MHP Lideri Devlet Bahçeli, DEM’li belediyelerdeki bölücü faaliyetlere dikkat çektiği 23 Nisan mesajında, “Türk bayrağını kabullenemeyen şerefsizlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından derhal çıkarılması, mallarına-mülklerine el konulması, bunun yanında DEM Parti hakkında kapatma davasının açılarak bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesiyle oyalanmaktan ve zamana oynamaktan vazgeçilmesi tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur” ifadelerini kullandı.

Bu ifadeler CHP ve DEM eksenli medya ve köşe yazarları tarafından hedef alındı. Sosyal medya üzerinde de köpürtülerek “despotluk” ve “yağma” kelimeleriyle yan yana getirilen cümleler kuruldu. MHP Lideri’nin milyonlarca seçmeni hedef aldığı, mallarına ve mülklerine el koyulmasını istediği öne sürüldü. Ancak cümlenin başında kullanılan “Türk bayrağını kabullenemeyen şerefsizlerin” ifadesi görmezden gelindi.

Sayın Bahçeli’nin tam isabet yaptığı ve hainleri 12’den vurduğu açıklamasına ilk tepki hainsever korosundan geldi. DEM’in sokakları ateşe vermesine, Türk bayrağını kaldırmasına, Türkçeye olan alerjisine, İstiklal Marşını reddetmesine, şehit yakınlarını işten çıkarmasına tepki göstermeyenler; Sayın Bahçeli’nin haklı sözlerine tepki gösterdiler.

Bu cenah her dönem DEM ve türevlerini aklamak için çeşitli gerekçeler öne sürdü. HDP’nin kapatma davasına da en az bölücüler kadar karşı çıktılar. Kimisi “biz hem şehitlerimizi hem de insan haklarını savunuyoruz” diyecek kadar ipten kazıktan koptu, kimisi de şehitlerimizin adını dahi ağzına almadı. Kimileri de sözde hak, hukuk, demokrasi kisvesiyle bölücülüğe can suyu oldu.

Kapatmak çare mi?

Anayasayı ihlal eden, üniter devlet yapısını hedef alan, terör örgütlerine sırtını dayayan, bölücülüğe heves eden hangi parti olursa olsun kapatılması için tüm şartlar oluşmuş demektir. Peki, yenisini açarlarsa? O zaman onu da kapatırsın. Peki, yeniden açarlarsa? O zaman onu da kapatırsın. Bir daha açarlarsa? Onu da kapatırsın. TBMM iradesini ortaya koyup bu tip partilerin bir daha açılamayacağı bir anayasal düzenleme yapana kadar onlar açtıkça sen kapatırsın! Hiçbir bölücünün Türkiye’den büyük olmadığını gösterirsin!

Parti kapatmak seçmeni cezalandırmak mıdır?

Parti kapatmak seçmeni cezalandırmak değil, bölücülüğe dolgu malzemesi yapılan seçmeni terörün tasallutundan kurtarmaktır. Terör örgütü PKK’nın uzantısı yapılar açık kalmaya devam ettikçe o yörenin seçmeni de “kapatamıyorlar” korkusuyla hareket ederler. Elbette tüm bunlar anayasa ve hukuk zemininde yapılmalıdır. Anayasa “kapat” diyor. Ancak burada karşımıza daha büyük bir sorun çıkıyor. O da bu kirli yapıya “dur” demesi gereken Anayasa Mahkemesi’nin bizzat kendisidir!

Teröre rıza gösterilmeli mi?

Depremde kaybettiğimiz binlerce insanımız deprem yüzünden değil, depreme dayanıklı olmayan binalar yüzünden enkazın altında kaldı. Ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeği nasıl ki bizim depreme teslim olacağımız anlamına gelmiyor ve tedbir almamızı gerektiriyorsa aynı şey terör ve uzantıları için de yapılmalıdır.

Küresel emperyalizm Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçmiyor diye bölücülüğü sineye çekmek, uzlaşmak, el sıkışmak, ittifak halinde olmak zorunda değiliz. Hepsinden ötesi normalmiş gibi kabul edip alışmak zorunda değiliz! Hiçbir süslü kelime bölücülüğü halkı gösteremez. Bu yüzden DEM’e oy veren seçmeni uyarmak herkesin görevidir. Çünkü yarın birgün bu yapı çöktüğünde altında ilk kalacak olan o yapıya dolgu malzemesi yapılan seçmendir.

“Halkın oylarıyla seçildi” gerekçesine sığınanlar…

Bu örneği de bu gerekçeye en çok sarılan CHP üzerinden örneklendirelim…

Geçtiğimiz dönemlerde CHP’nin yönettiği birkaç belediyede rüşvet olayları ayyuka çıktı. İçlerinde görevden alınan ve tutuklanan belediye başkanları da oldu. O zaman bu durumu şöyle mi izah etmeliyiz; “Ona oy veren seçmenler de rüşvet almıştır. Hepsi suçludur.”

Elbette hiç bir seçmen ne teröristler çocuklarını dağa kaçırsın ne de seçtiği belediye başkanları rüşvet alsın diye oy vermiyor. Sadece, seçilenler aldığı oyları kirli emellerine alet ediyorlar. O zaman suçluyu “halk seçti” diyerek korumak kadar aptalca bir anlayış olmamalı. Seçilenin işlediği suçu oy verenin sırtına yüklenip “demokrasi” masalları okunmamalı.

Mallarına mülklerine el konulmalı mı?

MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamada özellikle bu sözleri çarpıtılmak ve topluma korku aşılanmak istendi. Üstelik bu sözlerle kimlerin kastedildiği açıkça belirtilmesine rağmen…

PKK’nın uzantısı YSP’ye 14 Mayıs 2023 seçimlerinde 539 milyon, DEM’e ise 31 Mart 2024 seçimlerinde 658 milyon TL hazine yardımı verildi. Bu yapı 10 ayda toplam 1 Milyar 197 milyon TL aldı!

TBMM’de bulunan 57 milletvekili ayda toplam 6 Milyon 270 bin TL maaş alıyor. Bu milletvekillerinin 3’er personelleriyle birlikle TBMM’ye aylık yükü toplam 16 Milyon 530 bin TL!

Tüm bu giderlerle birlikle halka hizmet için DEM’li belediyelere İller Bankasından gönderilen milyonlarca ödenek var.

Devletin milyonlarını almalarına rağmen Türk bayrağını, İstiklal marşını, Türkçemizi ve şehit yakınlarını hazmedemeyenlerin elbette tüm mal varlıkları ellerinden alınmalıdır. Milletin parası ihanetin cebinde çar çur edilmemelidir. Bölücülüğün ödüllendirildiği hangi demokrasi ve hukuk devletinde görülmüştür?

“Ama yasal bir parti…”

Terörle işbirliği yapanlara karşı net bir tavır göstermeyenlerin bir diğer mazeretleri de “meşru” ve “yasal” kelimeleriyle yaptıkları izahlar…

Unutmayın!

Sigara ve Alkol de yasal, ancak onların yasal olması sağlığa zararlı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. DEM ve türevlerinin ülkemize ve milletimize verdiği zararları bünyesi kabul edenler, çoktan bitkisel hayata girmiş olanlardan başkaları değiller.