Beşiktaş kazanırsa dev bir adım atacaktı, şampiyonluk yolunda. Fenerbahçe kazanırsa, geleceğini kurtaracaktı. En azından eleştirileri sonlandıracak. Yarışın içinde kalacaktı moralini yükselterek.

Ev sahibinin ezberi de kadrosu da belliydi. Kendi bildiğini oynamak için sahaya çıktı. Deplasmanlarda kazanma başarısını sürdürmek isteyen konuk takım, evinde oynadığından daha fazla hücumcuyla başladı maça. Amaç, savunma ile forvet arasındaki hatları yakınlaştırmaktan çok, atletik hızlı oyuncularına uzun ve isabetli toplar atmaktı. Maçın başında bunu denedi, pozisyon da buldu. Ersin, geçit vermedi. Rakibin Gustavo yönetimindeki savunmasına aşamayan Beşiktaş, klasik ceza alanı içi hareketliliğine ancak yarım saat dolarken Aboubakar ve Atiba ile ulaştı. Onlarda da Altay başarılıydı.

Akan oyunda sonuç alamayan iki takımdan duran top silahını, Ghezzal ve Vida ile daha önce çeken Beşiktaş, ikinci yarının başında öne geçti.

Geriye düşen Fenerbahçe, oyuncu ve taktik değiştirerek baskıya başladı. Bu taktik ev sahibinin çabuk ayaklarına pozisyon olarak döndü. Bu dönemde Altay bir daha kalesinde büyüdü.

Fenerbahçe’nin baskısı savunmada, duran top tehlikeleri de Ersin de eridi. Maçın sonlarında tempo ve heyecan arttı. Tüm silahlarıyla saldırıya geçen Sarı Lacivertlilerin yoğun baskısı, oyunu Beşiktaş alanına sıkıştırdı. Ozan Tufan’ın golü dengeyi getirdi.

Kalan dakikalar Beşiktaş’ın korumak, Fenerbahçe’nin tutunmak için mücadele ile geçti. Ev sahibi hedefine ulaştı.

Hakeme pek karışmam… Ankaragücü maçında Galatasaraylı Mohamed’e hiç düşünmeden kırmızı kart gösteren Halil Umut Meler, Aboubakar’ın, Serdar’a yaptığı kopya harekete aynı kararı verseydi, maçın öyküsü farklı olabilirdi.