Tüm dünya, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ile birlikte hayata geçirdiği tahıl koridorunun küresel gıda krizi ile mücadelede ne denli önemli bir adım olduğunu konuşuyor. Gerçekten de tahıl yüklü gemilerin Karadeniz’de güvenli şekilde ilerleyebilmelerini ve dünya piyasalarına tahıl arzının sağlanabilmesini mümkün kılan çok taraflı anlaşma, önemli bir başarı olarak Türkiye’nin hanesine yazıldı. Türkiye, yapıcı diplomasi hamleleri sayesinde, savaş halindeki iki ülkeyi bir masa etrafında uzlaşmaya ikna etmekle giderek büyüyen bir sorunun çözümü için kayda değer bir adım atmış oldu. 

Küresel gıda krizi dendiğinde akla belki sadece fiyatların artması ya da arz-talep dengesizliği geliyor olabilir. Ancak, Birleşmiş Milletler’e göre dünyada en öncelikli çözüm bekleyen sorunlardan birinin açlık olduğunu görmezden gelmemek gerekiyor. Zira BM Dünya Gıda Programı (WFP), küresel seviyede açlık sorunu hakkında çok çarpıcı rakamlar veriyor. Örneğin, dünyada her gün 828 milyon kişinin yatağa aç girdiği verisi bu dikkat çeken bilgilerden biri. 45 ülkede yaklaşık 50 milyon kişinin kıtlık ile karşı karşıya olduğu da keza öyle. WFP, akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya olan insan sayısının 2019’dan bugüne artarak 135 milyondan 345 milyona çıktığını da belirtiyor.  

Sorunun giderek büyüdüğüne dair birçok veri ortaya koyan BM, çözüm için kullanılabilecek kaynakların ise giderek azaldığını, dolayısıyla da gıda krizinin daha tehlikeli bir görünüm kazandığını not ediyor. WFP, 152 milyon kişinin bu akıbetten korunabilmesi için 2022 yılında 22 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç olduğunu hesaplıyor. Ancak, Covid-19 kaynaklı ekonomik kriz sebebiyle kaynak bulmanın giderek zorlaştığını da kabul ediyor. Zaten WFP’nın yaklaşık 80 ülkeden 25 Temmuz itibarıyla toplamış olduğu toplam bağışın 8 milyar dolarda kalmış olması, 2022 hedefine ulaşmanın zor olduğuna işaret ediyor. 

Birleşmiş Milletler’e göre açlık krizinin temel dört sebebi bulunuyor. Bunlardan ilki, halen dünyanın birçok bölgesinde devam eden şiddet ve çatışmalar. Açlıktan mustarip olanların yüzde 60’ının çatışma ve savaş alanlarında yaşadığını belirten WFP, Ukrayna Krizini açlık-çatışma ilişkisini kanıtlayan önemli bir gösterge olduğunu savunuyor. WFP’ye göre gıda krizi, açlık ve kıtlık gibi sorunların bir diğer önemli sebebi ise iklim değişikliği. Küresel çapta yaşanan iklim değişikliğinin, kuraklık ve kıtlık gibi sebepler yüzünden var olan sorunu derinleştirdiği yaygın bir kanaat. WFP de iklim değişikliğinin arazilerden elde edilen verimi olumsuz yönde etkilediğini ve gıda arzında yaşanan daralmada önemli bir paya sahip olduğunu kabul ediyor. 

WFP, Covid-19 kaynaklı ekonomik daralmanın da bu süreçte önemli bir faktör olduğunu belirtiyor. Salgın sebebiyle küresel çapta yaşanan ekonomik krizin dünyanın kalkınmamış bölgelerinde daha ciddi sorunlar açtığı, küresel gelir dağılımını daha da bozduğu ve açlıkla karşı karşıya olan nüfusu artırdığı bir gerçek. Enflasyon ve maliyetlerin artması WFP’nin operasyon masraflarını da artırmış durumda. WFP, 2019’a kıyasla operasyon masraflarında yaşanan yüzde 44’lük artışın, 4 milyon kişinin bir alık geçimini sağlamaya yetecek miktarda bir kaynağın kaybı anlamına geldiğini ortaya koyuyor. 

Covid-19 salgını, iklim değişikliği, savaş ve çatışmalar ve artan maliyetlerin bir araya gelmesinin küresel gıda krizini derinleştirdiğini verilerle ortaya koyan BM, Ukrayna krizi gibi yeni sorunların önlenmesini ve var olanların çözüme kavuşturulmasını acil bir ihtiyaç olarak kabul ediyor. 

Hal böyleyken, dünyanın en büyük tahıl ihracatçılarından olan Ukrayna ve Rusya’nın savaşa tutuşması, hiç şüphesiz gıda krizi için daha büyük bir tehlike anlamına geliyor. Giderek derinleşen gıda krizinin çözümü için Türkiye’nin girişimleriyle hayata geçirilen “tahıl ihracatı anlaşması”nın neden kritik zamanda atılmış önemli bir adım olduğu ise krizin boyutunu gösteren bu veriler ışığında daha iyi anlaşılıyor.