Dünyada geometrik dizinden bile hızla artan nüfus ve buna bağlı olarak yaşayan nüfusun yeterli beslenememesi, bunun karşısında giderek büyüyen açlık sorunu! Tarımsal üretimin artışı ve tarımın ekonomiye olan katkısını artırma gereği konusunda, tarım uzmanlarına bundan sonraki süreçte; “yeni koridor açılması, yeni görev verilmesi ve karar vericilerin bu konuda daha çok çaba harcamaları sonucunu ortaya çıkarmaktadır.”

Üretim artışı için yeni tarım alanları elde etme olanağı artık kalmamıştır. Hatta bazı alanların mera ve ormanlara geri bırakılması gereklidir. Bu durumda bitki başına ve birim alanda verimi yükseltmek, üretimi artırmanın tek yolu olarak görülmektedir. “Tarımda girdi kullanımı verimin, dolayısıyla üretim miktarının artmasında, ayrıca kalitenin de yükseltilebilmesinde en önemli unsurdur.”

“Toprak, iş gücü ve sermayeyi etkin hâle getiren bileşenler tarımsal girdilerdir.” Bitkisel üretim faaliyetinde kullanılan girdiler; “tohumluk, gübre, tarım ilacı, tarım alet ve makineleri, sulama, elektrik, akaryakıt ve tarımsal kredilerdir.” Bu girdilerin yoğun bir şekilde kullanılması yoğun tarım (entansif tarım) olarak bir tarımsal faaliyet ve ileri düzeyde bir gelişmeyi simgeler. Ancak, gözden kaçırdığımız bir durum var ki o da “gereğinden fazla ve hatalı biçimde kullanılan girdilerin, ürün kalitesi yanında toprak ve su kirlenmesine yol açabilen olumsuz etkilerinin de söz konusu olmasıdır.”

Tarımsal üretimde karar sürecini etkileyen çok sayıda faktör bulunmaktadır. “Tarımın iklime, toprak özelliklerine bağlı olması, üretim sürecinin mevsime-suya bağlı ve kesikli olması çiftçilerin doğru kararlar alması, onların bilgiye doğru kaynak yardımıyla ulaşmasına bağlıdır.” Çiftçinin gerek doğru bilgiye ulaşması gerekse ulaşma süreci; sektörün ve Tarım Bakanlığının âdeta kanayan yarasıdır.

Çiftçilerin girdi kullanımı konusundaki karar süreçleri son derece önemlidir. Bu nedenle “özellikle son dönemde tarımsal girdilerdeki yüksek fiyat ile maliyetler, bitkisel üretimin vazgeçilmez girdileri olan akaryakıt, tohum, gübre ve tarım ilacı kullanımındaki karar alma süreçlerinin önemini bir kez daha ön plana çıkarmıştır.”

Tarım sektöründeki bilgi kirliliği, tarımın önemsiz bir sektör gibi görülüp her insanın rahatlıkla konuşabileceği, karar verebileceği ve yöneticilik yapabileceği bir sektör olarak görülmesi çiftçilik mesleğini sıradanlaştırmış, tarım mühendisliğini önemsizleştirmiş, Bakanlığı da devlet hiyerarşisinde tarımı temsil eden, sadece destek veren bir kurum hâline getirmiştir. Dolayısıyla çiftçilerin ortalama yaşının 50 üzerinde bulunması, genç nüfusun artık çiftçilik ile uğraşmak istememesiyle de bu durum ilişkilendirilebilir. “Sahada, özellikle büyük yerleşim birimlerine yakın köylerde yaşayan insan sayısının çok azaldığı, çiftçilerin büyük çoğunluğunun şehir ve ilçe merkezlerinde ikamet ettikleri ve sadece tarımsal faaliyetleri olduğu dönemlerde köye uğradıkları yani bavullu-valizli çiftçilik gerçektir.” Bu gerçekle de yüzleşmek gerekir!

Yapılan bir arazi çalışmasında çiftçilerin eğitimi ile ilgili yaklaşık olarak bilgiler verilmektedir. “Çiftçilerimizin büyük çoğunluğu yaklaşık yüzde 65’i ilkokul mezunu, yüzde 12’si ortaokul mezunu, yüzde 18’i lise mezunu ve yaklaşık yüzde 5’lik kısmı üniversite mezunu olduklarını ifade etmişlerdir.” Saha çalışmasında sevindirici durumumuz, hiç eğitim almamış çiftçiye rastlanılmamış olmasıdır.

Böyle bir eğitim yüzdesine sahip çiftçi kitlesinin tarımsal üretimde girdi kullanım kararlarını alırken üretimin verimliliği ve başarısı açısından girdileri satın alma ve uygulama gibi aşamalarında hangi kaynağın fikirlerine önem vererek uygulama yaptığı, sormamız gereken temel sorulardan biridir.

Çiftçilerin tarımsal girdi kullanımında önceliğin, hangi girdide yoğunlaştığı ve her bir girdinin uygulama kararlarının alınmasında bilgi alınacak kişi ya da kurumun öncelik sıralarının bilinmesi son derece önemlidir. Geçmiş yıllarda çiftçilerimiz genel olarak; "gübre, tohumluk ve ilaç kullanımında, öncelikle ziraat mühendislerine danışsalar da çiftçilerin büyük bir çoğunluğu gübre, tohumluk ve ilaç kullanımında seçimi ve uygulama işlemi konusunda kendi tecrübelerine güvenmekte. Sonra gübre, tohumluk ve ilacı satın aldığı firma, kooperatif gibi kurumlara en son arkadaş ve komşudan bilgi almayı tercih etmekteydi."

Son birkaç yılda tarımsal girdilerin teminini sağlayan özel sektör öncelikle tarımsal üretim konusunda teknik bilgiye sahip uzman ya da araştırmacıların (saha ve satış mühendisleri) çiftçiler ile daha fazla yüz yüze geldikleri görülmektedir. Tarımsal girdi satışını yapan bayilere yönelimden daha çok çiftçilerle demonstrasyon kurarak uygulama sonrası satışın çiftçi tarafından benimsendiği görülmüştür. “Tarım İl/İlçe Müdürlüklerindeki ziraat mühendisleri sahadan tamamen elini ayağını çekmiş, ofiste evrak işiyle ilgilenir durumdadır.” Özetle bir taraftan özel sektör sahaya tamimiyle hâkim olmaya çalışmakta, diğer taraftan da Tarım İl/İlçe Müdürlüklerinin sahadaki açığını özel sektör (saha ve satış mühendisleri) kapatmaya çalışmaktadır.

Son söz: Ülkemizde 2020 yılında küresel salgın hastalık, 2021 yılında salgın hastalık ve kuraklık yaşanırken, 2022 yılında ise küresel salgın hastalık, kuraklık ve gübre, ilaç, akaryakıt fiyatlarındaki artışı yaşıyoruz. Artık ucuz hiçbir şey yok! Ne toprak ne de su, sanıldığı gibi bol da değil! "Çiftçiye-üreticiye tavsiyem; bu süreçten sonra Tarım Bakanı’nın gözüne bakarak tarım yapmayınız!.. Ekonomi ve Maliye Bakanı’nın gözüne bakarak tarım yaparsanız, 2022 yılı sizlerin için daha hayırlı geçecektir…"