Şikayet etmekten, eleştirmekten, muhalefet olmaktan ve suçlamaktan başka bir bilinen yok.. Duyarlı olunması gereken mecralarda kendine düşen vazifelerden bi haber şikayetler ve eleştirilerle rol yapıyorlar. Düşünmeden, ölçüp tartmadan insan taşlamayı seviyorlar, şeytanla el sıkışarak.

Hepimiz hemen hemen her gün sokakta çöpleri karıştıran, arasından ekmek ayıklamaya çalışan çocuklara şahit oluyoruzdur. Bir köpeği, kediyi çöp karıştırırken görüp vicdanı parçalanan çoğu kişi bu çocuklara aynı duyarlılığı gösteremiyor. Kediyi, köpeği beslemeyi düşünürken o çocuklar için bir şey yapmak yerine, sosyal medyaya girip kendi yediğini paylaşıyor ve ardından “onun maaşı bu kadar, onun serveti bu, millet aç, çocuklar aç, devlet nerede…” cümleleri ile üzerine düştüğünü zannettiği sahte duyarlılığını altındaki düşmanlığı ile sergiliyor. Üzerimize düşeni son damlasına kadar yapmadığımız sürece kimseyi eleştirme hakkımız yok. Yediğiniz, paylaştığınız her lokma bölüşmediğiniz sürece sizin değil… Ama alışılmış hep bir kahraman beklemeye,  birileri gelsin yapsın biz alkışlayalım ya da yerelim ama biz kendimize bir pay biçmeyelim, havasında millet. Üzerine düşen payı, devlete sövmek olarak anlamış çoğu insan.. Faydasızca köşesine kuruluyor ve etrafa saldırıyor, sözde pek duyarlı ancak duyarlılığı bir başkasına görev dağılımı yapıp eleştirmekten ve bunun üzerinden prim yapmaktan ibaret. Sokakta aç olan her çocuğun lokması, bizim bölüşmediğimiz tabağımızda duruyor.  Birilerinin maaşları veya servetleri veya haksız kazançları bizim üzerimize düşen görevi elimizden almıyor, önce benim de payım var diyebilmeliyiz. Bu her konu için böyle, memleket gündemi obez beyinli insanlar tarafından ele geçirilmiş, sürekli bir eleştiri, sürekli bir muhalefet var hiç kimse hiçbir şeyden memnun değil, aynı zamanda hiç kimse üstüne düşen sorumluluğun da farkında değil yahut hiç kimse bir olayı bütünüyle ele alıp hakkaniyetle yorumlayamıyor… Sonra ülkede demokrasi var diyoruz, yahu düşünmeyen insanlar neye göre seçim yapıyor..?

Nefretimizden, siyasi seçimlerimizden ve muhalifliğimizden bir nebze olsun ayrılıp öyle yorumlayalım olayları… Misal zamlar… Sigara/alkol zammı, bunu çoğu düşünme yetisi zafiyeti olan insan, hükümet baskısı olarak yorumluyor bütünüyle, aslında bir nebze düşünsek… Sağlık sektöründe devletin baba olduğu bir ülkede olduğumuzu kimse yok sayamaz, özenilen batı ülkelerinde Türkiye’de olduğu kadar sunulmuş imkan ve devlet sahipliği yok. Misal sigortalı bir hasta, özel hastanelerde de hizmet görebiliyor, mesela Almanya’da olduğu gibi bin bir ayrı sigortanızın olmasına üstüne bir de para ödemenize gerek yok Türkiye’de hastanelerde… Bir kanser hastası tamamıyla devlet imkanıyla tedavi olabiliyor, hastanelerde konaklayabiliyor. Gelelim bu değirmenin suyuna, şimdi düşünün devlet bu imkanları sunarken size “siz hasta olun biz bakarız” diyemez değil mi.. Sağlık hizmetlerini hastanelerle sınırlı kılmayan, temelinde sağlıklı bir hayatı öneren, buna yönelten bir politika üretmek, bir sosyal devlet modelidir. Düşünebilen beyinler için, bu zamların önceliği sağlıklı vatandaşlar üretme arzusuyladır, dolayısıyla artı olarak burada amaçlanan sağlık sektöründeki kanser ve benzeri hastalıkların masraflarının da azaltılmasıdır. Kimsenin içkisine karışmak, dinini sorgulamak, siyasi fikrine saygısızlık değil mesele yani.. Öyle olsaydı ülkemizde kilise açılışları yapılmazdı ya da Çin gibi, farklı siyasi fikirde olanların oy kullanmasına izin verilmezdi, ve benzeri şeyler… Ancak insanımız bu kadar basit düşünemiyor, bu basit sağlamaları yapamıyor, toplum yönlendirmeye çok açık hale gelmiş, düşünmeden saldırı sanatının ustası olmuş millet.

Bir sanatçı, uyuşturucuya dair özendirme sebebiyle sorgulanıyor, millet rahatsız oluyor. Kitlesi olan bir birey, tavrına ve sözlerine dikkat etmeli ki kitlesini yanlışa yönlendirmesin,  ama milletin tepkisi sanatçıyı koruyup devlete sövmek …  RTÜK aynı niyetle Türkiye’de izlenilen yayınları kontrol ediyor, milletin tepkisi yine düşünmeden devlete sövmek… Atatürk’ü içki ile sigara ile vurgulayarak tanıtıyorlar, sanatçılar ellerinde içki ile güya protesto yapıyor; bunlar insanları özendiren, kitleleri etkileyen ve zarara yönelten şuursuz hareketlerden başka bir şey değil. Sonra: “kanser arttı devlet bize baksın, uyuşturucu ile devlet mücadele etsin, cinsel istismarlar var devlet durdursun, aç çocuklar var millet aç, devlet nerede(!)”

*Devlet bizden ayrı bir kurum değil, bizim vergilerimizle ve verdiğimiz haklar ile bizi yöneten, bizim üstümüze düşeni kavrayıp yapmamızla işlerliğini koruyan bir yapı, yani o sövülen devlet, bir nevi biziz.