Düşünün ki, bir parti 1919 yılında başlayan milli mücadele sürecinde sivil direnişin motivasyonunu oluşturan Müdafaa-i Hukuk örgütlerinden, onun felsefesinden oluşuyor!

Kurucusu Milli Mücadeleyi başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk!

Tüzüğünde milli iradenin devamını tesis için kurulduğu yazıyor!

Halkı temsil ettiği için Mustafa Kemal Atatürk’ün “Halk Fırkası” adını verdiği CHP günümüzde teröristleri savunarak hangi halkı temsil etmeye çalışıyor?

Sadece yukarıda saydıklarımdan bile eminim ki çoğu kişi CHP’nin nerden nereye geldiğini, nasıl bir değişim gösterdiğini bir kez daha gözlerinin önüne getirmiştir.

Partinin kurucu kadrosuna bakıldığında ise; İstanbul Mebusu Dr. Refik Saydam’dan, İzmir Mebusu Celal Bayar’a kadar; bu vatan için çalışan, emek veren, düşman sırtı denilen yerlerden alınlarının akıyla çıkan mebuslar görüyoruz. Bir de şimdiye bakalım mı?

"PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyen Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan….

Diren Lice yazan Sancaktepe Belediye Başkanı….

“Türkler ana vatanım olan Kürdistan’ı işgal ediyor" sözlerini söyleyen Selahattin Demirtaş

Kürdistan hayaliyle yanıp tutuşan Pervin Chakar’ın elini öpen Özgür Özel

DEM Parti PM Üyesi Ahmet Saymadi’nin bizzat itiraf ettiği; Kent Uzlaşısı adı altında seçime beraber girdikleri Cumhuriyet(!) Halk(!) Partisi…

Atatürk yaşasaydı bu Selahattin Demirtaş güzellemelerini kurucu Genel Başkanınıza da aynı şekilde yapabilecek miydiniz? Tarihin tozlu raflarına baktığınızda; uzak tarihe bile gitmenize gerek olmadan yakın geçmişte Atatürk’ün vatan hainleriyle yol yürüyenlere, Seyit Rızalara ne yaptığını hatırlatmayı kendimize borç biliriz.

Emine Işınsu; Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun şehit edilişini anlattığı Sancı romanında; “Biz ülkücüler var gücümüzle bir şeyler öğrenmek için çalışıyoruz, karşı fikirleri de öğreniyoruz, okuyoruz, bu şekilde seçimimiz sağlıklı oluyor, biz hürüz. Onlar hür olmak gereğini de duymuyorlar, belki de şuursuz olarak; Marks, Lenin, Ho, Mao yollarına sırt dayamak varken, kendilerini zahmete sokmuyorlar. Bir insan kavramı yaratmışlar. Öğreti de bu zaten, İNSANLIĞA TAPACAKSIN, İNSANI SEVECEKSİN AMA DİKKAT, YANI BAŞINDAKİNİ DEĞİL, ÇOK UZAKTAKİNİ, TANIMADIĞIN, GÖRMEDİĞİN, BİLMEDİĞİN KİŞİYİ.

-Ama Azerbaycan, Batı Trakya, Türkistan çok uzakta.

-Onlar da yanı başında sayılır, çünkü senin soyundan! Oysa bir Vietnamlı, bir Kübalı öyle mi, uzak ve çekici bir hayal gibi, ONU SEVECEKSİN VE ONUN İÇİN YANINDAKİNİN CANINA OKUMAK MÜBAH OLACAK.”

 Günümüz Sol’u da aynıdır. Bu milletin hiçbir ortak hüznünde bizimle olmamışlardır. Çünkü onlar hep uzaktakine tapan ve bunun için kendi milletinden olanların canını yakan bir güruhtur… Neden mi? Yarattıkları insan ideali onlara daha cazip geliyor da ondan. Vatan için uğraşmak yorucu fakat Küba’dakinin haklarını oturduğu yerden “Hak, Hukuk, Adalet”, “Yaşasın Sosyalist Devrim” diyerek savunmak daha kolaydır. “TÜRK” demez. “TÜRKİYE” der. Çünkü o zaman istediğini halkanın içine alabilir.

