Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, çok değil dört gün önce, 70 dakika on kişi oynayıp yendiği rakibinin karşısına, Cenk Tosun takviyeli rotasyonlu bir kadro ile çıktı. Aboubakar-Larin ikilisinin işini, uzun zamandır maç kondisyonundan yoksun Cenk’e yüklemek biraz haksızlık sayılabilirdi. Yalçın, 1141 gün sonra dönen Cenk’e kanatlardan Nkoudou, Hasic desteği planlamıştı. Oğuzhan ve Atiba da, ortadan, hem varlıklarıyla hem de araya paslarıyla Cenk Tosun’un yalnızlığını gidermeye çalışıyorlardı.

Ev sahibi, dört gün önceden farklıydı. Teknik direktörü değişmiş, artık, İH Konyaspor taraftarının isteği olan atak futbolunu oynatabilecek İlhan Palut takımın sorumluluğunu üstlenmişti. Tabi birbuçuk antrenmanla, Beşiktaş’ın ligdeki her takımı zora sokan maç başı hızına direnecek düzeye gelmek kolay değildi. Öyle de oldu. İlk dakikalardaki yoğun baskının sonuna gelirken, Oğuzhan’ın, Cenk’e asist yapmak isterken gönderdiği topun, kendi önünde kalmasına kestiği ceza zaten hesaplanamazdı.

Beklenmedik golden sonra ev sahibinin kornerden verdiği karşılık, skora da oyuna da denge getirdi. Beşiktaş baştaki kadar etkili olamadı. Konyaspor da topu daha fazla sahiplenen bir karakter ortaya koydu.

İkinci yarıda benzer başladı. Son yarım saate girilirken, iki tarafın da golcülerini sahaya sürüp işi uzatmaya bırakmama düşüncesi, pozisyon sayısını artırdı. Sergen hocanın, on golcü ikilisini sahaya sürmesi, dengeyi az da olsa konuk lehine bozdu. Sonra ki hamleler, orta sahayı tazelemekti. Kulübedeki hesap uzatmaya gidişi engelleyemedi. Uzatma da sıkışık fikstürde, yorgun ayakları az da olsa dinlendirme planlarını bozdu. Yorgunluk arttıkça da, kim kazanırsa kazansın, yeter ki bitsin, oyunu oynandı.

O da olmadı. Yorgunluk, penaltılara kadar uzadı.