Komünist, devrimci artıkları ve FETÖ’cüler sosyal medya üzerinden devletle-milleti karşı karşıya getirmek için çok provokatörlük yapsa da hiçbiri başarılı olamadı. Bazı şeref yoksunu hainler, ‘Şu bölgede Kürt olduğu için, şu bölgede Alevi olduğu için yardımlar gitmiyor’ diye yazdı.

Yüreğimizi acıtan ve ağlatan günler yaşıyoruz.

          Elazığ’ın Sivrice ilçesinde meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde şu ana kadar toplam 39 kişi hayatını kaybetti. 1607 kişi yaralı olarak hastanelere gitti. Kurtarma görevlileri enkaz altında birçok kişiyi saatler sonra kurtararak gerçekten başarılı bir sınav verdi. Son olarak enkaz altında 5 kişinin olduğu söyleniyordu. İnşallah bu yazı baskıya girdiği saatlerde enkaz altında kalan o beş kişi de kurtulur. Dualarımız o insanlarımız için…

          Deprem dünyanın her yerinde insanları çaresiz bırakan doğal bir felakettir. Belki on saniyede, belki on beş saniyede binlerce, onbinlerce insanın canını enkaz altında alabiliyor. Türkiye en büyük deprem felaketini Marmara depreminde yaşamıştı. On sekiz bine yakın insanımızı kaybettik. Kimi anasız, kimi babasız, kimi çocuksuz, kimi eşsiz kaldı. Kimileri de o depremde sakat kalmıştı. Maddi ve manevi olarak acıları gerçekten çok büyük oldu. Hafızalardan da silinmesi mümkün değildir.

          Türkiye maalesef deprem kuşağında olan bir ülkedir. Ve son aylarda sık tekrarlanan bir şekilde deprem bölge bölge gezmeye başlamıştı. İstanbul’da oldu, İzmir’de oldu Manisa’da, Ankara’da oldu. Ve bu depremler çevre illerden de çok şiddetli bir şekilde hissedildi. Elazığ depremi olduğunda Kayseri’de ailemin evinde idim. Evdeki tüm eşyalar adeta beşik gibi sallandı. Daha önce deprem sarsıntını Ankara ve Kayseri’de çok yaşamıştım. Ama son yaşadığım Elazığ merkezli Kayseri depremi o kadar şiddetli oldu ki, bu sefer oturduğumuz bina kesin çöktü dedim. Saniyelerle ölçülen sarsıntı da çaresiz kalıyorsunuz, yapabilecek hiçbir şeyiniz olmuyor. Saniyeler içinde sadece sallantıyı izleyebiliyorsunuz.

          Elazığ ve Malatya’da kaybettiğimiz 39 canımıza çok üzüldük. Ama Allah beterin beterinden korudu. 6,8 olarak ölçülen deprem gerçekten çok büyük bir deprem olmasına rağmen can kaybını oldukça az yaşadık. Keşke bir tane canımızı kaybetmeseydik, bir tane canımızın burnu dahi kanamasaydı. Ama bu felaketlerin maalesef böyle bir bedeli oluyor.

          Son aylarda il il, bölge bölge gezen depremler gösterdi ki, her an herşeye hazır olmamız lazım. Bu konuda İstanbul ve çevredeki iller bizi çok korkutmaktadır. Yıllardır çarpık kentleşme, düzensiz imar, birbiri üzerine yığılmış ve nefes almakta zorlanan binaları gördükçe korkumuz artmaktadır. Yaşanmış Marmara depremi korkularımızı tetiklemektedir. Resmi kayıtlara göre Kocaeli’nde 9 bin 477, Sakarya’da 3 bin 891, Yalova’da 2 bin 504, İstanbul’da 981, Bolu’da 270, Bursa’da 268, Eskişehir’de 86 ve Zonguldak il sınırı içinde de 3 kişi olmak üzere toplam 17 bin 480 kişinin can verdiği bir acı tablo önümüzdedir.

