23 NİSAN, ÇOCUKLAR VE ATATÜRK -3

1933 yılında, 23 Nisan Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı kutlamalarına, günümüze kadar devam edecek olan yeni bir anlayış ve uygulama getirildi. Bu güzel uygulamada da Atatürk’ün imzası vardı. Çocukları gelecekteki sorumluluklarına hazırlamak ve özendirmek amacına yönelik olarak, devlet makamları o gün temsili olarak çocuklara bırakıldı.

İLK “Çocuk Bayramı” Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün himayelerinde 1927 yılında kutlanmaya başlamıştır. Bu bayram ile öncelikle çocuk davamızın kamuoyuna duyurulması hedeflenmiştir. Bu bayram vesilesi ile yapılacak etkinliklerden elde edilecek gelirden öncelikle Çocuk Esirgeme Kurumunun gelişmesi için yeni çalışmalar yapılması, ikinci olarak da Türk çocuklarının neşeli dakikalar yaşamalarının sağlanması hedeflenmiştir. Bütün bu hedefler Himâye-i Etfâl Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) Yönetim Kurulu’nun o yılki toplantısında aldığı aşağıdaki kararla halka duyurulmuştur:

“Millet Meclisimizle, milli devletimizin Ankara’da ilk teşkil günü olan milli bayram, cemiyetimizce ‘Çocuk Günü’ olarak tespit edilmiştir. Bize yeni bir vatan ve yeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlerle fedakâr gazilerin yavruları, fakir ve ıstırabın evlatları ve nihayet alelıtlak (genel olarak) bütün muhtaç himaye-i vatan çocukları (vatanın korunmaya muhtaç bütün çocukları) namına milletin şefkatli ve alicenap hissiyatına müracaat ediyoruz. Kadın, erkek, genç, ihtiyar, hatta vakti ve hali müsait çocuklardan mini mini vatandaşlar için yardım bekliyoruz. Her sayfası başka bir şan ve muvaffakiyetle temevvüç eden (başarılarla dalgalanan) milletimizin, yarın azami derecede muavenet göstermekle (yardım etmekle) beraber, çocuk gününün layığı veçhiyle (gerektiği şekilde) neşeli ve parlak geçirilmesi için aynı derecede alâka ve müzaheret göstereceğinden (destekleyeceğinden) emin olan Himâye-i Etfâl Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), şimdiden arz-ı şükran eder (şükranlarını sunar).”

Aynı yıl Çocuk Bayramı kutlamaları sırasında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa makam arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu’nun, Çocuk Sarayı’nda konser vermesini sağlamıştır. Bu vesile ile cemiyetin Ankara’daki binalarından biri “Çocuk Sarayı” haline getirilmiştir. Burada düzenlenen “Çocuk Balosu”na Başbakan İsmet (İnönü) Bey’in, Meclis Başkanı Kâzım (Özalp) Bey’in çocukları da katılmışlardır.

ETKİNLİKLER ARTIYOR: “GÜRBÜZ TÜRK ÇOCUĞU” YARIŞMALARI

1928 yılındaki kutlamalar için Dr. Fuat (Umay) Bey’in teklifi ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yönetim Kurulu kararı ile daha geniş içerikli bir program düzenlendi. Gazetelere verilen ilanlar ile halk, kurumun düzenlediği şenliklere davet edilmiş, merkez ve şubelerce kır gezileri ve çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Törenler sırasında çocuklara çeşitli hediyeler verilmiş, çocuk alaylarına kalabalık çocuklu ailelerin katılımları sağlanmıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu bu dönemde “Gürbüz Türk Çocuğu” isimli bir dergi yayımlamaktaydı. Bu dergi, bakımlı ve sağlıklı nesiller yetiştirmek amacına yönelik olarak “Gürbüz Türk Çocuğu” yarışmaları düzenliyordu. Savaştan yeni çıkmış ülkede, nüfusun arttırılması gerekiyordu ve doğumların sağlıklı bir şekilde olması lazımdı. Yine doğan çocukların sağlıklı bir şekilde yaşaması, çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi gerekiyordu. İşte bu dergi devletin bu politikalarını destekleyen bir konumdaydı. Bu dönemde “Çocuk Davası”nın ön plana çıkmasının nedenlerinden biri de ülke nüfusunun arttırılmak istenmesidir. O yıllarda Türkiye’nin günümüzde olduğu gibi nüfus planlama, doğum kontrolü gibi bir problemi olmayıp, aksine nüfusu, çok çocukluluğu arttırma politikaları vardı. O dönemde Türk annelerinin doğum oranları yüksek olmakla beraber, çeşitli nedenlerle çocuk ölümleri de yüksek oranda gerçekleşmekteydi. Bu durum, hızlı nüfus artışı arzulayan ülkelerin önünde önemli bir engeldi. Bu vesile ile devlet, Türkiye’de çocuk meselesini gün geçtikçe güncelleştirerek kamuoyuna mal etmek istiyordu. “Gürbüz Çocuk” yarışmalarından biri de 1928 yılı Çocuk Bayramı vesilesi ile yapılmıştır. Bu yarışmalardan birinde İsmet Paşa’nın oğlu Erdal (İnönü) Gürbüz Türk Çocuğu seçilmiştir. Bütün bu çaba ve çalışmalar, Himâye-i Etfâl Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu’ne ve 23 Nisanlara ilgiyi de arttırıyordu.

