CHP’NİN ANAYASADAN ‘TÜRK’ KELİMESİNİ ÇIKARMA ÇABASI

MHP olarak Türkiye'nin ve dünyanın geldiği noktadan haberi olmayan CHP’nin politikalarını yakından takip etmemiz gerekmektedir.

Çünkü CHP, geride kalan ve bir daha Türkiye’nin dönmeyeceği sözde açılım ve çözüm sürecini ihya etmek için kapalı kapılar ardında hazırlık peşindedir.

CHP’nin İbrahim Kabaoğlu üzerinden çalıştığı, sözde Kürt sorunu raporunun arkasında federatif bir yapı öngören Anayasa çalışması vardır.

Bölücülerin siyasi temsilcisi olan HDP’yi destekleyerek bir bakıma PKK’yı meşrulaştırmaya çalışan adımlarına rağmen, CHP’nin nasıl olup da zillet ittifakını sürdürebildiği, üzerinde durulması gereken bir tenakuzdur.

CHP Türk milletini aldatma peşindedir.

CHP’nin ve safında yer alanların ulusalcılığı da millî değil, kozmopolittir.

CHP’nin siyasi portföyünde, Türk toplumunu meydana getiren birbiriyle uyumlu, kaynaşmış etnik dil ve kültürleri Türkçe ve Türk kültürüyle eşit yurttaşlık temelinde ayrıştıran Anayasa değişikliği vardır.

CHP hem federasyon, hem de Fetörasyon peşindedir.

CHP’NİN ARIZALI POLİTİKALARI

Türk siyasetinin en önemli sorunlarından biri, muhalefet etme anlayışındaki çarpıklıklardır.

Türkiye’de politika; bazı çevrelerde sadece her şeye karşı çıkmak, her hususu tenkit etmek olarak görülmektedir.

Bu yüzden de dış politika başta olmak üzere millî mutabakatla yürütülmesi gereken hayati meselelerde bile tefrika ve ayrı baş çekme âdeta gelenek hâline gelmiştir.

Ekonomi ve terörle mücadele gibi Türkiye’nin en önemli sorunları karşısında millî iradeyi yansıtan ortak tavır belirlenememektedir.

“İktidar kaybetsin de isterse halk terör batağına, ekonomi girdabına saplansın.” anlayışı revaç bulmaktadır.

Türkiye yakın bir geçmişe kadar savunma sanayiinde tamamen dışa bağımlı iken, bugün %70’lere varan yerlilik oranına ulaşılmış, Türk ordusunun vurucu gücünü arttıran projeler hayata geçirilmiştir.

Buna rağmen, Türkiye’yi savunma sanayiinde devler ligine taşıyan ve küresel güç denkleminde anahtar kümeye yerleştiren adımların hepsi; politikada düşmanlığın, tarafgirliğin, husumetin ve çekememezliğin gölgesinde kalmaktadır.

Bu çarpık ve çıkarcı muhalefet anlayışının en önde gelen temsilcisi, CHP’dir.

CHP’de muhalefet yapıcı, uzlaşmacı ve alternatif çözüm üretici değil; karartmacı ve dayatmacıdır.

Milletin değerleriyle kavga etmekten hüküm giyen CHP’nin muhalefeti peşin hükümlüdür.

CHP, bütün siyasetini iktidar aleyhtarlığı üzerine kurmuştur.

CHP; haklı haksız, doğru yanlış demeden; her adımın, her icraatın peşinen karşısındadır.

CHP’nin Türk hükümetinin politikalarına bakışıyla Batılı ülke politikacılarınınki aynı dilden, aynı zaviyeden, aynı paraleldendir.

CHP Türkiye’nin dış politikada attığı haklı ve doğru adımları baltalamakta, içeride ihtiyaç duyulan birlik ve bütünlük fotoğrafına gölge düşürmektedir.

 CHP, sözcüleri, “Türk askeri Suriye'de teröristlerle beraber hareket etmektedir.” diyerek şanlı Türk ordusuna kara çalmakta, Türk devletine bühtan yüklemektedir.

CHP, PKK’nin siyasi kanadının gönüllü hamisi, bütün şer odaklarının abisi hüviyetindedir.

CHP kendine yancılar, alkışçılar ve şakşakçılardan zillet ittifakı kurmuştur.

 “Herkes gider Mersin’e, CHP gider tersine.” misali CHP, milletin gittiği istikametin aksi yönünde ilerlemektedir.

CHP kuruluş ilkelerinden ve Cumhuriyet değerlerinden hızla uzaklaşarak köhne ve gerici ideoloji Marksizm’in girdabına yuvarlanmıştır.

CHP’deki bu problemin temel sebebi, Atatürk’ün kurduğu bağımsızlık ve hürriyet yanlısı bir partinin müstemleke tipi aydınların eline geçmiş olmasıdır.

Müstemleke tipi aydın, kendi ülkesini sevmeyen kendi yöneticilerini hakir ve hor gören, kendi ülkesinin değerlerini yok sayıp onlara saldıran bir entelijansiya türüdür.

Sömürge tipi aydın; uzlaşmasız, rahatsız çıkarcı ve güvensizdir.

Sömürge tipi aydın; sorun üretendir; kavgacı ve fitnecidir.

Sömürge tipi aydın; hayata ve siyasete at gözlüğüyle bakan, gerçekçilikten uzak, hayalperest ve bir o kadar da maceraperesttir.

CHP’de bunların hepsi fazlasıyla vardır.

Türkiye’de, siyasi rakiplerini aşağılayayım derken kendini tahkir ve rezil eden bir CHP vardır.

Türkiye’nin kazanımlarını görmezden gelen bir CHP vardır.

