Çocukların yetişkin pozu vererek oldukları yaşı küstürdükleri vakitlerdeyiz.

Mezuniyet seremonilerine hiç dikkat ettiniz mi..? Bir ortaokul öğrencisi, lise öğrencisi, üniversite öğrencisi yetişkin bir kadın tarzıyla bu tarz etkinliklere katılıyor… Çocukluğun o masum tarzı kimseyi cezbetmiyor. Yaşına göre giyinenler eleştiriliyor hatta… Daha cazibeli daha dekolteli daha şuh bir makyajla 15 yaşın üzerine en az bir 15 yıl daha katılıyor. Yaşının tavrı tarzı masumiyeti, güzellik kavramının kapsamına girmiyor. Halbuki bu yaş ve bu yaşın masum tavrı gelip geçecek, varmak istedikleri yetişkin yaşlarına şimdiden varmanın manası ney…

Her yaşın ayrı bir güzelliği var, kavramı kimseye göre anlamlı değil gibi.. Bu kızlar anne olduklarında da bir yaşına yeni giren kızlarına konuşmayı öğretmeden önce makyaj malzemelerini tanıştırıyor, kendi kaşığını tutup yemek yiyemeyen parmaklarda ojeler var mesela..  O henüz bir bebekken, doğallığın en saf hali iken, onun süsü kendi iken buna ne gerek var..? Ki bu malzemeler kimyasal ürünlerle elde ediliyor bu da bir gerçek … Tabi firmalar da olaya hakim, çocuklara yönelik ürünleri piyasaya sürüyorlar, çizgi film karakterleri, Barbie resimleri vesaire vitrinlerde çocukları bekliyor… Üzerinde durulması gereken büyük sorunlardan biri bu bence, her ne kadar küçük tatlı haller gibi gelse de…

Olay sadece makyaj ve tarzdan ibaret değil elbette, işin içinde bir de tavır var. Anaokulunda kız-erkek ilişkilerini öğretmeye başlıyorlar çocuklara… Çocukken cinsiyet olmaz halbuki, çocuk çocuktur. Ama çocuklara bu gün ne öğrendin sorusundan önce, “hoşlandığın kız-erkek var mı , sevgilin var mı…” soruları yöneltiliyor, bunlar henüz anaokulu çağında, bunlar henüz cinsiyetlerinden ziyade çocuk. E haliyle o noktada büyüyor çocuklar, algıları bakış açıları vaktinden önceki yaşlarda şekilleniyor, dolayısıyla yanlış şekil alıyor yeni nesil… 30 yaşında alacağı tavrı 15 yaşında alıyor, olgunlaşmamış ruhu, olgunlaşmamış zihni ile olgun muhabbetlere dalıyor ve yanlışa düşüyor yahut bunalımlardan çıkamıyor, hızlı yaşıyor ve bu hızı sindiremiyor.

Çocukluğu kabullenmeyen büyümek için sabırsızlanan ve aslında bunu kendini kanıtlama gereği olarak gören çocuklar türüyor. Bir çocuğun reşit olana kadar ailesine bağlı olduğu kanunlarla dahi belirgin iken,  çocuklar anne baba sözü dinlemeyi utanç meselesi haline getiriyor. Aileden bağımsız, istediğin saatte eve girmek, içmek gece kulüplerinde gezmek, istediği yerde istediği şekilde kalmak … şimdiki çocukların lisanında çok havalı bir durum…

Gelelim ailelere, aşırı bilinçli modern ailelerimiz “kendi kararı kendi özgürlüğü” adı altında anne baba vazifelerinden istifa etmiş, bunu da bilinçli olmak başlığına tepiştirmiş. Birileri çocuk yaşta evlendirilirken isyan ediyorlar, sonuna kadar haklılar elbet, ama bunu bilinçle yapmadıklarını kalabalığın sesine uyduklarını kendi çocuklarını yetiştirme tarzıyla da ortaya koyuyorlar… Anaokulundan itibaren çocuklarının sevgili hikayelerini dinleyen, teşvik eden, balolara barlara süsleyip yollayan, o çocuğu çocuk olmaktan çıkaran insanlar bunu modern görürken, çocuk gelinleri eleştirme hakkını kendinde görüyor. İki türlü de ortada yaşı çalınan bir çocuk var, ikisinin mesulü de aile..  Bir ara çocukla anne baba değil de arkadaş olun sloganı çıkarmışlardı. Çocuktan anne baba kavramını alan, nesli mahfeden akıllara sığmayan bir akım… Şimdi bunun çilesi çekiliyor. Anne baba, ebebeyin gibi olmalı, arkadaşın yeri apayrı ve çocuk da çocuk gibi olmalı, yetişkinliğin zamanı apayrı…

Cahillikle yapılan yanlışlar modern zamanlara uydurulmuş; ilk okulda kız-erkek ilişkileriyle hemhal olmak, ortaokulda işi ilerletmek, lise de yetişkinliğe özgürlüğe çoktan varmak modernlik, özgürlük, bireyin kendi kararı oluyor, işlerine geldi mi çocuk bunlar diyebiliyorlar ama çocukluklarını atlayıp yetişkin evresine geçmelerini alkışlarla izliyorlar. Bir nesli işte böyle mahvediyorlar…

Aynada yaşını göremeyen çocuklar, yaşının güzelliğinde yetişecekken zaman içinde kayboluyor. Çünkü zaman atlamaya gelmez, sindire sindire almalı her yaşı, yaşından evvel yetişemez bir insan, yetiştim dediği yerde kal kalır, zamanda kaybeder kendini...