CUMHUR İTTİFAKI'NIN UYUMU, CHP'NİN SİYASİ BATAKLIĞI

Son yıllarda Türkiye'nin başına gelen en olumlu gelişmelerden biri, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin, ülkenin kritik meselelerini birlikte üstlenmek amacıyla Cumhur İttifakı'nı kurmaları oldu.

ABD'nin kışkırttığı FETÖ tehlikesinin Türkiye'yi içine çekmeye çalıştığı tehlikeli girdaptan kurtulma sürecinde, Türk milletinin varlığına sahip çıkan AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi tarihi bir görev üstlendiler.

Emperyalist baskılara meydan okuyarak Türkiye'yi tam bağımsızlık yörüngesine oturtan Cumhur İttifakı, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı'na yakışan güçlü bir siyasi iradenin temsil makamı haline geldi.

Cumhur İttifakı'nın önemsediği müttefiklik ilişkisi, kavgasız gürültüsüz devam eden bir birliktelikle, siyasette çatışmayı değil uyum arayışlarını kovalayan milli iradeye güçlü bir seçenek sunuyor.

31 Mart 2024'teki yerel seçimlerin adaylarının açıklanması sürecinde de aynı uyum ve titizliğin devam ettiğini gözlemliyoruz.

AK Parti ve MHP, Türkiye'nin 81 iline ve 922 ilçesine en iyi hizmeti sunabilmek adına "Bu belediye senin, şu belediye benim" pazarlıkları yerine güçlü bir işbirliği sergiliyorlar.

Paylaşım kavgasından uzak, halka hizmet duygusunun egemen olduğu bu süreçte, en güzel hizmetin verilebilmesi adına en uygun adayların belirlenmesi için güçlü bir işbirliği var.

AK Parti'nin İstanbul ve Ankara'daki büyükşehir belediye başkan adaylarını açıklamasını takiben, Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli adayları tebrik ederek birlikte hareket etme kararlılığını gösteriyor.

Aynı dayanışma atmosferini pekiştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan Milliyetçi Hareket Partisi'nin belirlediği isimleri aday tanıtım toplantısında sahneye davet ederek Cumhur İttifakı orkestrasının uyumlu melodisini yeniden çalıyor. Bu uyumlu orkestranın melodisi, dinleyenlere bir huzur dalgası gibi yayılmış durumda.

Cumhur İttifakı deprem bölgesindeki büyükşehir belediye başkanlarının birçoğunu değiştirerek hem bir imaj tazelemesi yapıp hem de yeni bir hizmet ruhunu teşvik ederken CHP, meydana gelen deprem felaketinde en büyük yıkıma uğrayan Hatay’da, binlerce binanın yerlebir olmasında sorumluluğu bulunan Lütfü Savaş'ı bile değiştirecek bir kararlılık sergileyemiyor.

O Lütfü Savaş ki, Halk TV'ye yaptığı açıklamalarda 'Amik Gölü'ne beton döküp bina inşa ettik' şeklinde çarpıcı itiraflarda bulunmuştu.

Depremin getirdiği büyük felaketi önlemeye yönelik kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkarak halkının güvenliğini hiçe saymış, felaketin ortasında arama-kurtarma faaliyetlerini ağabeyinin malını mülkünü kurtarmaya yönlendirmişti.  Sadece bu örnek bile CHP'nin ne kadar vahim bir yönetim anlayışına sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermeye yetiyor.

CHP, birkaç belediye koltuğu uğruna, PKK'nın demirbaşı olan DEM'in önüne kırmızı halılar seriyor, sanat maskesi altında dolaşan marjinal figürlerinin ellerini öpüyor, bölücü başının ayrıştırıcı söylemlerinden medet umuyor.

CHP'nin Genel Başkanı Özgür Özel, "DEM Parti ile Tayyip Bey istemiyor diye ilişkiyi koparacak kadar saygısız değiliz" sözleriyle, partisinin milli bir duruşa sahip olmaktan ne kadar uzak olduğunu, DEM’e gösterdiği saygının onda birini bu vatanın bayrağına ve şühedasına göstermeyeceğini söylemiş oluyor.

İstiklal Marşı'na düşmanlık yapan Nuriye Arslan’ın CHP ile DEM'in Mersin’in Akdeniz İlçesi’ne ortak belediye başkan adayı olarak ilan edilmesi bile CHP’nin içine düştüğü siyasi bataklığın vahametini göstermeye tek başına yeterli. CHP'nin bu tercihi, partinin sadece siyasi bir çöküş değil, aynı zamanda milli değerlere karşı beslediği derin antipatinin ve nefretin bir yansıması. Türkiye'nin tarihine, milli değerlerine ve bağımsızlığına bu kadar düşman bir CHP'nin seçim zaferi kazanması ise sadece bir hayal.