Yazı başlığından anlaşılacağı üzere yazımızın içeriği CHP sığıntısı olmak için kimliğinden, değerlerinden uzaklaştırılan Saadet Partisi ile ilgili… Temel Karamollaoğlu böyle bir misyonu siyasi felsefe hâline getirdi ve SP’ye Genel Başkan olduğu günden bu yana bu stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyor. Bu durum karşısında da gerçekten utanmıyor ve yüzü kızarmıyor. Temel Karamollaoğlu’nun gözü CHP’den başka hiçbir yeri görmüyor. İslamcı ve muhafazakâr kimliğiyle anılan ve bilinen Saadet Partisi bugün Türk-İslam düşmanlarına saadet dağıtır hâle gelmiştir. Demokraside illa “Cumhur İttifakı”nı destekleme mecburiyetleri elbette yok… Ama bu partinin Türk milletinin milli ve manevi değer yargılarıyla her açıdan kavgalı, HD(P)KK ile yapışık ikiz gibi gezen CHP ile gerçekten ne tür bir ilişki ağı var, insan anlamakta zorlanıyor. Bu ilişkinin bedeli neyse Cumhur İttifakı’na şartlandırılmış bir düşmanlık besliyorlar.

          Temel Karamollaoğlu kendi yönetim kadrosunu da mevcut misyonuna adapte etmiş, onlar da AK Parti’den, MHP’den, Cumhur İttifakı’ndan âdeta nefret ediyorlar. Öyle ki yerel seçimlerden sonra Hasan Damar isimli Saadet Partisi’nin hatibi kürsüden kin, nefret, öfke saçarak ”120 bin oy aldı bizim İstanbul başkanımız ve AK Parti de 15 bin oyla seçimi kaybetti. Kaybettiren biziz ve kaybettireceğiz! Hiçbir şansları yoktur, bu hareket anahtardır. Türkiye’yi ve İstanbul’u kaybettiren de Saadet Partisi’dir. Bunu herkes bilsin.” diye bağırıyordu. Daha dün omuz omuza yol yürüdükleri AK Parti’deki arkadaşlarına bu öfkeyi saçarken İslam düşmanlıklarını son dönem defalarca gösteren CHP’nin ve ateist terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin yanında bunlar neyin mutluluğunu yaşamaktadır? Saadet Partisi’nde aklı başında kimse yok mudur bunun izahını yapacak?

          Biz, Saadet Partisi’nin yönetim kadrosunda aklı başında adam arayışı içinde iken, geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın Saadet Partisi GİK Üyesi Lütfi Yalman’a verdiği, haddini bildiren sert cevap içeriğinde böyle bir arayışın beyhude bir çaba olduğunu anladım.

          Saadet Partisi GİK Üyesi Lütfi Yalman, Kanal 42 televizyonunda yayınlanan “Sümen Altı” programına konuk olmuş ve CHP’nin iftira üreten kanalizasyon ağzı gibi “Zaman zaman bazı bilgiler geliyor. Doğu Perinçek’in, Devlet Bahçeli’nin hatta Mehmet Ağar Bey’in bile Beştepe’de ofislerinin olduğu söyleniyor. Böyle iddialar var. Bunlar, değişik siyasi ortamlarda söyleniyor ve konuşuluyor.” cümlelerini kurarak ya iftira üreten ya da iftirayı yayan olmuştur.

          Biz, Doğu Perinçek ve Mehmet Ağar adına konuşacak değiliz. Bizi de onların hâli hiç ilgilendirmiyor. Ama MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Beştepe’de ofisinin olduğuna” dair iftira adına çok rahatlıkla diyoruz ki; CHP’ye saadet verme peşinde koşan Lütfi Yalman sende namus, şeref, haysiyet, ahlak, adamlık, insanlık varsa bu iddianın ispatını da hemen ortaya koyacaksın…

          Eğer ispatını ortaya koyamıyorsan Yüce Allah’ın en büyük günahlardan saydığı bu “iftira atma alçaklığın” karşısında önce Allah’ın huzurunda tövbe edip, sonra da iftira attığın MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’den özür dileyecek misin?

