İran, Kasım Süleymani’nin intikamının alınacağını duyurdu ve ardından da ABD üslerine füze saldırısı düzenledi. ABD’nin yeni bir karşılık vermesi durumunda çatışmanın tırmanmasının bedelini her iki tarafın da ödeyeceği artık kesindir. Hatta işi daha da ileri götürüp, Üçüncü Dünya Savaşı’na kadar götürenler bile var.

Başta ABD olmak üzere, emperyalist ülkelerin şımarıklığı, kendileri dışındaki herkese reva gördükleri kan ve gözyaşı, menfaatleri için hiçbir ölçü ve değeri tanımamaları, dünyaya artık bıkkınlık vermiş ve yeni arayışların önünü açmıştır. Sayın Cumhurbaşkanının sık sık dile getirdiği, “Dünya 5’ten büyüktür” anlayışı, emperyalistler dışındaki herkesin üzerinde durduğu, düşündüğü ve değerlendirdiği bir konum kazanmıştır.

GEÇMİŞLERİNDE KAN VE ZULÜM VAR

Önce tespiti doğru yapalım. Emperyalist ülkeleri bu kadar azdıran şey, sahip oldukları güçtür. Bu gücü, her şeyden önce ekonomi oluşturuyor. Bu büyük ekonomiyi ölüm kusarak elde etmişlerdir. Bugün “gelişmiş ülke olarak” değerlendirilenlerin tamamına yakınının geçmişi, kan, soykırım, zulüm ve soygunla hatırlanmaktadır. Bu dehşet düzenini devam ettirebilmek için daha çok sömürmekte, belirsizliği, gözyaşını, kanı ve ölümü daha çok arttırmakta en küçük bir tereddüt göstermiyorlar. Sahip oldukları ekonomik imkânlarla çok büyük silahlı güce ulaşabildikleri gibi, kanlı emellerinde kullanabilecekleri terör başta olmak üzere diğer aparatları da gerektiğinde devreye sokuyorlar. Tamamına yakınında nükleer silah var ve bu durum hem caydırıcılıklarını arttırıyor, hem de tehditlerine ve kurdukları düzene dayanak oluşturuyor.

HAK VE HUKUK ARAYIŞI

Bu tespit aynı zamanda, bu kan emicilere karşı ne yapılması gerektiğini de ortaya koyuyor. Onlarla baş edebilmenin yolu, ivedilikle benzer imkânlara sahip olmaktan geçiyor. Nitekim, dünya eski dünya değil. Dengeler değişiyor ve bu vahşi düzene itirazlar artıyor. Artık hiç kimse kolay teslim olmadığı gibi, kendi hakkını ve hukukunu sonuna kadar arıyor ve takip ediyor. Kendi ayakları üzerinde durup, kendi gücü ile varlığını sürdürmeye gayret ediyor. Bunun tedbirlerini alıyor, bunun arayışlarına giriyor. Nitekim, kendi güç ve imkânına dayanmayan ülkelerin yeni dünya düzeninde varlıklarını sürdüremeyecekleri, artık net olarak ortaya çıkmıştır.

MAZLUMLARA ÜMİT OLUYORUZ

Türkiye yeni dünya düzeninin en etkili, en belirleyicisi ülkesi olma yolundadır. Bu sadece kuru bir övünme değil, bölge ve dünya gerçeklerinin net olarak gösterdiği bir durumdur. Bu noktaya kendi milletimize inanarak, kendi gücümüze güvenerek geldik. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, ayak bağlarımızdan kurtulduk ve daha hızlı ilerlemeye başladık. Yeni bir sisteme geçtik ve bu durum her alanda işimizi kolaylaştırdı. Dünyanın 20 büyük ekonomisi içindeyiz. Dışa bağımlılığımız her geçen yıl daha da azalıyor. Kendi işimizi kendimiz görüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en saygın, en etkin ve en güçlü ordusudur. Ne ABD’nin tehdit ve dayatmalarına pabuç bıraktık, ne AB ülkelerine eyvallahımız var. Türkiye’nin başarısı sadece kendisi ile de sınırlı değildir. Bize inanan, güvenenler için de ümit ışığı olduğumuz gibi, diğer mazlumlara, kendi yolunu bulmaya çalışanlara, emperyalistlerin sultasından kurtulmaya çabalayanlara da örnek teşkil ediyoruz.

SÜLEYMANİ SUİKASTI VE SONRASI

Bu genel değerlendirmeyi çok sıcak ve yakın bir gelişmeyle somutlaştıralım. ABD, İran’ın bir komutanına, Kasım Süleymani’ye suikast yaptı. Bunu yapma maksadı, bölgedeki kanlı planlarını hayata geçirmekte ne kadar kararlı olduğunu göstermek. Kendisine direnecek olanlara bir gözdağı vermek. Fazla değil, bundan birkaç yıl önce böyle bir şey olsaydı, en başta İsrail olmak üzere, ABD ile iş birliği halinde olanlar hemen sevinç naraları atar, yeni tehditler savururlardı. Ancak, şimdi tam tersi oldu. İsrail, bu olayın dışında olduğunu özellikle ve üstüne basarak açıkladı. ABD’nin bölgedeki diğer piyonları Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler içten içe çok sevinmiş olsalar da, fazla ses çıkaramıyorlar. Hatta ABD kamuoyu ve siyaseti bile saldırıyı onaylayanlar ve karşı çıkanlar olarak ikiye bölünmüş durumda.

İRAN ÖRNEĞİ

İran’a karşı olanların bu çekincen tavrının sebebi gayet açıktır. İran, üzerindeki bütün baskı ve ambargolara rağmen, silahlı gücünü çok arttırdı. Kısa ve orta menzilli füzeler geliştirdi. Daha da önemlisi nükleer silah yapacak seviyeye geldi. Bunun yanında, Rusya ve Çin’le oluşturduğu ittifakla bir karşı cephe de oluşturdu. İran’la restleşmeyi bir çatışmaya kadar götürmenin artık ağır bir bedeli olacağını herkes görüyor. Nitekim, Kasım Süleymani’nin intikamının alınacağı duyuruldu ve ardından da ABD üslerine füze saldırısı düzenlendi. ABD’nin yeni bir karşılık vermesi durumunda çatışmanın tırmanmasının bedelini her iki tarafın da ödeyeceği artık kesindir. Hatta işi daha da ileri götürüp, Üçüncü Dünya Savaşı’na kadar götürenler bile var.

YENİ BİR ÇIKIŞ YOLU LAZIM

İki kutuplu sistemde dünyada bir dehşet dengesi oluşmuştu. Sonrasında ABD’nin hakim olduğu bir dünya düzenine geçileceği zannedildi. Ancak, tam tersi oldu. Yeni ittifaklar, yeni dengeler oluştu. Artık çok kutuplu, ama çok daha tehlikeli bir dünya var. Dehşet üzerinden oluşan düzenin insanlığa fayda getirmesi mümkün değildir ve yeni bir çıkış yolu bulmak şarttır. Emperyalistlerin kendileri dışındakilere reva gördükleri zulüm, darbe, savaş ve yıkım, eninde sonunda dönüp kendilerini vuracaktır.