Türkiye’nin temel sorunlarından biri, siyasi açmazlarından belki de ilki olan CHP; partiler arası diyaloğu baltalayan, ülkede uzlaşmacı ve yapıcı siyaset anlayışının yerleşmesi önünde de başlıca engeldir.

CHP kavgacıdır, saldırgandır.

Türkiye’de siyasi diyaloğa ve konsensüse millî mutabakata en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde CHP, şer odaklarının ve sokakların sesi olmuştur.

CHP; kanunsuzluk ve kaosun kaynağı, anlamsız ve faydasız muhalefetin öncüsü olmayı yeğlemiştir.

Son olarak yanına yancılarını da alan CHP; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını, Kıbrıs davasının ehemmiyetini görmezden gelerek Libya tezkeresine hayır oyu vermiştir.

CHP’nin bir numaralı destekçisi ve yancısı İP Müdiresi, “Türk askerinin 2 bin kilometrede ne işi var?” diyerek meseleyi saptırmıştır.

Türkiye’nin egemenlik hakları, bölgede vazgeçilmez çıkarları ve en önemlisi de güvenliği söz konusuysa bunun kilometresi, deniz mili olmaz.

Türkiye’nin hak ve hukuku uzunluk ölçülerine de ağırlık ölçülerine de sığmaz.

CHP de İP de Türk askerinin kanını boş yere akıtmaktan söz ederek şehit, kan ve duygu istismarına yeltenmişlerdir.

Üstelik millî bir mesele olan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunu Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın kişisel davasıymış gibi göstererek halkı utanmazca aldatmaya çabalamışlardır.

BM tarafından tanınan meşru hükümetle bölgede emperyalist planlar peşindeki ülkelerin desteklediği asileri ve elebaşı Hafter’i aynı kefeye koymuşlardır.

Libya ile mutabakatın ve Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgenin korunmasının, bu ülkedeki meşru hükümetin ayakta kalmasından geçtiği gerçeğine temas bile etmemişlerdir.

Karşımızda ittifak etmiş düşmanların tasallut ve kuşatması altında bir millî hâkimiyet ve özgürlük olamayacaktır.

Akdeniz’deki kuşatmayı yarmanın yolu Libya’ya asker gönderme kartını kullanmaktan geçerken; bahaneler uydurup buna hayır demek, ihanettir.

Libya tezkeresine hayır diyenler, Kıbrıs Türk’ünün hak ve hürriyetinin tehlikede olmasına aldırış etmemişlerdir.

İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında imzalanan ve Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayan EastMed Doğalgaz Boru Hattı Anlaşmasından, Akdeniz’de Mısır’ın Türkiye aleyhtarı tutumundan tek kelime bile söz etmemişlerdir.

CHP’nin niyeti, amacı zaten bellidir.

 Öyle anlaşılmaktadır ki milliyetçi camiaya dâhil olduğu iddiasındaki sahte milliyetçi İP’in gayesi de CHP’nin himmetiyle zillet ittifakında kalabilmek ve parlamentoya tutunabilmektir.

Bunun yolu, CHP’nin dümen suyundan ayrılmamaktan geçmektedir.

Neyse ki en adil hakem konumundaki millet, olup bitenin farkındadır.

CHP’nin, iktidar hayalleri uğruna Türkiye’nin içeride birlik ve bütünlüğüne, dışarıda da uluslararası çıkarlarına zarar veren politikaları milletimiz nezdinde kabul görmemektedir.

İpliği çoktan pazara çıkmış bulunan İP’in de zaten suyu ısınmış bulunmaktadır.

CHP’NİN, CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİ TARTIŞMAYA YANAŞMASI TAKTİKSELDİR

CHP, zillet ittifakı ortaklarıyla 4 yıl sonraki seçimlerde çıkarabilecekleri Cumhurbaşkanı adayının seçilme ihtimalinin yükseldiği zehabıyla başkanlık modelini tartışmaya cesaret etmiştir.

CHP’nin tutkulu ve tavizsiz bir tarzda parlamenter sistem savunucusuyken birden bire “Başkanlık sistemi tartışılabilir.” noktasına gelmesi, 23 Haziran rüzgârının sarhoşluğundan kurtulamamış olmasındandır.

CHP, girdiği uzun tünelin ucunda ışık gördüğünü sanmaktadır.

CHP, kendini darı ambarında sanan aç tavuktan farksızdır.

CHP; siyasi alternatif oluşturmak, fikir ve çözüm üretmek yerine kavgayla sövgüyle zaman kaybetmektedir.

CHP, hâlâ kaosa, kargaşaya oynamaktadır.

Ağdalı bir retorik ile siyasi söylemlerini flulaştırıp kirleten CHP’de yapıcı ve yararlı fikir üretilmesi mümkün görünmemektedir.

15 Temmuz’un mana ve önemi hakkında bile tutarsız, birbirini nakzeden, ikircikli fikirlere sahip bu siyasi parti; Gezi psikolojisinden kendisini kurtaramamıştır.

Hâlbuki gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminin, gerekse genel seçimlerin dinamikleriyle yerel seçimlerinki birbirinden farklıdır.

Zillet ittifakına dâhil partilerin politik çıkarları ve bu seçimlerin kendine has dinamikleri, ortak paydada buluşmayı zorlaştıracaktır.

İP ile PKK’nın siyasi kanadı HDP arasında şimdiden başlayan kayıkçı kavgası ve söz düellosu, gelecekte yaşanacaklar hakkında şimdiden fikir vermektedir.

CHP, şer ittifakını Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçimlerde bir araya getirmekte zorlanacaktır.

O dönemde, zillet ittifakı açısından her koyunun kendi bacağından asılacağı bir sürece girilecektir.

Editör: Haber Merkezi