Algı yönetimine karşı koyma

Dijital kültür ortamlarında algı operasyonlarına bugün karşılık verilmemesi  gelecekte daha büyük dert olacak aleyhte dijital kültür oluşumunu getirecektir. Yüz yıldır başımızdan uzaklaşmayan sözde Ermeni soykırımı iddiaları hatırlanmalıdır.

Peki, bu noktada “yerli ve milli sosyal medyalar çözüm müdür?” dersek, cevap hayır olmalıdır. Yerli sosyal medya yeterli olgunluğa gelmiş olsa bile, kısa-orta vadede ancak “yerel” dijital kültür oluşumunda bir etki oluşturacaktır. Hâlbuki bugün milyarlara hitap eden sosyal mecralar vardır. Bu mecraları yok saymak, külliyen engellemek gibi çözümler bu mecraların kazançlarını biraz azaltır, canlarını biraz yakar, ancak buralardaki tüm aleyhte algı operasyonları devam eder. Sınırlarımızın ve dilimizin ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler ile ilgili bir alternatif tarih yazılır ve bu dijital kültüre kazınır. Hatta buna sınırlarımız içinde de inananlar ve etki oluşturabilir. Algı operasyonları ile yapılan dijital kültür manipülasyonuna karşı olarak yapılacak 3 ana eylem vardır.

- İlki, koordine edilmiş sosyal medya kamu diplomasisi, propaganda/anti-propaganda çalışmalarıdır. Kamu diplomasisinden sorumlu kurumlar her algı operasyonunun altını boşa düşürecek verileri sağlar, bunları devlet ciddiyetine yakışan şekilde oluşturur ve yayar. Gönüllü ama organize olmuş sivil toplum örgütlenmeleri, Türkçe ve İngilizce kullanabilen, dijital göçmen yani orta ve üst yaşlardakiler ve dijital yerli yani genç vatandaşlarımızın kullanacağı içerikleri hazır edebilir ve ilk paylaşımları yapabilir. Bu takımların yedekli ve güçlü hesaplara sahip olması önemlidir. Bu noktada algı oluşturma hareketine, internetteki gayri nizami yöntemlerle karşılık verme gerekir. Örneğin bu tarafta doğru algı yayma çabası devam ederken, karşı algı üretenlerin hesaplarının kapattırılması gibi.

- Diğer eylem alanı ise, birer şirket olan bu mecraların Türkiye Cumhuriyeti’ne hukuki muhataplıklarının güçlendirilmesi, savcılık ve mahkemelerin sorularına net ve hızlı cevap vermelerinin sağlanmasıdır. Bu amaçla, erişimin engellenmesi yöntemleri ve Türkiye’de oldukça yüksek miktarlarda para kazanıp bu milyonlarca doları yurt dışına gönderen yabancı dijital şirketlere uygulanacak vergi/ceza yöntemleri ile sosyal medya mecralarının hem gözlenmesi ve hem de suça karşı iş birliğine sevk edilmeleri sağlanabilecektir.

- Bir diğer eylem ise, yerli sosyal mecraların oluşturulması ve yaygınlaştırılması olacaktır. Bu mecralar özellikle yerli algı operasyonlarının önüne geçecek alanlar olacaktır.

David Patrikarakos, “140 Karakterde Savaş” isimli kitabında; “Twitter’ın, insanların zihinlerine mümkün olduğu kadarıyla şüphe tohumları ve yanlış bilgi ekerek, gerçeğin göründüğünde dahi artık tanınamaz hale getirmeye çalıştığını” belirtmektedir.

Bu nedenle, kendine aydın diyen, eli kalem tutanlar için dijital mecralar yalnızca birer vitrin olarak görülmemelidir. Bunlar vitrin olmasının çok ötesinde, birer mücadele mekânı, birer kültür oluşum ortamı olarak görülmeli ve buna göre muamele edilmelidir.