Yanı başındaki evladını gencecik yaşta toprağa vermiş, oğlunu vatanına feda etmiş annenin acısını anlamak yerine; devletime, vatanıma göz dikenlerin acısıyla hem hal olan, her seçim döneminde beraber yol yürüdükleri o malum partilerle aralarındaki gönül bağını üstüne basa basa ortaya koyan CHP, tarihte en önemli olaylarda tarafını seçerek safını çoktan belli etmiştir.

CHP gelinen noktada en uzun okunu teröre ve terör faaliyetlerine yardım etme olarak değiştirirse hiç de yanlış olmayacaktır. Nitekim bu ok; gerçekten de partisindeki en önemli konu haline gelmiş ve diğer kollar da ona tabii olarak hareket etmektedir. Yani her şey TÜRKE GÖRE VE TÜRK İÇİN DEĞİL; TERÖRE GÖRE VE TERÖR İÇİNDİR.

Ülkemin dört bir yanı gül bahçesi gibi şehitliklerle doluyken; gittikleri kongrelerden, kürsülerden avazları çıktığı kadar “Selahattin Demirtaş’a selam olsun” diyenler, Kürdistan hayali kuranların elini öpüp ayağına kapananlar, teröristlerin ailelerini ziyaret edip taziye mesajı yayınlayanlar; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve Liderimiz Sayın Devlet BAHÇELİ’YE “Atatürk kelimesini ağzınıza alırken sesiniz titremeyecek” kelimelerini kullanıyor. Asıl sesi titremesi gereken biri varsa o da sizsiniz! Zira Liderimiz Sayın Devlet BAHÇELİ’NİN DEYİMİYLE OKYANUS ÖTESİNDEN EMİR ALAN BİZLER DEĞİLİZ!

TÜRK KELİMESİNİ KULLANMAKTAN İMTİNA EDEN BİZLER DEĞİLİZ!

AĞZINDAN ÖCALAN’I, KAVALA’YI İNDİRMEYEN BİZ DEĞİLİZ!

YAPTIKLARINIZDAN SONRA ATATÜRK KELİMESİ SİZE AĞIR GELMİYORSA, KİMSEYE GELMEZ!

 

Atatürk, bu topraklar için CANINDAN, AİLESİNDEN, DOĞDUĞU YERDEN VAZGEÇTİ! Tek dileği, tek arzusu bu topraklarda düşmanın paçavrasını görmemek, bir daha bu millete işgalci birliklerin sınırımızdan geçtiğini görmenin acısını yaşatmamak, kendi bayrağımızı göklere çıkarmaktı!

BAYRAĞA SAHİP ÇIKMAYANLAR, Atatürk’ün bu topraklardan temizlemeye çalıştığı, uğruna cephelerde ter döktüğü Amerikan misyonlarıyla aynı yemek masalarına oturanlar hangi milleti savunmaktan bahsediyor? KURTULUŞ SAVAŞI GÖRMÜŞ BİR MİLLETİ Mİ?

Bilinmelidir ki, TÜRK MİLLETİ, KENDİ ANA VATANINDAN, MİSAK-I MİLLİ SINIRLARINI KENDİNE NAMUS BİLMİŞ İNSANLARDAN TOPRAK ALMAK İSTEYEN, VATANIN İÇİNDE ÖZERKLİK KURMAYA ÇALIŞANLARA NASIL BİR TUTUM GÖSTERDİĞİ SİCİLİMİZDE BELLİDİR!

Sonuç olarak CHP’nin kurulduğu zamandaki altı oktan geriye; Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, inkılapçılık değil; ihanet kalmıştır.