Kim derdi ki; kuzeylerden bir ‘çocuk’ Trabzonspor’a gelecek… Kim derdi ki; bu ‘çocuk’ daha insanlar adını bile ezberlememişken, ‘leblebi gibi’ goller atıp koskoca Süper Lig’e damga vuracak. Saha içinde adı ne kadar konuşulda da futbol dışı hiçbir malzemesi olmayacak. Hep sahada, hep yeşil halıda konuşacak!.. Tabii ki Sörloth’tan bahsediyoruz. Yani, yeni lakabı ile ‘Kuzey’in Kralı’ndan... Aslında şöyle bir baksan, ülkesi insanı gibi soğuk, fiziği yerinde ama tecrübesiz, uyumsuz, kendi halinde bir görüntüsü var Norveçli futbolcunun. Tek bildiğimiz babasının Bursaspor’da bir zaman oynadığı…
Gelin görün ki, hiç de düşünüldüğü gibi çıkmadı Sörloth. Daha ilk maçtan itibaren gollerini atmaya, dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Sanki kırk yıllık Trabzonsporlu gibiydi. Sadece gol mü attı? Kocaman bir ‘hayır’... Yumuşak bilekleri, rakibini arkasına alarak topa sahip olması, yüksek toplardaki üstünlüğü ve tabi ki yaptığı 4 asist ile, futbolu sesen taraflı tarafsız istisnasızherkesin hayranlığını kazandı. Herkes aynı görüşte birleşti ‘Kuzeyin Kralı’ için. Kim bulduysa, getirdiyse, transferine kimler aracı ve sebep olduysa helal olsun.
18 maç 15 gol, 4 asist, takımının attığı bir çok golde de katkısı var. Yani maç başına neredeyse 1 gol atmış Norveçli. Böyle giderse, kalan 16 haftada 16 gol veya daha fazlası neden olmasın? Var o kapasite Sörloth’ta, hele ki partneri Nwakaeme ile böyle anlaşmasını sürdürürse, gelir o 30 gol üzeri. Belki 39 gollü Tanju Çolak’ı yakalama konusunda zorlanır ama 30 gollü Diagne, 29 gollü Gomis ve 28 gollü Alex’in yer aldığı yabancı krallıklara son vereceği kesin görünüyor.
Hani ligin ortalarında tüm futbol kamuoyunda bir tartışma başlamıştı. Hatta gazetemiz TÜRKGÜN’de birçok teknik direktörün görüşüne yer verilmişti. “Muriç mi, Sörloth mu?” diye…
Top sürmesi, rakibini ekarte etmesi, kafa ve ayakla gol vuruşları, arkadaşlarıyla uyumu göz önüne alındığında… Tüm bu özelliklerine bakarak diyorum ki, “Benim oyum kesinlikle Sörloth’a…” Evet, evet, son kararım.