İletişim Başkanlığının destekleriyle Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından 11-12 Mart tarihlerinde 70’e yakın ulusal ve yerel gazeteci arkadaşımızla depremden etkilenen Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya illerine ziyarette bulunduk. Depremzedelerin yaşadığı konteyner kentleri, yıkıma uğrayan bölgelerdeki enkaz kaldırma çalışmalarını ve yaraların sarılması için yapılanları yerinde gördük.

Muhalefet partilerinin  “devlet yok” söylemlerine rağmen afetzede vatandaşlarımızın “çok şükür devletimiz yanımızda”  diyerek dua ettiklerini işittik. Asrın felaketinin uğrattığı kayıplara rağmen umudunu kaybetmeyen insanlarımızın dirayetli duruşlarına şahit olduk.

***

Felaketin izlerini silmek için hummalı bir çalışma var. Hafriyat taşıyan kamyon konvoyları ile bir taraftan enkaz kaldırırken diğer yandan da geçici yaşam alanları oluşturuluyor. “Çadır yok” denilen bir süreçten, insanların yavaş yavaş çadırlardan çıkarılıp konteyner kentlere yerleştirildiği bir sürece geçiliyor. Deprem felaketinin yaşandığı her şehrin farklı bölgelerinde binlerce insanın yaşayabileceği konteyner kentlerde önemli mesafe kat edilmiş. İçinde mutfağı, banyosu ve WC’si bulunan, ısıtma sistemlerinin yer aldığı 2 odalı yapılar teslim ediliyor. Bunun yanı sıra ahşap ve prefabrik yapılarla da çadırdan çıkış süreci hızlandırılıyor.

Yol güzergâhımızdaki Nurhak’da dağ yamaçlarındaki köylere kurulan AFAD çadırları muhalefetin “devlet yok” algısının çirkinliğini gözler önüne seriyor. İstisnasız, yolumuzun üzerinde bulunan bütün yerleşim yerlerinde bu çadırların kurulmuş olması ulaşılmayan hiçbir noktanın olmadığını da ispatlıyor.

***

Depremzedeler asrın felaketi üzerine siyaset inşa etmeye çalışanları da görmüyor değiller. “Biz kimlerin siyaset yaptığını da kimlerin acılarımızı paylaşıp hizmet yaptığını da görüyoruz” diyorlar. Kim ne eksiği ve ihtiyacı varsa bunu ileteceği bir yetkiliye anında ulaşıyor. Her bölgede bakanlar başta olmak üzere milletvekilleri, valiler, kaymakamlardan oluşan koordinasyon heyetleri yer alıyor. Bu heyetler mesai kavramı olmaksızın bölgeyi ayağa kaldırmak için gece gündüz gayret ediyorlar.

11 ilimizdeki 14 milyon vatandaşımızı doğrudan etkileyen deprem felaketinin yükü elbette ağır. Ama hangi depremzedeye dokunsak, “yiğit düştüğü yerden kalkar” diyerek güç buluyor ve bu yükün altından el birliğiyle kalkacaklarını söylüyorlar. Dayanışma ve paylaşmanın kelimelere sığmadığını yaşayarak gösteriyorlar.

Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından Elbistan’da kurulan konteyner çarşılar da vatandaşların buluştuğu ve dertleştiği mekânlar haline gelmiş. Bunu fırsat bilen kimilerinin depremin acılarına siyaset karıştırmak için dışarıdan bazı kişilerin yönlendirildiğini söylüyorlar. Geçtiğimiz haftalarda “Elbistan İl Olsun” pankartlarının da kendileri dışında gerçekleşen ve tahrik amacı taşıyan girişimler olduğunu söylüyorlar. “Bizim acılarımızı kimse suistimal etmesin” diyorlar.

“Asker yoktu” diyenlere cevabı da Malatya Büyükşehir Belediye başkanı Selahattin Gürkan veriyor; “Malatya’da bulunan 2. Ordu komutanlığı 6 Şubat saat 05:45’de bizimle beraber enkazın başındaydı. Hepsinin görüntüleri var ama konuşmak için 40 yasımızın çıkmasını bekledim.”  

***

Konteyner kentlerde çocukların yüzünün güldüğünü görmek hepimizin içini ısıttı. Onların travmadan uzaklaşması için bakanlık personelleri her türlü gayreti gösteriyor. Çocuklar bizlere ailelerinden biri gibi davranıyor, sanki yıllardır tanıyormuş gibi yakınlık gösteriyorlar. Bunun nedeninin de bölgede bulunan görevlilerin onlarla geçirdiği vakit ve sağladıkları güven olduğunu düşünüyorum. Devlet aynı zamanda çocukların da en iyi arkadaşı olmuş. Birçoğu bölgede bulunan bakanlarımızı tanıyor, onlara ismiyle hitap ediyor. Çocuklar konteyner kentlerde bakanlarımızın yanında gezen yakın çalışma arkadaşları gibiler… Hatta Ulaştırma Bakanı Sayın Adil Karaismailoğlu da çocuklara ismiyle hitap edecek kadar onları tanıyor. Çocuklar aracına kadar kendisine eşlik ediyor, el sallayarak uğurluyorlar.

Devlet ve milletin nasıl el ele verdiğinin en somut hali yaşanıyor.
Deprem felaketinin büyük hasarlar oluştuğu şehirlerimizde yüzler gülmeye başlıyor. Gidenler elbette geri gelmiyor ama geride kalanlar devletin sayesinde tekrar hayata tutunuyor.

Hepsinden önemlisi çocukların yüzü gülüyor…