Uzunca bir zamandır ekranlarda; siyasi, spor ve magazin tartışma programları fazlasıyla mevcut. Hâl böyle olunca X partiye ya da mahalleye yakın hukukçu, Y partiye yakın STK temsilcisi, Z partiye yakın gazeteci yayında yerlerini alıyorlar.

Söz konusu tarım olunca da değişen bir şey yok. “İllaki isminin önünde bir ek olmalı(!).” X partiye yakın Prof. Dr. hukukçu; Y partiye yakın Doç. Dr. veya Dr. yıkama-yağlaması çok kuvvetli STK temsilcisi, Z partiye yakın gazeteci… Dolayısıyla tarımla ilgili konuşanların büyük bir çoğunluğu toprağı-bitkiyi saksıda, meyveyi- sebzeyi markette görmüş muhterem şahsiyetlerden oluşuyor… Yaşamak yok, yaşanmışlık yok… Yeni anlayış modeli “Her işten anlarım abi, anlamasam da en az iki cümle söylerim abi.” Özetle “sahnede olması gerekenler sahneden çekildi. Bilenler susuyor, bilmeyenler meydanı boş buldu, konuştukça konuşuyor!” Bizler “bilenleri konuşturmalı, sahnede olması gerekenleri sahneye çıkarmaya çalışmalıyız!

Sahnede olması gerekenlerin olmadığı, bilmeyenlerin daha çok konuştuğu bir sektörde yapılan öneriler, şikâyetler ve çözümlemeler de “oldu hadi size kolay gelsin” türünden oluyor. Bu olayı daha iyi anlatmak adına bir hikâyeyi (alıntı) sizlerle paylaşıyorum.

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.

Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.

Kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”; fizikçi, “adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”; jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış”; matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”; antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş”. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar.

Adam cevap verir: “Boru yetmedi” beyler!...

Ülkemiz tarımının en büyük sorunu “bilenlerle, yaşayanların bir araya gelmemesi, getirilmemesidir. Karar verilirken, bir politika oluşturulurken bilenler kadar yaşayanlara da kulak verilmeli.” Sakallı Celal’in bir sözü vardır: “Maalesef bizde ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir”.

ŞİKÂYET VAR, ÇÖZÜM ÖNERİSİ YOK!

O kadar çok toplantılar, paneller, çalıştaylar, görüşmeler yapılıyor ki… Sürekli alt ve üst düzey komisyonlarda toplanıyoruz, konuşuyoruz ama iş üret(e)miyoruz. “Tarımda proje geliştirmeliyiz, iş üretmeliyiz ve en önemlisi söylemden eyleme geçmeliyiz.” Sonuç: “Herkesin tarım sektöründen şikâyeti var ancak, kimsenin çözüm önerisi yok.”

Bir kere yapılan toplantı masasında, çiftçi-kırsal kesim yaşayanı yok! Hiç öyle şey olur mu, çiftçi temsilcileri var ya diyeceksiniz? Temsilciler var ama onların, çiftçi sorunları hiç umurunda değil. Onların derdi “koltuk kavgası veya koltuğa yapışmak.” Birisi oturduğu koltuğu koruma telaşında, diğeri o koltuğu ele geçirmenin hesabını yapıyor. Üzücü olanı bütün bunların çiftçiler üzerinden yapılması.

KOMŞUNUN TAVUĞU KOMŞUYA KAZ, HATTA TAVUS KUŞU GÖRÜNÜR!..

Bu atasözü farklı bakış açısıyla anlatılabilir. Ama özetle “başkasının malı, bize olduğundan daha değerli görünür. Oysa aynı şey bizde de vardır ama başkasınınkini bizimkinden üstün buluruz.” Anlamını yazmak istiyorum.

10 Ocak 2022’de Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD), “Tarım Gazeteciliği Çalıştayı” düzenliyor. Programı şöyle bir inceleyip konuşmacılar ve konuklara baktığımda; bu dernekte kaz (çalıştayda konuşmacılara denk kimse) görünen kimse yok mu diye aklıma gelmedi değil? Çalıştayı merakla bekliyorum, gerçekten komşunun tavuğu komşuya kaz hatta tavus kuşu gibi görünecek mi?

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” Bin bir güçlükle mesleklerini icra etmeye çalışan değerli gazetecilerimizin çabaları takdir edilmesi gereken bir durumdur.

Bu anlamlı günde basın şehitlerimizi yâd ediyor, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü tebrik ediyor, meslek büyüklerimize gazetecilikteki çınarlara sevgi ve saygılarımı sunuyor; ilkeli ve tarafsız yayıncılık anlayışı ile kamuoyunun sesi olma görevini yürüten tüm gazeteci arkadaşlarımı kutluyorum.

10 Ocak 2022’de Türkiye’de Tarımsal Öğretimin 176. Yıl Dönümü kutlanıyor. Ülkemizin her tarafı ziraat veya tarım bilimleri fakülteleri ya da açık öğretim tarım ön lisans mezunları ile dolu-dolduruldu. Gereğinden çok fazla mezunumuz var. Bunlar yetmemiş gibi bir de meslektaşlar arasında kadrolu veya sözleşmeli mühendis grupları oluşturuldu...

Son söz: Ülkemiz tarımının geçmişte yaşadığı sorunları gelecekte de yaşamaması için... Gözünüzden ışığınız, tarlanızdan başağınız eksik olmasın!