Sağlık ve turizm gibi yaygın alanlardaki meslek liselerini çevremizde görüyoruz. Bu dönem itibarıyla ise siber güvenlik alanında eğitim vermek üzere, İstanbul’da, Pendik Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kuruldu. Kurulan bu lise, siber güvenlik alanına özelleşmiş bir dal açan ilk lise olma özelliğini taşıyor. CB Dijital Dönüşüm Ofisi, CB SSB Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi, Teknopark İstanbul öncülüğünde, MEB, İçişleri Bakanlığı, İstanbul Emniyet Md. Siber Suçlarla Mücadele Şubesi, oda ve üniversite destekleri ile kurulan lise, Türkiye’de bu alanda insan kaynağı açığını en temelden başlayarak kapatma amacı taşıyor. Sonuçta, üniversite ile beraber 10 yıla varan ve alana özel bir eğitim süreci ile çıkacak mezunların, siber güvenlik alanında daha derinlikli bilgi ve deneyim sahibi olacakları öngörülebilir.

Bu köşede zaman zaman bahsediyoruz, diyoruz ki, sanayi 4.0 ve dijitalleşme gibi “disruptive” teknolojiler, var olan iş alanlarında “dönüştürücü/ çığır açan” veya “yıkıcı” bir etki yapacak. Bugünlerde bir de “Great Reset” (Büyük Sıfırlama) tanımı ortaya çıkıyor. Daha önce de “Yeni Dünya Düzeni” tanımını dinlemiştik. Siyasi proje kısımlarını reddetsek de, bunların tamamında bilim var, teknoloji var.

Bilim ve hatta inovasyonun tarihine bakıldığında, belki de insanın kolaya eğilimi nedeniyle, sonuca ulaşmayı basitleştiren buluşların, “dönüştürücü/çığır açan” ve “yıkıcı” etki yarattığı görülür. Biraz daha geriye gitsek ve teknolojiden değil, mitolojide Prometheus’un “tekhne”- sinden olaya baksak da, hep, bu “sorunu çözme eğilimini” görürüz. “Tekhne” (kabaca, teknik bilgi) ve sonuçları, hem yaratıcı hem yok ediciydi. Emeğin basitleşmesi ile de boş zaman oluşmadı. İnsan dönüştü ve yeni zorlu uğraşlar buldu.

Bir benzetim yapalım: Bu dönüşüm, insanı duvara boya yapmaktan kaleme, kalemden daktiloya, daktilodan klavyeye, klavyeden ses ile yazdırmaya, bundan da düşünce ile yazı yazmaya dönüştürdü, dönüştürüyor.

Dolayısıyla, “emeğin basitleşmesine yol açan hiçbir buluşun önünde durulamayacaktır” desek, tarihsel örneklerle de yanlış olmaz. Otomobilde, telefonda, elektrikte, 3G’de, hatta 1’inci İstanbul Boğaz Köprüsü’nde dahi, itiraz edenler, bardağın boş tarafına bakanlar olmuştur, kitleler tarafından bir kenara konmuştur.

Dijital para, robotlar, nesnelerin interneti, uzaktan eğitim, uzaktan çalışma, 5G ve benzeri her güncel akımdaki teknoloji imzasını eminim herkes görüyordur. Bu dönüştürücü/yıkıcı akımlar karşısında, yeni nesillere buna uygun verilecek eğitim ve var olan nesillerin “sürekli eğitimi”, o toplumun dönüşen mi yıkılan mı olacağını belirleyecektir.

Yazının girişinde, özellikle, “disruptive teknolojiler” şeklinde, İngilizce kullandığım kelimenin Türkçe hâlinin “dönüştürücü/çığır açan” mı, “yıkıcı” mı olması gerektiği, buradaki niyetimiz ve ilerlememizle belli olabilecektir.

Biz Türkler, hangi yeni uğraşlarla birim zamanımızı daha değerli kılıp, “dönüşeceğiz”, “çığır açacağız”, ya da daha kıymetsiz dünya işlerine itilip “yıkılacakmıyız?

İşte gelecekte değer üretecek uğraşlardan biri siber güvenlik olacak. Siber güvenliğin milli güvenlik için önemi çok büyük, ama bu yazıda buna değinmedim. Siber güvenlik lisesi haberine milli güvenlik haricinde bakacağımız pencere bu dönüşüm penceresi olmalı. Frost&Sullivan’a göre 2023’te dünyada siber güvenlik alanındaki insan kaynağı açığı 1.8 milyon olabilir. ISC2’nin araştırmasına göre ise, bugün 4.1 milyon kişi açık var. Buradan Türkiye’ye düşen paya göre, bugün dahi 40 binden fazla insan açığımız var. Bu anlamda, bir siber güvenlik lisesi yetmez, ama çok önemli de bir adımdır.