Tövbe etmez, özür dilemezsin değil mi?

Niye?

          Çünkü CHP ve yanındaki diğer yancıları bu iftiralarınla tatmin ettin ve onların medyasında bu iftiralarınla boy gösterdin. Sana da o mutluluk yetiyor değil mi?

          Saadet Partisi GİK Üyesi Lütfi Yalman o programda bu iftirası yanında bir de şöyle bir fitneye soyunmuş ve demiş ki:

          “Devlet Bahçeli’nin Sayın Cumhurbaşkanı hakkında söylediği laflara ben tahammül edemiyordum zamanında. Hâlâ da bunu kaldıramıyorum. Ama ne oldu da bu kadar ağır laflardan sonra bir araya gelindi? Bu sorunun cevabını bulamıyorum.”

          Böyle bir cümleyi kimden duysam inanın beyin hücrelerinde büyük bir hasar aldığını, zekâ düzeyinin tamamen yok olduğuna inanıyorum. Bu sözlerine geniş cevap vereceğim de aynı zamanda geçmişte Refah Partisi 21. Dönem Konya Milletvekili olan Lütfi Yalman’a sadece Emin Çölaşan’ın 8 Kasım 1997 tarihinde Hürriyet gazetesinde yazdığı “Fezleke” başlıklı yazısı içinden şu bölümleri hatırlatıp bir soru yönelteceğim:

          “Bu aş          amada tanık ifadeleri var. Refah’lı milletvekili Lütfi Yalman bizzat talimat verip paraların Süleyman Mercümek’in Almanya’daki hesaplarına gönderilmesini sağlıyor.

          Sanıklar yargılanıyor, Mercümek ağır hapis cezası alıyor. Ayrıca bazı sanıklar Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp ceza alıyor.

          Konya Cumhuriyet Başsavcısı Erhan Günay imzasıyla Adalet Bakanlığı’na gönderilen fezlekenin sonuç bölümünü size iletiyorum:

***

          ‘‘2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun 28. maddesine göre ‘‘Toplama faaliyetinden elde edilen mal ve paralar devlet malı sayılır. Buna karşı suç işleyenler, devlet memuru gibi cezalandırılır’’ hükmü yer almaktadır. (Lütfi Yalman’ın) Devlet malı sayılan yardım paralarını Bosna Hersek’teki yardıma muhtaç kişilere ulaştırmayıp teşkilat mensupları Hasan Aydın, Ünal Karacaoğlu ve Mahmut Satıcı’ya telefonla talimat vermek suretiyle, özel bir şahıs olan Süleyman Mercümek’in Düsseldorf Yapı Kredi Bankası şubesinin 7480l2 sayılı hesabına aktartmak suretiyle asıl fail Süleyman Mercümek’in zimmet suçuna iştirak ettiği anlaşılmıştır...

Sonuç ve kanaat:

          Yukarıda aşaması yazılan ve sanığa yüklenen maddi olayın yargılamasının yapılabilmesi için halen milletvekili sıfatını taşıyan sanığın, Anayasa’nın 83. maddesi gereğince dokunulmazlığının kaldırılması yoluna gidilmesi gerekmektedir.

Tarafımızdan düzenlenen fezleke ve eki dosya, ilişikte sunulmuştur... 2 Temmuz 1997.’’

***

          Böyle milletvekilliği olur mu? Sen milletvekilli dokunulmazlığının ardına sığınıp her haltı yiyeceksin, ismin zimmet olaylarına, yolsuzluk olaylarına, hatta yüz kızartıcı suçlara karışacak ve dokunulmazlık zırhına bürünüp kendini kurtaracaksın!”

          CHP’den “aferin” almak için iftiralara, fitnelere sarılan Lütfi Yalman, sen Cumhur İttifakı’nı sorgulamayı bırak da, sana bu yazıları yazan Emin Çölaşan ile nasıl yan yana geldin onu bizlere anlat…

Kötü yerden yakalandın değil mi?

