MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Alevi de biziz, Sünni de biziz, Caferi de biziz. Hepsinden önemlisi ve önceliklisi biz Müslüman Türk milletiyiz” ifadelerini kullanarak Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde üzerine kayıtlı bulunan 6 dönümlük arsayı bilabedel Horasan Erenleri Federasyonu’na tahsis ettiğini açıklaması her anlamda üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir gelişmedi.

Kuşkusuz Sayın Bahçeli’nin milliyetçilik perspektifini ve devlet adamlığı karakterini bilenler O’nun böyle bir adım atmasına hiç şaşırmadılar.

şırmadılar. Üzerinde nice tepinmelerin gerçekleştirildiği Alevi-Sünni ayrımının başlangıcı sayılan Osmanlı-Safevi mücadelesine “Biz ne Yavuz’dan ne Şah İsmail’den vazgeçeriz” felsefesiyle eğilen bir lider olan Devlet Bey’in siyasi söylemini yakından izleyenler Alevilik ve Aleviler konusunda her zaman aynı müspet tavrı sergilediğini iyi biliyorlar.

Mesela 2009 yılında bazı çözüm önerileri sıraladığı açıklamasında…

Devletin maddi katkı ve desteğiyle Alevi toplumunun yönetiminde Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulmasını…

Alevi inanç önderlerinin yetiştirilmesi için İlahiyat Fakültelerinde tasavvuf ilimleri bölümü kurulmasını…

Din dersleri kapsamında Alevi İslam inancının öğretilmesi için düzenlemeler yapılmasını…

Ders müfredatında Alevi toplumunun katılımıyla Alevilik inancı ve kültürüne doğru, objektif ve bilimsel ölçülere uygun tarafsız biçimde yer verilmesini…

Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında temsil edilmesini…

Cemevlerine devletin yardım ve himaye elini uzatmasını, giderler için genel bütçeden ödenek tahsis edilmesini talep etmişti.

2014 yılında, Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulmasını, din kültürü derslerinin objektif bilgiler içermesini, Diyanet İşleri’nin Alevi inancını da temsil edecek şekilde düzenlemeye gitmesini ve cemevlerinin kabul edilmesini teklif etmişti.

Devlet Bey’in bu ve buna benzer birçok açıklamasını referans almak mümkündür. Dolayısıyla kendisinde her zaman var olmuş bu kucaklayıcı yaklaşımı 2023 seçimlerine doğru gidilirken saha çalışması olarak görmek ve göstermek çok büyük bir haksızlık olurdu.

Hoş, şuana kadar böyle bir yaklaşım sergileyene pek rastlamasak da en temel insani duyguların bile siyasi çekişmelere malzeme yapıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Tam aksine, gerek Alevi kimliğe sahip yazar ve yorumcular gerekse sosyal medyada dile getirilen düşünceler Devlet Bey’in ilkeli tavrının hakkını veren cinstendi.

Unutulmamalıdır ki…

1071’den beridir havasını solduğumuz bu topraklar dünyanın en çetin coğrafyalarından birisidir.

Osmanlı’nın 624 yıl hüküm sürmesinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düşüncesini yaşamsal bir gereklilik olarak kabullenmesi ve uygulaması belirleyici olmuştur.

Dünyamızda insanı dışlayan ve ötekileştiren hiçbir düzen uzun süre ayakta kalamamıştır. Vatanın sınırlarını çizen de, devlete süreklilik kazandıran da, beka söylemini ete kemiğe büründüren de insan unsurudur.

Türkiye’mizde taassup dilinden başka bir lisan bilmeyenler, Alevi Türkmen çocuklarından bölücü Kürtçülüğe militan devşirilmesine yıllarca katkı sağladılar.

Atatürk sevgisiyle büyütülen Alevi çocuklarından Türkiye Cumhuriyeti düşmanı bölücü terör örgütlerine eylemci, sempatizan kadrolar kurulmasına sebebiyet verdiler.

Dolayısıyla bu tarihi vakalar ve milletimizin sahip olduğu realiteler karşısında Devlet Bey’in bir adım geri atmadan sürdürdüğü tavrın takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’nin içerisinden başka başka devletler, Türk milletinin içerisinden başka başka milletler çıkarmak isteyenlerin en korktuğu da tam olarak Sayın Bahçeli’nin sergilediği bu duruştur.