23 NİSAN HAFTASI “ÇOCUK HAFTASI” OLUYOR

Çocuk Esirgeme Kurumu, 1929 yılında aldığı bir kararla 20-30 Nisan tarihleri arasını, “Çocuk Haftası” ilan etti. Daha önce sadece bir gün yapılan etkinlikler bu yıldan başlayarak hafta boyu sürecekti. Bayram ise hafta içinde eskiden olduğu gibi 23 Nisan’da kutlanmaya devam edecekti. Aynı yıl (1929) “Çocuk Balosu”, Ankara Palas’ta Atatürk’ün himayelerinde kutlandı. Bununla beraber, geniş kitlelere duyurulmak istenen dava, o yıl yine Çocuk Esirgeme Kurumu ve Türk ocaklarının omuzlarında kaldı. Daha sonraki yıllarda kutlamalara diğer bazı devlet kuruluşları da katılacaktır. İstanbul İlkokul Çocuklarının Atatürk’e Gönderdikleri Bayram Kutlama Telgrafı 1929 yılı kutlamalarında, daha önceki yıllarda Atatürk’ün gerçekleştirdiği bazı uygulamaların artık geleneksel hale geldiğini görmekteyiz. İstanbul Türk Ocakları Başkanlık koltuğuna bir hafta süreyle “Burhanettin”, Kâtiplik koltuğuna da “Sevim” isimlerinde iki yavrumuzun oturduklarını biliyoruz. Bu çocuklarımız önce Mustafa Kemal Paşa’ya bir bayram kutlama telgrafı çekmişler, aynı zamanda da aşağıda ayrıntılı bir şekilde anlatacağımız üzere 1924’te yayınlanan ve Atatürk tarafından da aynı yıl imzalanan Cenevre Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ruhuna uygun olarak TBMM Başkanlığı’ndan dört bin İstanbullu çocuk adına bazı taleplerde bulunmuşlardır. İstanbul’daki ilkokul öğrencileri 23 Nisan 1929 tarihinde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e şu teşekkür telgrafını çekmişlerdir: “Bugün Hâkimiyet-i Milliye Bayramı. Bayramınızı tebrik ederiz. Biz, bütün Türkiye çocukları büyük bir sevinç içindeyiz. Bu mübarek Hâkimiyet-i Milliye gününde çocukların da hâkimiyetini kabul ettiğiniz için size ayrıca teşekkür ederiz. Umumi Kâtip Sevim İstanbul Türk Ocağının Bir Haftalık Reisi Burhanettin” İstanbul İlkokul Çocuklarının Tüm Çocuklar Adına Türkiye Büyük Millet Meclisinden İstekleri İstanbullu çocuklar, 23 Nisan 1929 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine iletilmek üzere şu isteklerini bildirmişlerdir:

“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA”

Büyük Türk milletinin muhterem vekilleri, biz Çocuk Bayramı’nı kutlayan dört bin çocuk, aşağıdaki ihtiyaçlarımızı kabul için milletin büyük vekillerine müracaat ediyoruz. 1. Her çocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat isteriz. 2. Çocukların dilenmesini yasaklayan kanunların şiddetle tatbik edilmesini isteriz. 3. Çocukları evlerde, okullarda, sokaklarda, her yerde dövenlere karşı tarafsız davranmanızı, çocuklara işkenceyi yasaklayacak ve cezalandıracak bir kanun çıkarmanızı isteriz. 4. Küçük çocukların hamallığına, yük taşımasına mani olmanızı isteriz. 5. Çocuk sinemaları isteriz. 6. Fakir, zengin her çocuk için izci teşkilatı isteriz. 7. Her çocuğa okul isteriz. 8. Sokaklarda yatan çocuklara çatı isteriz. 9. Fakir çocukları koruma için Çocuk Esirgeme Kurumunun her tarafa yayılmasını ve kuvvetlenmesini isteriz. Türk çocuklarının bu isteklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptığımız bu ilk müracaatımızın geri çevrilmemesini rica eder, hepinize hürmetlerimizi bildiririz.” Dört bin Çocuk Adına, Kâtip Sevim Reis Burhanettin”