          Elazığ depremi gösterdi ki, kaybedilecek bir saniye bile yoktur. Deprem bölgesinde olan illerde binaların sağlamlık kontrolü bugünden itibaren yapılıp, önlemi alınmalıdır. Bir felaket yaşandıktan sonra “niye kontrolünü yapmadık?” gibi tartışmalara girmeye gerek yoktur. Ya da felaket yaşandıktan sonra “kontrollerini yapacağız” demenin anlamı kalmayacaktır. Önemli olan bu tür felaketler karşısında acıları, kayıpları, zararları en aza indirmek ana gaye olmalıdır.

          Hiç zaman kaybetmeden yer bilimci, deprem uzmanları içinde olan bilimsel ve teknik konularda bir uzman heyet oluşturarak, Türkiye haritası önünde çalışmalara başlanmalı, hangi bölgede, nelere hazırlıklı olmamız gerektiğinin önlemleri acilen alınmalıdır. Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür’ün 6 Ekim 2019 tarihinde olabilecek deprem bölgesini ilçesine kadar söylemiş olması herkese ders niteliğindedir. Deprem sarsıntıları il il, bölge bölge gezerken devletin, hükümetin ve yerel yönetimlerin hazırlıkları ve önlemleri olmalıdır.

          Elazığ depreminde acıları dindirmek, mağdurlara sahip çıkmak için devletin ve hükümetin hızlılığı takdire şayan olmuştur. Özellikle komünist, devrimci artıkları ve FETÖ’cüler sosyal medya üzerinden devletle- milleti karşı karşıya getirmek için çok provokatörlük yapsa da hiçbiri başarılı olamadı. Bazı şeref yoksunu hainler ‘Şu bölgede Kürt olduğu için, şu bölgede Alevi olduğu için yardımlar gitmiyor’ provokasyonu yaptı. Orhan Aydın, Berna Laçin gibi HDP ve Demirtaş sevdalısı devlet düşmanı solcular, devleti hedef alan sosyal medya paylaşımı yaptılar. Herkes acıları dindirmek için koşuştururken, bunlar sürekli sosyal medya üzerinden devlete, hükümete yönelik saldırganlık yaptılar.

           Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yok para toplamaydı, şuydu buydu, devletimizin bu noktada bir ihtiyacı yok. Birileri bir yardım yapacaksa bunun kurumu bellidir. AFAD ile, Kızılayımız ile bunlar yapılır. Fırsat kollayıcılara da fırsat vermeyelim.” Açıklamasıyla, gerekse MHP Lideri Devlet Bahçeli “Ayrıca depremi siyasi fırsata çevirmeye çalışanları, hatta eksik kalan yıkımı fitne ve tezviratla tamamlamaya teşebbüs edenleri de Allah’a havale ediyorum. Yalan haber yayanlar, kasten yanlış bilgi verenler, kötümserlik aşılayanlar inşallah hak ettiklerini bulacaklardır.” Açıklamalarıyla bunların varlığına, yapmak istediklerine işaret etmiştir.

          Bunlar acıları provokasyona alet etmeye çalışsa da, hiçbirimiz deprem acılarına ağlarken kimsenin etnik kökenine bakmadık, yüreğimiz yanarken kimsenin mezhebini soruşturmadık, Türk Kürt’ü, Kürt Türk’ü, Alevi Sünni’yi Sünni Alevi’yi kurtarmak için koşturdu. Türk milletini güçlü kılan özelliği de budur. Ama deprem atmosferi de gösterdi ki, ülkede hain de, provokatörde maalesef çok!

          Bundan sonra depremlere hazırlıklı olmamız gerektiği gibi, bu tür provakatörlere karşı da hazırlıklı olmalıyız. Çünkü depremin oluşturduğu acıları daha çok kanatan bu tür provokatörler olmaktadır.

         Hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah’ım böyle acıları bir daha yaşatma duamı da en yoğun bir şekilde ediyorum.