Türkiye’nin şu anda en önemli gündemi Libya ile yaptığımız anlaşma ve onun gereğini yapmaktır. CHP ve yancıları ne yazık ki, Türkiye karşıtlarının yanında yer almaktadırlar. Sayın Bahçeli açıklamaları ile ufkumuzu aydınlatırken yoldan çıkmışlara da yol göstermiş, Türk milletine siyasi rehberlik etmiştir.

    Sayın Bahçeli, MHP’nin Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu, Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarla ufkumuzu aydınlatırken, yoldan çıkmışlara yol göstermiş, Türk milletine siyasi rehberlik etmiş, Devlet aklının millet iradesi ile buluşturmuştur.  Bu açıklamalar yine siyasetin gündemini tayin edecek, yine Türkiye’nin duruşunu belirleyecektir.   

TARİH VE COĞRAFYA CAHİLLERİ

         Türkiye’nin şu anda en önemli gündemi Libya ile yaptığımız anlaşma ve onun gereğini yapmaktır. CHP ve yancıları ne yazık ki, Türkiye karşıtlarının yanında yer almaktadırlar. Sayın Bahçeli bu güruhu bir defa uyarmış ve şunları söylemiştir: “Libya’da ne aradığımızı söyleyenler Akdeniz’de boğulmamızı, Anadolu’da teslim olmamızı dileyen ve gözleyen işbirlikçilerdir. Hafter’i makul bulan CHP’nin Türk askerini mahsurlu görmesi utanmazlıktır. Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir. Bunlar değil devlet yönetmeyi kendilerini bile yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizlerdir. Muhalefet yapmayı Türkiye’ye muhaliflikle, yabancılarla muhbirlikle karıştıran ve kaynaştıran siyasi maskaraların metruk tekne gibi rotalarını kaybettiği, fazilet ve fikir dağılması yaşadıkları ortadadır. Türkiye’nin olmadığı veya tecrit edildiği bir Ortadoğu ya da Akdeniz tablosunda kuşun, kurdun, karıncanın bile hayat hakkı olmayacaktır. Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır, çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla, çağın akışına milli perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını gösterebilmelidir.”

SUÇLUYU PENSİLVANYA’DA ARA

         ABD’nin Kasım Süleymani suikastı ve İran’ın cevabı bütün dünyayı, ama en çok da bizi ilgilendiriyor. Sayın Bahçeli’nin bu konudaki sözleri tam bir ders niteliğindedir: “TBMM’nin Libya tezkeresini kabul edip Türk askerinin bir davet üzerine Trablus yoluna düştüğü bir süreçte, İdlib’teki sancının şiddetlendiği, terör örgütü PKK/PYD/YPG’nin Rakka-Erbil bağlantısını kurmak için ABD desteğiyle silahlanmasını sürdürüp mesafe aldığı bir dönemde Kasım Süleymani saldırısı son derece manidar ve kuşkuludur. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarına sahip çıkması, terörizme ve teröre destek veren ülkelere tepkisi muhasım çevreleri ürkütmüş, değişik arayışlara itmiştir. Üst rütbeli bir askeri direkt hedef alarak ‘Bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir’ demek kanun tanımazlıktır, vahşi batı yönetimidir, eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir. ABD Başkanı Trump suçlu arıyorsa mesela Pensilvanya’ya bakmalıdır. FETÖ’cülük suç, örgüt elebaşı Gülen de suçlu değilse, bu durumda suç ve suçlu tanımı nasıl yapılacaktır? ABD Başkanı Trump’ın, Mazlum Kobani kod isimli teröristbaşı Ferhat Abdi Şahinle telefonla görüşüp general diye yutturmaya çalışması gerçekleri değiştirmeye yetmeyecektir. DEAŞ liderini öldürenler, buyursunlar PKK’nın, YPG’nin ileri gelenlerini de öldürsünler, ya da aradan ve önümüzden çekilip kahraman bir Türk evladının neleri yapacağını dikkatle izleyip ders alıp takip etsinler.”

SİNSİ PAZARLIKLAR

         Sayın Bahçeli, “İran’ın gerek Irak üzerinde, gerek Suriye özelinde, gerekse Bahreyn ve Lübnan çemberinde oynamalar ve siyasi planlanmalar yaptığı, örtülü operasyonlara meylettiği, mezhepçi bir strateji takip ettiği aşikârdır. Ancak sebep ne olursa olsun ahlak ve hukuk dışı her saldırı ve sonucunda can kaybı cinayettir, rezalettir, hesabı sorulmalıdır” dedikten sonra, olayın geneliyle ilgili de şu tespiti yapıyor: “Bir uçağı düşürüp pardon demek vicdan ve akıl tutulmasıdır. Elbette sorumluları bunun hesabını vermeli ve hak ettikleri cezayı almalıdır. Trump’ın azil süreciyle ilgili tartışmalar birden bire sönerken, İran’daki protesto gösterileri de bıçak gibi kesilmiştir. Görüldüğü kadarıyla Kasım Süleymani’nin ölümü iki ülkeyi de bir yönüyle konsolide etmiş, siyasi ve stratejik kazançlara yol açmıştır. Bölgede mazlumların kanı üzerinden sinsi pazarlıklar yapılmaktadır. Irak, ABD’li askerlere topraklarımdan çık diyor, buna rağmen ne çıkan ne de çıkmaya gönüllü bir irade görülüyor. Kiminle stratejik ortaklık kurduysa yapmadığı eziyet, işkence, yaptırım ve baskı kalmayan bir ülke karşımızdadır.

AYIPLI VE ARIZALI ÜSLUP

         CHP ve yancıları büyük bir yanılgı ve tarihi bir sapma içindeler. Sayın Bahçeli bunları Türk milletine şu sözlerle havale etmiştir: “Libya’da Hafter’le saf tutarlar, Suriye’de Esad’a yanaşırlar, Mısır’da Sisi’ci olurlar, YPG’yi överler, PKK’yı aklarlar, FETÖ’yle kucaklaşırlar, asla Türk milletinin haysiyetli bir evladı olamazlar, milli ve yerli bir duruş gösteremezler. CHP’nin Libya Tezkeresi’ne karşı çıkması, Hafter’i makul ve seküler görmesi ayıplı ve arızalı bir üsluptur. Libya’daki Türklerin mevcudiyetini bilmeyenlerin Hafter hayranlığı patolojik vakıadır. Bu CHP Türkiye’nin yararına ne varsa karşısında hizalanan odaktır. Kılıçdaroğlu ve CHP’li yöneticiler yalan ve çelişkiler anıtıdır. FETÖ’nün siyasi ayağı temizlenmelidir açıklamamızı çarpıtıp, komisyon kurulması için teklif verin destek olalım derler, FETÖ’nün kiminle emel ve hedef birlikteliği yaptığını görmezler, göremezler, görmek istemezler. Türkiye’nin Libya’da bulunması milli şuurun harfiyen gereğidir. Dün Mustafa Kemal Paşa yapmıştı, Enver Paşa gerçekleştirmişti, şimdi de onların ahfadı müstesna beka nöbeti için Akdeniz’in karşı kıyısındadır. Kılıçdaroğlu çok dertleniyorsa, çok içerleniyorsa Hafter’e haber yollayıp uygun görülürse bir gemiye binip yanında soluğu alması kendisine samimi tavsiyemizdir.”