Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın görev süresi ile ilgili tartışmalar son iki seçimdir muhalefet partileri tarafından gündeme taşınıyor ve “aday olamayacağı” iddia ediliyordu. Özellikle 16 Nisan 2017’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumu sonrası son kez aday olabileceği dillendirilmiş ancak sistem değişikliği ile Sayın Erdoğan’ın ilk hakkını kullandığı göz ardı edilmişti. Anayasanın kendisine tanıdığı ikinci 5 yıllık dönemi içeren hakkını ise 14 Mayıs 2023 seçimlerinde kullandı.

Muhalefetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresi ile ilgili başlattığı tartışmanın arka planında görev süresinin yasal sınırından öte “aday olduğu müddetçe kazanır” korkusu yatıyor. Erdoğan’ın güçlü liderliği karşısında muhalefetin tüm gücüyle bir araya geldiği 6+1 formatındaki masanın bile sonuçsuz kalması tedirginliğin asıl kaynağını oluşturuyor.

6+1’li masanın 2023 seçimleri öncesi hazırladığı ‘Ortak Anayasa Mutabakat Metni’nde Cumhurbaşkanının tek sefer ve 7 yıllığına seçilmesi önerisinin getirilmesi de Sayın Erdoğan’ın görev süresini tartışmaya açmak için araçsallaştırıldı. Parlamenter Sistem özentisi bu önerinin millet iradesiyle çeliştiği ve Cumhurbaşkanını kimin seçeceğinin muallak bırakılması da önerinin başlıca tezatını oluşturuyordu. O dönem bu teklifin yer aldığı metni MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli 29 Kasım 2022 tarihinde “Cumhur İttifakı milletin ittifakıysa 2 yetmez 3 olsun dersek ne yapacaksınız? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 5’er yıllık 3 dönem olsa da yeni yüzyılın 25 yılını tamamen lider ülkeye doğru hızla götürsek. 'Altılı ganyan' duysun, bugün veya yarın, belki başka gün, nerede ne yapıyorlarsa yapsınlar, bunu yapmazsanız tarih ve millet huzurunda nankör ve inkârcı olarak anılacaksınız. Hiçbir zaman da milletimizden geçer not alamayacaksınız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye'nin arayıp bulduğu şifadır" sözleriyle eleştirmişti. Yani, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin oturması, Türkiye’nin hedeflerinin kesintiye uğramaması, 2023 Lider Ülke Türkiye vizyonunun hızının kesilmemesi ve bölgesel tehditlere yönelik mücadelenin tavsamaması için milli iradenin oluruyla Sayın Erdoğan’ın görev süresinin uzamasını talep etmişti.

İşte o gün geldi kapıya dayandı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlerle bir araya geldiği toplantıda anayasal hakkını hatırlatarak, “Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak” ifadelerini kullandı. Bu sözlerin sol medyada yersiz ithamlara kapı aralaması üzerine MHP Lideri Devlet Bahçeli de MHP’nin olağan 14. büyük kurultayında, “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Ayrılamazsın. Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur ittifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Türkiye Yüzyılı'na beraber yürüyeceğiz” diyerek destek verdi.

Bu açıklama birkaç açıdan önemliydi.

Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü liderliği ile içeride ve dışarıda atılan adımların devam etmesi adına önemli bir destekti. Bu yolda beraberlik vurgusu yaptı.

İkincisi, siyasi istikrarın devam etmesi ve Erdoğan’ın son dönemini fırsat bilenlerin dışarıdan yapılacak bir müdahaleye açık hale gelmesinin önünü kesmek için güçlü bir duruştu. (57. Hükümet döneminde DSP’ye yapılan operasyon örneğinde olduğu gibi.) 

Üçüncüsü ise milletin güçlü desteğiyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine millet iradesine boyun eğerek görevine devam etmesi gerektiğiydi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresinin uzaması için ise iki formül var. Birincisi seçimlerin yenilenmesi. Bunun için milletvekillerinin 5’te 3’ünün yani 360 milletvekilinin onayı lazım. İkinci formül ise anayasa değişikliği. Değişikliğin referanduma gitmesi için de 360 milletvekilinin onayına ihtiyaç var.

Cumhur İttifakı’nın yani AK Parti ve MHP’nin toplam 313 milletvekili bulunuyor ve her iki formül için de 47 milletvekilinin daha onayı gerekiyor. İki formülde de milletin önüne sandık gidecek. Ancak TBMM çatısı altında bulunan siyasi partiler bu iki formülden birine direnir ise bu onların sandıktan kaçtığı anlamına gelir. Milli iradenin tercihinden kaçanlar bir daha milletin karşısına çıkacak yüz bulamazlar. Her halükarda Sayın Erdoğan’ın görev süresinin uzamasına Türk milleti karar verecek.

Anayasa Sayın Erdoğan’a yeter diyor. Peki, millet devam derse ne olacak? Milletin iradesine pranga vuran anayasa ne kadar demokratik sayılacak?