Kendini “MHP’li, Ülkücü” gösteren ama her yerden poz verebilen bir güruhu yıllardır özenle takip ediyorum. Bunlar hiçbir zaman MHP’nin çizgisinde olmadıkları gibi, “MHP’li-Ülkücü” kimliğini de nasıl oluyorsa asla bırakmıyorlar. MHP’ye akıllarınca yol haritası çiziyorlar, akıl veriyorlar, acımasızca eleştiriyorlar ve bu davranışları etkili olmayınca, MHP’ye zarar vermek adına bu sefer her türlü iftiraya başvuruyorlar. Başbuğumuz Alparslan Türkeş döneminde de aynı bu manzaralar yaşanmıştır. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin de bunları yaşamadığı bir dönem neredeyse hiç olmamıştır.

          MHP, 18 Nisan 1999 seçimlerinde millet iradesinin yansıdığı sonuçlara dayanarak DSP ve Anavatan Partisi’yle koalisyon kurduğunda, bu bahsettiğim güruh yıllarca bu koalisyon hükümetini diline doladı. Bu süreçte, bu bahsettiğim güruh hep MHP’nin aleyhinde çalıştı. MHP’nin karşısında kim olduysa hep onlarla poz verdiler. O dönem Anayasa Mahkemesinde kapatılma davası devam eden Fazilet Partisi ve kapatılma riski yaşamış DYP gibi partiler MHP hakkında hangi kara propagandayı yaptılarsa, bunlar onu desteklediler ve onun dağıtıcıları oldular.

          3 Kasım seçimlerinden sonra AKP tek başına iktidar oldu. AKP tek başına iktidar olduğu günden bu yana MHP hangi milli konu olursa AKP’ye destek olacağını vurguladı. Bunu da her manada somut bir şekilde ispatladı. Fakat AKP, iç ve dış politikada çok büyük yanlışlar yaptı. MHP de doğal olarak AKP’nin bu yanlışları karşısında sert ve tavizsiz bir muhalefet yaptı. Ve bugün tarih gösterdi ki, hepsinde de MHP haklı çıktı. Terör örgütü PKK, FETÖ konusunda, ABD, AB ilişkilerinde, Kıbrıs, Irak, Suriye, Ermenistan meselelerinde, 12 Eylül 2010 ve daha başka hangi konuyu sayarsanız sayın hepsinde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin haklı çıkan tarihi uyarı ve tespitleri ortadadır. Bu bahsettiğimiz güruh, o zaman da AKP saflarından poz vererek MHP’ye sesleniyor ve MHP’nin AKP’ye çok sert muhalefet yaptığını söylüyorlardı.

          Mesela buna en büyük örnek Mansur Yavaş’tır. Mansur Yavaş, hem MHP’nin şiddetle karşı çıktığı ve FETÖ’nün çok önemsediği 12 Eylül 2010 referandumunda “Evet’çi” olmuş, hem de AKP’nin en yanlış politikalar uyguladığı dönem MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye mektup yazarak şu cümlelerle AKP’ye destek istemişti:

          “Haziran ayından itibaren ülkede yeni bir parlamento teşekkül edecektir. Bizzat iktidar partisi tarafından restorasyon dönemi olacağı ilan edilen bu dönemde, ülkücülerin bulunmaması, bu süreçte etkili olamaması elbette kabul edilebilir bir durum değildir. Dolayısıyla hiçbir şey yokmuş, her şey mükemmel gidiyormuş gibi davranıp görevden kaçamayız. 40 yıldır taşıdığım ülkücü sorumluluk bu ikazları daha fazla gecikmeden yapmamı mecbur kılmıştır.

          Mansur Yavaş, mektubunda AKP’ye bu destek çağrısında bulunurken de mektubunu “CHP’lileşme” algısını giderecek ülkücülüğe özgün siyaset anlayışına tekrar kavuşulmasını ümit ediyorum” diyerek bitiriyordu. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, MHP AKP ile Cumhur İttifakı kurmuşken, o dönem FETÖ yapılanmalarına ve AKP’ye destek isteyen Mansur Yavaş şimdi CHP’de devrim türküsü söylüyor. MHP ne yaparsa tersini yapmak, MHP ne söylerse tersini söylemek, MHP nerede duruyorsa karşısında durmak bu gibilerin misyonu olmuştur.

          MHP, AKP ile beraber Cumhur İttifak’ını kurunca, bu güruhun şimdiki misyonu MHP karşısında CHP, İP, HDP, FETÖ, Davutoğlu, Babacan ne derse onu yapmak ve söylemek olmuştur.

          AKP “PKK açılımı” yaparken AKP’nin yanından MHP’ye karşıtlık için seslenenler, şimdi PKK’ya karşı olması gereken en tavizsiz duruş sergilenirken, MHP’ye “AKP geçmişte PKK açılımı yaptı, şimdi sen onunla berabersin” diye saldırıyorlar. En tuhafı ise bugün PKK ile mücadele eden AKP, PKK açılımı yapan CHP ve bunların hepsi şimdi fareli köyün kavalcısı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden, CHP’nin hedeflerine destek için yürüyorlar.

