Son zamanlarda çevremizdeki birçok ülkede insanların “korona hastası” olduğu veya bu hastalık teşhisinin konulduğunu duyuyoruz. Hastalığın ortaya çıkmasından yaklaşık üç ay sonra da ülkemizde bu vakaya rastlanıldığı açıklandı.

Nedir bu “korona”?

Birçok kurum, kuruluş ve uzmanların açıklamalarına göre “koronavirüs” üst solunum yollarında enfeksiyona yol açabilen, pek çok bakımdan mevsimsel griple de benzerlik gösteren bir enfeksiyon.

Koronavirüsü ilk duyduğumda şaşırmıştım, bu şaşkınlığımı gidermek için bu konuda uzman kişiler tarafından yazılan “koronavirüs” belirtilerini tekrar tekrar okudum. Sonra bu hastalığa hiç de yabancı olmadığımızı düşündüm.

Oysa ki çiftçilerimizin bazıları bu hastalık belirtisini dönemsel olarak yıllarca yaşadı. Bu hastalığın belirtileri tamamen çiftçilerin yıllarca mücadele verdiği enfeksiyona çok benziyor.

Üretim planlaması yapmayan, işletme bütçesi hazırlamayan, maliyet analizi yapmayan, eğitimden ve teknikten uzak, ısrarla geleneksel tarıma devam etmeye çalışan çiftçilerdeki virüs belirtilerine baktığımızda;

Genel olarak yıl boyunca hasat sonunda ödeme yapacağını beyan ederek borçlanan çiftçi, ürününü sattıktan sonra sırasıyla;  Petrol Ofisi, tohum, gübre, ilaç bayii ve kooperatiflere olan borçlarını kapatmanın ve biraz da kendisine para kalmasının hayaliyle yaşar.

Ya borçlarını kapatamazsa! Bu durumu çözmeyi düşünürken önce iştahsızlık, arkasından yemeden içmeden kesilme ve kilo kaybı başlar. Bu arada devamlı çay ve sigaraya devam ettiği için, su içmeyi de ihmal eder. Vücut susuz kaldığı için baş ağrıları başlar. Sonra borçlarını kapatmak için evde yetiştirdiği büyükbaş veya küçükbaş hayvanlardan satış yaparak borçlarını kapatmaya çalışır. Bir kısım borcunu kapatır ama hâlâ tam olarak borçlarını kapatamamıştır. Çiftçide halsizlik ve durgunluk gözlenir. Bu zaman diliminde çok konuşmaz ve derin derin düşüncelere dalar. Kendine göre tek dostu, arkadaşı çay ve sigaradır. Bu arada Ziraat Odası, İl ve İlçe Tarım Orman Müdürlüklerinden istenilen evrakları tamamlayıp, bankaya kredi almak için başvurur. Kredi verilip verilmeyeceğini beklerken karın bölgesinde ağrılar başlar. Gişe memurunun seslendiğini duyduğunda karın bölgesindeki ağrıların yerini kısmi olarak şişmeler alır. Merkezden verilen cevap; kredi limitinin yetmediği için kredi başvurunuz olumsuz… O anda çiftçinin kulakları duymaz olur, memurun dudaklarını okumaya çalışır. Gözlerde sulanma ve renk değişimi, arkasından görme sorunları başlamıştır. Dili adeta şişmiştir, ağzının içine sığmaz, konuşamaz olur. Bankadan çıkmıştır ama nasıl çıktığını, o merdivenleri nasıl indiğini hiçbir zaman hatırlayamaz. Vücudu iyice bitkin düşen çiftçi, psikolojik olarak da yıkılmıştır. Bir sonraki yıl için tarlalarını ekemeyeceğini düşündükçe vücudunda terleme başlar. Ter içinde kalan çiftçi nefes alamaz, solunum sorunları da yaşar. Borçlarını, üretim yapamaz hale geldiğini ve ailesini düşündükçe; nefes alamaz, ayakta duramaz hale gelir. Eve gelir gelmesine de bu defa da ayakta durmakta güçlük çeker. Adeta dokunsan yıkılacak durumdadır. Şimdi bir de denge sorunları yaşamaya başlar. Fazla dayanamayıp yatağa düşer. Yatağa uzanır, bu defa çoktan nezle olmuştur. Kimseye bulaştırmamak için maskesini takar ve uyur(?)…

Çiftçilerin büyük bir kısmı bu virüsün son evrelerini yaşıyor. Kalan kısmı vücut direncini kaybettiğinde banka kredileri ile bir nevi damardan serum veriliyor veya gözetim altında, küçük bir kısmı ise maskesini takarak çiftçiliğe devam ettiğini düşünüyorum.

Ülkemizde tarım çalışanlarının bütünü aile bireylerinden oluşmakta. Diğer bir ifadeyle, ailenin en gencinden en yaşlı ferdine kadar neredeyse tüm aile bireyleri tarımsal faaliyette bulunmaktadır.

Bakanlık olarak ne yapabiliriz?

Bu bahar döneminde tarımsal faaliyete başlayacak olan çiftçileri hem meslek hastalıkları hem de koronavirüse karşı iyi bir eğitimden geçirebiliriz. Bu çekincenin giderilmesi için çiftçilere sürekli ve uygulamalı eğitimler verebiliriz.

Ülke olarak ne yapabiliriz?

İlk defa Çin'de ortaya çıkan bu virüs sebebiyle korkan Avrupalıları güvenilir gıda için Uzak Doğu pazarından vazgeçirerek, güvenilir Türk gıdalarına yöneltebiliriz.

Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, bu “korona” bizim için bir fırsat olabilir. Çok akıllı hareketler yaparak, hedefler koyup, stratejik davranabiliriz. Yapacağımız ihracat hamleleriyle Avrupa pazarının öncüleri arasında yerimizi alabiliriz.

Çiftçilerimize koronavirüsden uzak, sağlıklı, uzun bir yaşam diliyorum.