ÇOCUK ŞEFKAT PULU (1932)

Çocuk davasının kamuoyuna mal edilmesi, kamuoyunun ilgisinin bu meseleye çekilmesi için çalışmalar devam ediyordu. Bu konuda ilk olumlu gelişme Dr. Fuat (Umay) Bey’in öncülüğünde 1932 yılında yaşandı. 20-30 Nisan Çocuk Haftası süresince posta işlerinde mektup ve telgraflara “Himâye-i Etfâl Şefkat Pulu” yapıştırılmasına dair bir kanun çıkartıldı. Böylece daha geniş kitlelere ulaşma imkanı kazanılmıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Dr. Fuat (Umay) Bey, 9 Nisan 1932’de TBMM Başkanlığı’na bir teklif vererek, 20-30 Nisan tarihleri arasında mektup ve telgraflara “Çocuk Şefkat Pulu” yapıştırılmasını istedi. Bu teklif, çocuk Haftasının yaklaşması nedeniyle acilen Meclis gündemine alınarak görüşmelere başlandı. Kısa süren Meclis görüşmelerinden sonra 11 Nisan 1932’de kabul edildi. Çocuk davasının tanıtılmasına hizmet edecek ve cemiyete bir miktar da gelir getirecek kanun şu esasları içeriyordu: “1. Çocuk bayramı münasebetiyle posta ve telgraf ücretlerinden ayrı olarak 20-30 Nisan günleri arasında postahanelere yatırılacak kartlardan yirmi (20) para, normal mektuplardan bir (1) kuruş, kıymetli mektuplardan iki (2) kuruş ve telgrafnamelerden üç (3) kuruş şefkat pulu ücreti alınır. 2. Şefkat pulu ücretleri için ilgili zarflar üzerine yapıştırılacak pullar, Cemiyet tarafından tedarik olunarak posta idarelerince satılır. Bunların bedelleri Posta Daireleri tarafından bir ay zarfında Himâye-i Etfâl Cemiyeti’ne ödenir.” 1933 yılında 23 Nisan Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı kutlamalarına, günümüze kadar devam edecek olan yeni bir anlayış ve uygulama getirildi. Bu güzel uygulamada da Atatürk’ün imzası vardı. Çocukları gelecekteki sorumluluklarına hazırlamak ve özendirmek amacına yönelik olarak, devlet makamları o gün temsili olarak çocuklara bırakıldı. İlk uygulama, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapıldı. Kendi Cumhurbaşkanlığı makamına oturttuğu çocuklar ile sohbetler etti. Diğer devlet daireleri de aynı anlayışla makamlara çocukları getirdiler. Nitekim bu anlayış ve uygulama gelenekselleştirilerek günümüzde de devam ettirilmektedir.

TÜRK ÇOCUKLARI “ANDIMIZ”I OKUYOR

1933 yılı kutlamaları bir ilke daha sahne olmuştur. Dönemin Mili Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip Bey’in kaleme aldığı “Türk’üm, Doğruyum” diye başlayan ve bugün “Andımız” olarak bilinen metin ilk defa bu yılki kutlamalarda çocuklar tarafından okunmuştur. Bakanlıkça yayımlanan bir genelge ile de cumhuriyetin 10. yılından başlayarak okullarda bu ant sürekli hep bir ağızdan okunacaktır. Böylece 23 Nisanlar, devlet ve milletin ortak kutlamaları ile çocuklara hediye edilmiş oldu. Andımızın ilk şekli zaman içinde bazı düzenlemelerle bugünkü şeklini almıştır. Prof. Afet İnan “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” adlı eserinde Andımız’ın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O (Reşit Galip), heyecanla Çankaya Köşkü’ne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım.

YARIN: “ÇALIŞKAN OLMAYAN TÜRK SAYILMAZ”