O zaman başka sorgulamalara geçelim…

          Merhum Erbakan’a “Erbakan 95 yılı üni. mezuniyet törenimize katılmıştı yeğeninin diplomasını vermek üzere. Çoğumuz ıslıklamıştık, bugün de aynı şeyi yaparım gibi” şeklinde düşmanlık gösteren ve mevcut genel başkanın Temel Karamollaoğlu’na “Sivas katliamı anması nedeniyle panel yapan bir kurumun T. Karamollaoğlu’nu panelist olarak davet etmesi kaç puan? Katil aklama sanatı” diyerek “katil” sıfatı veren, İslam düşmanlığını defalarca göstermiş CHP’li Canan Kaftancıoğlu ile nasıl yan yana gelebildiniz?

          Daha bu Canan Kaftancıoğlu’nun Yüce Allah’a, Peygamberimize, camilere ettiği hakaretleri, aşağılamaları hatırlatalım mı? Zaten hepsini biliyorsun değil mi?

          Bir hutbe konuşmasında, çeşitli günahlar karşısında Allah’ın ayetlerinden örnek verdi diye Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a tepki gösterirken “sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın” diyerek İslam’a hakaret eden Ankara Barosuna ittifak ortağınız CHP sahip çıkarken siz hiç kendinizi “biz bunlarla nasıl yan yana geldik?” diye sorguladınız mı?

          “O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstünde ebedi inlemesin artık nolur ya! Resmen ağzıma ağzıma okunuyor her sabah!!” ve “Kapıda oynayan çocuklardan rahatsız olunca kızgın yağ dökem mi üstlerine? Ya da uykumdan uyandıran ezan için camiyi basıp imamı mı keseyim?” cümlelerinin sahibi olan CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ile neyin beraberliğini yaşıyorsun Lütfi Yalman?

          Seçimi kazandırmakla övündüğünüz Ekrem İmamoğlu’nun Yunanistan medyasına “Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir ihtiyacın bulunduğuna inanmadığını” ifade eden açıklamasına baktığımızda sizi CHP ile buluşturan gücün ne olduğunu gerçekten çok merak ediyoruz.

          Türk-İslam düşmanlarıyla iş birliği yapacaksın, onlarla ittifak yapacaksın ama terörle mücadelede, Karabağ’ın işgalden kurtulmasında, Ayasofya’nın ibadete açılmasında, Kıbrıs Türklüğüne sahip çıkmada, Türk dünyasında atılım yapmada, Türkçeye sahip çıkmada, Irak ve Suriye’deki Türkmenlere, mazlumlara sahip çıkmada, Akdeniz’de milli politika belirlemede ve daha birçok milli ve manevi konuda duruş ve tavır göstermek için yan yana gelmiş Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin birliktelikleri mi sizi rahatsız ediyor?

          Hadi MHP-AK Parti geçmişte yaşananlardan ders ve anlam çıkarıp bu konularda bir birliktelik sağlamak için yan yana geldi. Peki, siz CHP ve HDP gibi Türk-İslam değerlerine savaş açmış partilerle nasıl yan yana geldiniz? Bize tane tane anlatın da dinleyelim.

          Zaten Saadet Partisi GİK Üyesi Lütfi Yalman’a sosyal medyadan gösterdiğim ilk tepkimde “Saadet Partili Lütfi Yalman sen bize ateistlerle, devrimci, komünist artıklarıyla, PKK’lılarla, HDP’lilerle, CHP’lilerle nasıl yan yana geldiğini anlat. Biz de sana son 5 yıldır 17600 terörist öldürülen operasyonları yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan ile nasıl yan yana geldiğimizi anlatalım” şeklinde tepki göstermiştim. Lütfi Yalman bu içeriğe cevap vermedi ama verecek cevabı olmadığı için özellikle “Beştepe’de Ofis” konusuyla ilgili “Siyasi kulislerde ve medya organlarında geçen bir konunun dile getirilmesinden ibarettir. Bu ifade özellikle basın ve sosyal medyada sözün söylenme amacından uzaklaştırılmış ve saptırılmıştır. Burada adı geçen siyasi şahısları ve bilhassa Sayın Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanlık makamını ilzam edecek olumsuz bir tutum asla söz konusu değildir” açıklamasını yaparak kendine kıvırma alanı oluşturmaya çalıştı. Ama televizyon programında gevşek gevşek “Devlet Bahçeli’nin Sayın Cumhurbaşkanı hakkında söylediği laflara ben tahammül edemiyordum zamanında. Hâlâ da bunu kaldıramıyorum.“ şeklinde yorum ve “Ama ne oldu da bu kadar ağır laflardan sonra bir araya gelindi? Bu sorunun cevabını bulamıyorum. Devlet Bahçeli’nin ve Doğu Perinçek’in hükümetin ve Tayyip Bey’in yanında yer almasını ve desteklemesinin ne olduğunu bilemiyorum. Bir açıklama yapmak lazım. İktidarın nimetlerinden istifade ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının devletteki atamalar konusunda yer yer rahatsız olabileceği kanaatindeyim. Bu siyasi değil, şahsi düşünce. Elbetteki rahatsız olduğu taraflar vardır. Zaman zaman bazı bilgiler geliyor.“ tarzında sorgulama yaparken hiç bu edebinden, adabından eser yoktu.

