Şenol Güneş kendisine, daha önceki hocaların yapamadığı doğru bir yol çizmiş…
Bir kere her mevki için en az üç futbolcu belirlemiş. Göreve çağırdığı her futbolcuyu hazır durumda tutmaya çalışıyor. Onları motive ediyor, kendilerini göstermelerine imkan sağlıyor.
Şimdi söyler misiniz bana, sol kanatta Hasan Ali alternatifsiz mi, ya da sağ kanatta Gökhan… Artık Umut Meras var, Emre Taşdemir, Zeki Çelik, Nazım Sangare var. Kaleye kimi koyarsan diğerini aratmaz. Mert, Sinan, Gökhan ve Uğurcan Çakır. Stoperde Merih var, Çağlar var, Kaan var. Ön liberolar taş gibi, işte Okay, işte Mahmut, işte Özbek maçının yıldızı Dorukhan. Merkez orta sahada yeniden keşfedilen Oğuzhan ve Ozan, yıllanmış şarap misali Emre Belezoğlu ve yine Özbekistan maçının yıldızlarından İrfan Can. Daha Abdulkadir’i, Yusuf Yazıcı’yı, Deniz Türüç’ü, Yunus’u, Cengiz Ünder’i, Hakan Çalhanoğlu’nu Kenan’ı, Burak’ı, Güven’i, Enes’i ve Ömer’i ekleyin bu kadroya. Kim gelirse gelsin hepsi görevini yapacağını gösterdi.
Kısacası Şenol hoca, teşbihte hata olmasın ama 'türlünün' malzemelerini hazırlamış, yemeği pişirmek için Fransa ve İzlanda’yı bekliyor. Hiç sanmıyorum ki, yıldızlarla dolu Fransa’ya kolay teslim olalım. Hiç sanmıyorum ki, İzlanda’da üç puan bırakalım. Belki rakipler rahattı, kolaydı, ama 4 maç üst üste kazanmak moraldir, motivasyondur, coşkudur, milletle kucaklaşmaktır. En azında Şenol Güneş hem futbolculara, hem de bize 4 maçlık periyotta bunu verdi.
Şimdi geldi puan maçlarına…
Haydi çocuklar, görelim sizi…