Kazalar, belalar, felaketler, facialar keşke hiç olmasa. Ama ne yaparsak yapalım oluyor ve olacak. Önemli olan bu kazaların önüne geçebilmek, olanlardan ders çıkarmak ve bir daha yaşanmaması için gerekli ve yeterli tedbirleri alabilmektir. El birliği ile bütün bunların da üstesinden gelecek, yaralarımızı saracak ve yolumuza devam edeceğiz.

          Yeni sene ile birlikte kazalar ve felaketler arka arkaya geldi. Bir deprem fırtınası yaşıyoruz. Elazığ ve Malatya ağır hasar aldı. 41 can kaybımız oldu. Her gün yeni bir deprem haberi alıyoruz ve “Allah beterinden korusun” diye dua ediyoruz. Bu şoku atlatamadan, İdlib’deki kalleş saldırı ile sarsıldık. Esad denilen katilin alçaklığı ile 7 asker 1 sivil olmak üzere 8 şehit verdik. Yaralarımızı sarmaya, acılarımızı yaşamaya uğraşırken, Van’dan gelen habere kilitlendik. Çığ faciası, depremi aratmadı ve 38 kaybımız var. Bu sayının artması da muhtemel. Bu son olsun temennileri ile televizyonların karşısına geçtik, ama bir haber de İstanbul’dan geldi. Ekranlara yansıyan uçak kazası görüntülerini yüreğimiz ağzımızda izlerken, böyle bir olayı 3 can kaybı ile atlatmış olmak bir nebze teselli oldu. Bunlar yetmezmiş gibi bir de koronavirüs endişesi yaşıyoruz. Çok şükür bu konuda bir olumsuzluk yok, son derece yerinde ve sıkı tedbirler alınıyor.

HAZIRLIKLI OLMALIYIZ

         Kazalar, felaketler, facialar hep aynı gündemi oluşturuyor. “İhmal var mı, hata yapıldı mı, yeterli tedbirler alınmış mıydı?” sorularına cevap aranıyor. Kasıtlı olmadıkça, başka yerlere çekilip siyasi malzeme haline getirilmedikçe bunların konuşulmasında, tartışılmasında bir yanlışlık yok. Bundan sonra da benzer kazaların ve felaketlerin olmayacağına kimse garanti veremez. Nerede hata yaptığımızı, eksiğimizi, gediğimizi, yanlışımızı doğru tespit edeceğiz ki, bir sonrası için tedbir alalım ve hazırlıklı olalım. Bu ağır süreçte, CHP ve yancılarının samimi olmadıkları ve her şeyden bir siyasi malzeme çıkarmaya çabaladıklarını bir defa daha üzülerek gördük ve yaşadık. Deprem gibi bir doğal felaketi bile başka yerlere çekmeye çabaladılar. Yapılan yardımlar üzerinden bir fitne çıkarmaya uğraşan alçaklara dahi rastladık. Bunlar tutmayınca, deprem vergilerini dillerine doladılar ve akla ziyan yakıştırmalarla milletin zihnini bulandırmak istediler. Oysa, yapılması gereken bellidir. Deprem bizim gerçeğimiz, hazırlıklı olmalıyız ve ivedilikle binalarımızı dayanıklı hale getirmeliyiz. Bunu acil biçimde hayata geçirebilmek için Meclisimizden kanunlar çıkardık. İvedilikle planlar yapılıyor, kurumlar oluşturuluyor. Deprem konusunda mesafe almış ülkeler de zaten bunu yapmışlar.

SAHADA OLMANIN ÖNEMİ

         İdlib’den gelen şehit haberleri ve yaşananlar, CHP ve yancılarının Suriye konusunda söylediklerinin, savunduklarının, önerdiklerinin bölge ve Türkiye gerçekleri ile hiçbir ilgi ve alâkasının olmadığını kesin olarak bir defa daha belgeledi. Görüşülmesini ısrarla istedikleri Esad’ın nasıl alçak katil olduğunu umarız ve dileriz, bu defa anlamışlardır. Türkiye’nin şu anki Suriye politikalarında bir yanlışlık yok. Bu milli ve kararlı duruşumuzu devam ettirmeli ve gerektiğinde sahaya inmekte en küçük bir tereddüt göstermemeliyiz. Yanlışlık, CHP ve yancılarının milli birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemde, Türk milletinin yanında yer almak yerine, Türkiye ile meselesi olanların işini kolaylaştırıp, onlara malzeme vermelerindedir.

NELER YAPILABİLİR?

         Çığ düşmesi, bu ülkenin bir başka kaçınılmaz gerçeğidir. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi her senenin kış aylarında bu gerçeği yaşıyor. Van-Bahçesaray yolunda meydana gelen olay, bunun son ve acı örneğidir. Yardım ekiplerimiz, askerlerimiz ve bölge insanımız, büyük bir özveri ile çığdan etkilenen vatandaşlarımızı kurtarmaya çalışırken, yeni bir felaket yaşanmıştır. Bu kadar çok can kaybı vermemiz, bu meselede ne yapılabileceğini bir defa daha düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Çığ ihtimalini değerlendiren bir teknoloji var mı, benzer olayların yaşanmaması için neler yapılabilir? Bu konuların bir akıl, bilgi ve bilim çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

BU KAZA NEDEN OLDU?

         İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı'ndaki uçak kazası, yaşadığımız felaketlerin içinde insan hatasına en çok açık olanıdır. Bir ön yargı içinde değiliz ve kimseyi suçlamıyoruz. Ancak, bu tür kazaların insan hatası olmadan gerçekleşmesi ihtimali çok düşüktür. Zaten hemen bir soruşturma başlatılmıştır. Teknik ekipler devreye girmiştir. Haberin duyulmasının ardından, “uzman” sıfatı ile birçok kişi ekranlara çıkarılmıştır ve farklı şeyler söylenmiştir. Bir bilgi kirliliğine yol açmadan, işin doğrusunun kamuoyu ile paylaşılması en doğru yoldur. Bir kaza olduktan sonra, bir felaket yaşandıktan sonra ne söylense faydasızdır. Önemli olan, bu kazaların önüne geçebilmek, olanlardan ders çıkarmak ve bir daha yaşanmaması için gerekli ve yeterli tedbirleri alabilmektir. Varsa yanlışı, ihmali, yetersizliği olan elbette bunların da hesabını vermelidir.

MİLLİ DAYANIŞMA

         Kazalar, belalar, felaketler, facialar keşke hiç olmasa. Ama ne yaparsak yapalım, oluyor ve olacak. İlahi takdir neyse ona razıyız, ama tedbir almak bizim elimizdedir. Türk milleti bu tür olaylar karşısında kenetlenmeyi, milli birlik oluşturup üstesinden gelmeyi, dayanışmayı ve yardımlaşmayı her zaman bilmiştir, hatta bu konuda bütün dünyaya örnek olacak bir asalete sahiptir. El birliği ile bütün bunların da üstesinden gelecek, yaralarımızı saracak ve yolumuza devam edeceğiz.