          Cumhur İttifakı protokolünde iki liderin imzası vardır. Birisi Sayın Erdoğan’ın, diğeri Sayın Bahçeli’nin…

          Ve Cumhur İttifakı’nın protokolünün bir bölümünde “Cumhur İttifakı esasen, 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün teşebbüs ettiği hain darbe ve işgal hareketi sonrasında, Türkiye’nin maruz kaldığı saldırılara karşı yerli ve milli bir duruşun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Zira 15 Temmuz 2016, ülkemiz için her bakımdan dönüm noktası ve yeni bir başlangıç olmuştur.” şeklinde ifade vardır. Anlama kapasiten kavramaya yetiyor mu Lütfi Yalman?

          Yetmez çünkü sizin önderiniz “15 Temmuz tiyatrodur” diyen, FETÖ’cüleri serbest bırakın diye feryat eden Kemal Kılıçdaroğlu değil mi?

          15 Temmuz hain darbe girişimi yaşanmadan önceki süreçlerde gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek MHP Lideri Devlet Bahçeli birbirlerinin siyasi anlayışına karşı en ağır eleştirileri yaptılar. Kimse zaten onları inkâr etmiyor ki… Bugün kim kiminle ve kim kiminle ne yapıyor ona baktığımızda en zararlı çıkacak partilerden birisi de Saadet Partisi olur…

          Biz de Saadet Partisi GİK Üyesi Lütfi Yalman’a iftiraya alet olmadan somut olaylar üzerinden bir soru yöneltmek istiyoruz?

Acaba Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun İmralı’da bir ofisi var mıdır?

Ne kadar çarpıcı bir soru değil mi?

          Hendek-Çukur-Kobani olaylarında PKK’lı teröristleri azmettirerek bine yakın kişinin ölümünden sorumlu olan PKK’lı Demirtaş’ın terörist olmadığını iddia edip “İnşallah biz gitmeden o çıkar bize de geçmiş olsun deme imkânı doğar. İnşallah Demirtaş kısa zamanda tahliye edilir.” cümlesini kurmasına bakınca… “Sırtımızı PKK’ya dayadık” diyen, açıkça “tek ölçümüz İmralı ve Kandil” diyen HDP’nin kapatılması konusuna “HDP’nin kapatılmasını doğru bulmuyorum” yorumunu yapınca…

          Teröre yardım ve yataklık yapan HDP’li belediyelere kayyum atanmasını “Adaletin dışına çıktığın zaman zalim olursun. Bir sürü kayyum atandı şimdi.“ şeklinde değerlendirince…

          “Trakya diye bir bölge varsa neden Kürdistan diye bir bölge olmasın?” sorusuna “Niye olmasın. Bu gibi konularda kelimelere takılıp o kelimeden dolayı her şeyi altüst etme diye veya küçümseme gibi bir niyetimiz yok. Yani Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı bölgeye verilen isimdir. Yani temelde böyle bir kelimenin kullanılmasına benim şahsen pek itirazım da olmaz.” cevabını verince…