          Şimdi de “MHP’li, Ülkücü” kimliğini bırakmadan devrimci sevdasına kapıldılar. Ağızları açık CHP’yi takip ediyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li herhangi bir yönetici MHP’ye, Cumhur İttifakı’na sataşsa da tatmin olsak derdindeler. Kemal Kılıçdaroğlu PKK’ya, YPG’ye, FETÖ’ye, DHKP-C’ye destek vermiş hiç umurlarında değildir. Hâlâ “AKP geçmişte şunu-bunu yapmadı mı?” diyerek, CHP’nin HD(P)KK ile birlikte gerçekleştirdiği ihanet yolculuğunu takip ediyorlar. Herhalde Devrimci Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben de Ülkücüyüm” fıkrasını ciddi sanıyorlar.

          Hatta bu güruh bir dönem de “Ülkücüler Bahçeli yerine beni seçer” diyen Doğu Perinçek’in peşine takılmıştı. Doğu Perinçek’i bile nasıl gaza getirdilerse, o bile pervasızlıkta sınır tanımıyordu.

          Bu gidişle, MHP neredeyse karşısında durmanın, MHP ne yapıyorsa tersini yapmanın bir gün çok daha kötü yoluna düşecekler… Hem MHP’li, hem Ülkücü kimliğini taşıyacaksın ama HD(P)KK esiri haline gelmiş CHP’yi eleştirmeden Cumhur İttifakı’nı eleştireceksin… Bu durum gerçekten akıl ve ruh sağlığı açısından incelenmesi gereken bir durumdur.

          Dün, milli çizgide “DSP ile koalisyon yaptı” diye MHP’ye saldıranlar, bugün her konuda milletine, vatanına ihanet eden CHP’ye adeta tapmaktadırlar.

          Yarın CHP kendine çekidüzen versin, MHP onunla hareket etmeye başlasın emin olun bunlar bu sefer AKP’nin safına geçerler. Siyaset açısından ileri derecede ruhsal problemlerini yansıtıyorlar.

          Bunlarla uğraşmak yıllardır MHP’nin kaderi olmuş durumdadır. MHP adına bunların en çekilmez yanı ise “MHP’li-Ülkücü kimliğini” bir türlü bırakamamalarıdır. MHP’lilik, Ülkücülük nasıl bir kimlikse adam on parti değiştirse ve şu an resmi partisi CHP iken bile hâlâ “MHP’li, Ülkücü” kimliğiyle anılıyor. Mesela Mansur Yavaş, Yaşar Okuyan gibi adamlar. Resmi CHP’li olmasa da, son seçimlerde CHP’ye çalışmış Namık Kemal Zeybek gibileri de eski kimliklerini MHP’ye karşı kullanıyorlar. Bu ve benzeri isimlerin hepsi CHP’nin PKK ilişkilerine zerre sesini çıkarmıyor yahut çıkaramıyorlar ama AKP’nin geçmişteki yanlışlarıyla hep MHP’ye vurmaya çalışıyorlar.

          Şunu herkesin anlaması, bilmesi lazım. MHP’li MHP’de olur. Ülkücülük, MHP bünyesindeki özel kimliktir. Lideri ne diyorsa ona uyar, partisi ne karar veriyorsa onu uygular. Onun dışındaki her duruş olsa olsa siyasi ve ideolojik soytarılıktır.

          Bunların içinde bulunduğu durumun, yakalanınca sorgusunda korkudan “Gençliğimde Ülkü Ocakları üyesiydim” diyen teröristbaşı Öcalan’dan bir farkı yoktur.

          Ülkücü Hareket ne büyük hareket ki, teröristbaşı Öcalan, Kemal Kılıçdaroğlu, Doğu Perinçek gibi komünist ve devrimciler sıkışınca “Biz de Ülkücüyüz” diyor… Ülkücü Hareket ne kadersiz bir hareket ki, içinden çıkardığı bazı isimler de bunların hedefleri için önlerinde adeta paspas oluyorlar.

          İşte bu yüzden MHP’liler özel kimliği olan Ülkücülüğüne sahip çıkmalı ve bunların oyunlarına düşmemelidir. MHP, Türk milletini asla yanıltmaz ve aldatmaz. MHP’li ve Ülkücü kimliğini kullanarak, her zaman MHP karşısında konumlananlar alçaktır, korsandır ve siyasi palyaçodur.

Hükmü olmayanlara karşı tertemiz davamızı korumak öncelikli görevimizdir.

          15 Temmuz öncesi ve sonrası, Türkiye’nin yaşadığı ve yaşayacağı şartları anlayanlar zaten MHP’nin duruşunu idrak edenlerdir. 15 Temmuz’a tiyatro diyen, terör örgütlerine yapılan operasyonlara karşı çıkan CHP’nin yanında devrim türküleri söyleyenlerin MHP’yi anlaması zaten mümkün değildir. Dava anlayanlarla yaşatılır ve korunur.