Andorra’ya son dakikada gol atmak bize yakışmadı… Dünyanın en zor işidir, kapalı defansı açmak… Rakip 11 kişi ile ceza alanını doldurur. Gelen topa ‘dan-dun’ vurur, ne bir pas yapar, ne bir hücum. Sertlik en büyük silahlarıdır, sıkıştıklarında faul yaparlar. Tek amaçları vardır, o da size ceza alanında topla oynama, o son vuruşu yapma fırsatı vermemektir. Siz de uğraşır durursunuz. Hücumu üçlersiniz, şutörleri ceza yayına yaklaştırırsınız, kanatlardan bindirmeler yaparsınız, tekniği yüksek futbolcularla ver-kaçlar düzenlersiniz. Pozisyonlar da bulursunuz. Ama olmayınca, olmaz…

Biraz şanssızlık, biraz beceriksizlik… İşte ilk yarı durumumuz tam da buydu. Şenol hoca her şeyi denedi, oyun içerisinde birçok varyasyonlara döndü, bir ara forveti 3’ledi ama bir türlü istediğimiz, arzuladığımız gol gelmedi. Baktı ki olmuyor, ikinci yarıda çift santrafora döndü, Kenan’ı da sahaya sürdü Şenol hoca. Milliler rakibe tam baskıyı uyguladı ama Çağlar öyle bir gol kaçırdı ki, evlere şenlik! Üç futbolcumuz ve kaleci karşı karşıya kalmasına rağmen Çağlar golü atamadı. Böyle kapalı futbol oynayan takımlara karşı, böyle pozisyonları yakaladığında atacaksın, atamazsan, gerilirsin, sinirlenirsin. Stres dolu bir maç yaşadık…

‘Çağ dışı’ futbol oynayan bir takıma direncini yükseltme fırsatı vermemeliydik. Yakaladığımız pozisyonları değerlendirip, averaj hesabı yapmalıydık. Rakiplerimizin farklı kazandığı bir haftada, bu kadar ‘bonkör’, bu kadar ‘hovarda’ olmak bize yakışmadı. Yüzde 80’lerde oynayıp, gol atmakta zorlanıyorsak, ortada bir hata var demektir. Kötü mü oynadık, hayır… Baskıyı kurduk mu, evet… Pozisyonları bulduk mu, ona da evet…

Ama biraz kısmetsizdik, biraz beceriksiz, biraz da cömert… Allah’tan 89. dakikada Ozan Tufan sahneye çıktı da, 3 puanı getiren golü attı. Andorra karşısında bu kadar süre gol atmak için beklemek bize yakışmadı. İnşallah bu maç bize ders olur da, güçsüz rakiplere karşı böyle bir maç daha yaşamayız…