          Tunceli dağına Türk askerlerinin yazdığı “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne “Şu anda milli duyguları galeyana getirmek için bu tip şeylere gerek varsa yazsınlar ama bu başka sebeplerden dolayı gerginliğe vesile oluyorsa bunu yapmanın faydası yok. Türkiye’de bir problemin olmadığını söyleyebilir miyiz? Kürt meselesi diye bir mesele var. Bunun kimseye faydası olmaz.” şeklinde tepki göstermesine bakınca…

          Aynı siyasi önderi Kemal Kılıçdaroğlu gibi Anayasa’nın ilk 3 maddesinin tartışılmasının ve değiştirilmesinin gerektiğini “Neden tartışılmasın, bunu yani, bizim oturup konuşacağımız zaman, bunun özüdür esas olan. İfade ettiğimiz her maddeyi açarsak niye olmasın ki?” diyerek ifade etmesine bakınca…

          CHP, İP, SP bir olup HDP ile anayasa taslakları hazırlamaya kalkmasını “O dönemde arkadaşlarımız Millet İttifakı’nın prensiplerini belirlemek amacıyla bir araya geldi.” şeklinde itiraf edince…

          PKK’nın birçok uluslararası toplantısında baş gösteren, PKK’nın televizyonlarında terör örgütünü öven propagandalar yapan, teröristbaşı Öcalan’a selam yollayıp, bizzat ondan özel selam alan Osman Kavala için sürekli “serbest bırakılmalı” açıklamalarını duyunca…

          “Herhâlde hafta sonları gidip İmralı’daki ofisinde çalışıp bunları üretiyor?” diye düşünmeden edemiyor insan… Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde her gün kaç terörist öldürülmüş onlar not alınıyor da, Temel Karamollaoğlu’nun ofisinde de öldürülen PKK’lılara dair üzüntüler mi paylaşılıyor Lütfi Yalman?

          Lütfi Yalman’ın sosyal medya paylaşımlarını biraz inceledim. Azılı bir MHP, Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli düşmanı olduğu anlaşılıyor. Sosyal medyada her haberin altına girip trol gibi MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ve MHP aleyhinde yorumlar yazdığı görülmektedir.

          “Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı hakkında söylediği laflara ben tahammül edemiyordum zamanında. Hâlâ da bunu kaldıramıyorum.“ diyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da Başbuğ Alparslan Türkeş’e sahip çıkmasından dolayı “Menderes ve arkadaşlarını ihanetle suçlayan; 27 Mayıs ihtilalinin kudretli albayı Türkeş’i; 27 Mayıs anma programında şükranla yâd etmek.... bu ne perhiz, ne lahana turşusu. Aklımıza mukayyet ol Allahım.” cümleleriyle eleştiriyor ve “Bahçeli’ye yağ mı çekiyor?” argosuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyor ve “Erdoğan çizgin mi değişti?” diye sormadan da edemiyor. Yani derdi Cumhurbaşkanı’na edilen sözler değil, “iki taraf arasına nasıl fitne yayabilirim” düşüncesidir.

          Madem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a edilen sözlere tahammül edemiyorsun, daha geçen hafta onu katil Netanyahu’ya benzeten ortağınız Meral Akşener’e niye tepki gösteremedin tiyatrocu Lütfi? Ortağınız CHP’liler her gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı darbe imaları yaparak tehdit ediyor, niye suspus oturuyorsun tiyatrocu Lütfi?

          Tiyatroların bizi etkilemez Lütfi Efendi… O yüzden CHP figüranlığını MHP’nin adı geçmeden oynamayı dene…

          Ama unutmadan şerefin, namusun, haysiyetin varsa da MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin Beştepe’de olduğunu iddia ettiğin ofisinin yerini bizlere göster…

          Türk-İslam düşmanlarıyla otura kalka milli ve manevi değerlere yabancılaşan Saadet Parti’sinin yönetim kadrosu Allah size hidayet versin… Hidayet versin ki, CHP’nin elinde düşmana hizmet eden oyuncak olmaktan kurtulasınız… CHP’ye saadet veriyorsanız size artık ne söylenebilir ki?