HDP’li Sezai Temelli, yerel seçimlerden önce Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun HDP olmadan seçilemeyeceklerini bilmeleri gerektiğini söylemişti. Bunu söyleyerek belediye imkânlarından sonuna kadar faydalanacaklarına ilişkin ilk ipucunu veriyordu. CHP’nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bazı belediyeleri kazanmasıyla HDP’liler bu ortaklığın ilk meyvelerini almaya başladılar.

Kılıçdaroğlu’nun “kimse ekmeğinden olmayacak” sözüne rağmen, seçimi kazanan CHP’li belediyelerde işçi kıyımı yaşandı. Binlerce insan, sadece bir önceki belediye yönetimi tarafından işe alındıkları gerekçesiyle ekmeksiz bırakıldı.

CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas belediyedeki işe alımlarda “35 CHP, 15 İYİ Parti, 15 diğerleri” formülasyonuna göre hareket edildiğini söylemişti. Açıkça “HDP’lileri belediyeye dolduruyoruz” demediler ama “diğerleri” örtüsünün altında HDP ve radikal yapılanmaların kast edildiğini herkes biliyordu.

İç İşleri Bakanlığının İBB’de ve ona bağlı kuruluş ve şirketlerde işbaşı yaptırılan personelden, 455'inin PKK/KCK, 80'inin DHKP-C, 20'sinin MLKP, 2'sinin MKP, bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı ve irtibatlı olduğu gerekçesiyle özel teftiş başlatması, zaten uzun zamandır konuşulan bu durumu ete kemiğe büründürdü.

PKK terör örgütüyle bağlantılı birçok belediye başkanının görevden uzaklaştırılması, örgüte akıtılan kamu kaynaklarında ciddi bir eksilmeye neden olmuştu. Terör örgütü adına oluşan bu zararı karşılama görevi, HDP’ye teşekkür borcu bulunan CHP tarafından üstlenilmiş. İBB’nin işe alımlarda referans olarak kullandığı ve PKK ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle hakkında iddianame kabul edilen DİAYDER isimli derneğin elemanları, iddianamede maaşlarının bir bölümünü dernek aracılığıyla örgüte aktardıklarını itiraf ediyorlar. Yani, kırsalda beli kırılan örgüte, şehirde pansumanı CHP’li belediyeler yapıyor.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, Ankara Temsilcimiz Kadir Yıldız’a yaptığı açıklamalarda “Belediyede işe giren teröristler milli güvenlik sorunudur. Bunlar yarın, mesela İstanbul’un şehir suyuna zehir karıştırsalar ne yapacağız? Ne diyeceğiz? Bu felaketin üstesinden nasıl geleceğiz?” sözleriyle bu duruma dikkat çekerek İBB tarafından yaratılan milli güvenlik açığına değindi.

Kendi bütçesiyle, meclis yapılanmasıyla, karar organlarıyla her belediye bir nevi, mikro devlettir. CHP’nin seçim kazandığı belediyelere HDP’ye şirin görünmek adına terörle bağlantılı isimleri doldurması, “geliyor gelmekte olan”ın içeriğinde örgüt elemanlarının da yer bulduğunu göstermiştir. Kamudaki yasadışı örgüt yapılanmalarının nelere sebep olacağını anlamak için, 15 Temmuz gecesine bakmak yeterli gelmedi mi? FETÖ’nün devlet kurumlarında, yargıda, eğitim sisteminde yarattığı tahribattan dolayı milyonlarca insan hala mağduriyet yaşıyorken CHP’nin radikal örgüt elemanlarını belediyelere pervasızca doldurması yarın yaşanacak acı olayların sebebi olmayacak mı?

“Kuvayı milliye geleneğinden geliyorum” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin belediyelerinde devleti ve milleti parçalamaya güdülenmiş örgütlere kaynak aktarılma iddiaları dolaşıyor ama kendisi her gün bir başka devlet kurumuna savaş açarak bürokrasiye parmak sallamaya devam ediyor. Bir gün olsun terör uzantısı HDP’ye parmak salladığını gören yok, TÜİK’e, Merkez Bankası’na, Milli Eğitim Bakanlığı’na hesap sormaya gidiyor. CHP’li belediyelerdeki terör örgütü bağlantılı kişilerin işe alınma iddialarına karşı da adeta tüm duyu organlarına kilit vuruyor. O yüzden CHP’nin iktidar olma hayallerini, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ın “İktidara ortak olacağız” açıklamalarıyla beraber değerlendirmek lazım. Ancak o zaman nasıl bir beka sorununun “geliyor ve gelmekte olduğu” daha iyi anlaşılabilir.