerinde siyaset yapanlar sonsuza kadar yasaklı olmalıdır. Bölücü parti kapatıldığında yerine kurulacak yeni bir parti tarafından aynı zihniyetin sürdürülmesini ve aynı tiplerin burada görev almasını kesin surette önleyecek yasal düzenlemeler getirilmelidir. Parti kurma aşamasında kurucu isimler, kesinlikle bir daha aynı hedefler istikametinde ve aynı isimlerle yürümeyecekleri taahhüdünde bulunmalıdır. Bunlar yine eski ayrıştırıcı ve bölücü yöntemlere tevessül ettikleri takdirde kuracakları parti teşkilatları daha başından sonlandırılmalıdır. Yürütecekleri seçim faaliyetleri, yaptıkları iş ve işlemler iptal edilmeli, seçimlere girmeleri engellenmelidir. Her siyasi partiye kesinlikle “Türkiye partisi” olma şartı getirilmelidir.

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ BAŞINDAN BERİ SORUNLU GİDİYOR

ABD seçimlerini Joe Biden’ın kazanmasıyla ilgili de görüş bildiren Semih Yalçın, S-400’lerle ilgili yaptırım kararının bahane olduğunu savundu. Yalçın şunları söyledi:

Uluslararası çıkarlar söz konusu olunca ABD’nin başına kim gelirse gelsin, dış politikada keser Washington’dan yana yontacaktır. Türk-Amerikan ilişkileri sadece son dönemde değil, başından beri hep inişli çıkışlı bir seyir takip etti. Türkiye bölgesinde ve dünyada güçlenip bağımsız politikalar takip etmeye başlayınca bu iniş çıkışların eğrisi de giderek büyüdü. Türkiye’nin çıkarlarıyla Amerikan çıkarları arasında önceden çok göze batmayan çatışma, günümüzde Washington açısından tolere edilebilir düzeyden çoktan uzaklaştı. ABD’nin başında bugün kim bulunursa bulunsun, S-400’ler olmasa bir başka bahane bulacak ve Türkiye’yi hizaya getirmek için çabalayacak.

Burada asıl mesele; Türkiye’nin, Batı’nın güdümünden çıkıp bir dünya devi olma yolunda ilerlemesi ve özelikle ABD’nin bölgesel çıkarlarına zarar vermeye başlaması. O bakımdan meseleye isim bazlı değil, diplomasi temelli bakmakta yarar var. Türkiye’nin yapması gereken, bölgesel ve küresel çıkarlarını savunma yolundaki kararlılığını sürdürerek caydırıcı olmak ve ABD’yi bir orta yol bulmaya zorlamak. Zira zor oyunu bozacaktır. ABD’li diplomatların zaman zaman dillendirdiği, “diş göstererek durdurma veya ikna etme” yöntemi, her iki taraf için de geçerlidir. Hantal ve obez Amerikan dış politikasının üzerimize yuvarlanmasını engellemenin yolu, önlerine kaya gibi bir kararlılık koymaktan geçmektedir.

KORKUNUN, EZİKLİĞİN VE SAHTEKÂRLIĞIN İŞARETİ

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, daha önce sosyal medyadan, “İtlafı gereken siyasi haşere sürüsü” paylaşımı yapmış, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da, “Soykırım tahrik ve teşvik” suçlamasıyla cevap vermiş ve uluslararası mahkemelere başvuracaklarını açıklamıştı. Konu hakkında Yalçın şunları söyledi:

Bizim partimize saldıranlara söylediklerimizden, HDP-PKK safında yer alanların itlafını istememizden soykırımı tahrik ve teşvik iddiası çıkarmak; korkunun, ezikliğin ve sahtekârlığın işaretidir. Bizim hakkımızda bu yaveleri sıralayan Sancar’ın görev yaptığı parti, alenen PKK’nın siyasi ayağı işlevini icra etmektedir. Yetkilileri bölücü terör örgütünün propagandasını yapmakla kalmayıp eylemlerine iştirak etmektedir.

HDP, PKK’nın silahlı militanlarını da koruyup kollamaktadır. PKK bugüne kadar yüzlerce güvenlik görevlisini şehit etmiş, binlerce masum vatandaşımızı da katletmiştir.

Asıl soykırım HDP-PKK tarafından milletimize tatbik edilmeye çalışılmaktadır. HDP-PKK; haklarını savunduğunu iddia ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımıza musallat olmuş, kendileriyle birlikte hareket etmeyen binlerce insanımızı öldürerek katliam yapmıştır.

Bu eli kanlı örgütün Türkiye’de nelere yol açtığını ve toplum vicdanında nasıl mahkûm olduğunu sadece Diyarbakır’daki ailelerin eylem ve söylemlerine bakarak kolayca öğrenebilirsiniz. Bizi uluslararası mahkemelerle caydıracaklarını sanıyorlarsa adanıyorlar. İnsanlık düşmanı bu katiller sürüsünün peşini bırakmamakta kararlıyız.