Türkiye’nin dört bir tarafından tahrik ve çatışma sesleri gelmeye devam ediyor. Batıda Yunanistan Türkiye’nin hak ve çıkarları tehdit etme cüretinde bulunurken, güneyde Irak ve Suriye’deki kaos ortamı bölgeyi istikrarsızlaştırmaya devam ediyor. Doğu cephesinde ise Ermenistan’ın provokasyonları fiili silahlı saldırıya dönüşmüş durumda. Ermenistan’ın sınırda başlattığı saldırılar neticesinde onlarca soydaşımız şehit düştü.

Bu gelişmelere bakıldığında, Türkiye’ye doğrudan ya da dolaylı saldırılarda son zamanlarda bir artış yaşandığını söylemek mümkün. Türkiye’ye karşı hasmane ve mütecaviz eylemler artarken, bu girişimlere imza atan Yunanistan ve Ermenistan’ın kimden cesaret, telkin ve teşvik aldığı da netleşmeye başladı. Güneyimizde bir terör devleti oluşumu için siyasi ve askeri destek vermekten çekinmeyen sözde müttefiklerimizin, Atina ve Erivan’ı destekler mahiyetteki açıklamaları, bu ülkecikleri kimlerin pohpohladığına dair ipuçları veriyor.

Geçen Mayıs ayında Türkiye’yi şikâyet etmek için ABD’yi ziyaret eden Miçotakis orada Türkiye karşıtı eylemler için cesaretlendirilmişti. Hatta bu konuda bir talimat almış olması da kuvvetle muhtemel. Yunanistan sınırında ABD’ni askeri yığınak yapması ve son olarak GKRY’ne yönelik silah ambargosunun askıya alınması gibi gelişmeler, Atina’nın ABD tarafından teşvik ediliyor olma ihtimalini bir hayli güçlendiriyor.

Diğer taraftan ise Yunanistan, Ukrayna savaşının gidişatına bakarak Türkiye karşısında bir şansı olabileceğini düşünüyor. Ukrayna’nın Rusya karşısında beklenenden daha başarılı bir savunma ortaya koyması, hatta son zamanlarda işgal altındaki bazı toprakların Ruslardan geri alınması gibi gelişmeler, Atinalı gafillerde “biz de Türkiye karşısında aynısını yapabiliriz” intibaının oluşmasına sebep oluyor. Yunanistan, tüm Avrupa ve ABD’nin desteğini alan Ukrayna’nın Rusya gibi güçlü bir ülke karşısında direnebilmesinden aldığı cesaretle, Türkiye karşısında giderek pervasızlaşıyor.

Ermeni lobisinin sözcülüğünü yapmaları ile tanıdığımız Macron ve Pelosi gibi figürler de Ermenistan’a her konuda destek vermekten geri durmuyor. ABD Dışişleri Bakanı da son çatışmalarda sorumluluğu Azerbaycan’a yükleyen açıklamalarda bulundu. Tayvan’a ziyaret gerçekleştirmekle Çin-Tayvan gerilimini tetikleyen Pelosi’nin Erivan’ı ziyaret etmesi de yine dikkat çekici bir gelişme oldu. Ermenistan ile Azerbaycan’ın 9 Kasım 2020 mutabakatı çerçevesinde ilişkileri normalleştirmesine dair hiçbir desteği olmayan Pelosi’nin çatışma haberlerinin hemen ardından Azerbaycan’ı eleştirmek için soluğu Erivan’da alması, Bakü-Erivan geriliminde ABD’nin yine tarafsız kalamayacağını gösterdi.

ABD ve Fransa başta olmak üzere AB ülkelerinin Yunanistan ve Ermenistan’a verdiği desteğin, bölgemizde gerilimi düşürmek ve istikrarı sağlamak amacı gütmediği aşikâr. Bu iki ülkeye adeta Türkiye’ye sorun çıkarsın diye destek verenler, normalleşme süreçlerini baltalamakla kalmıyor, Türk hükümetini seçim öncesinde siyasi ve ekonomik açıdan zor duruma düşürüp ülkemizdeki siyasi uzantılarına seçimde avantaj sağlamak istiyor. Türkiye’deki muhalefet ise meseleyi tamamen çarpıtıp bu gerginliklerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercihi ve planı olduğu yönünde tezvirat yapıyor.

Cumhur İttifakı’nın seçimi kaybetmesi için elinden geleni yapan bu yabancı ülkelerin Türkiye karşıtı söylem ve eylemlerinin, Cumhur İttifakı’nın muhalefet ile Batı başkentleri arasında kirli bir işbirliği yürütüldüğü eleştirilerinde haklı olduğunu ortaya çıkardığı bir gerçek. Doğu ve batıdan eş zamanlı gelen tahrikler ve bunlar karşısında hükümeti zora düşürmeye çalışan iç siyasiler, dahili ve harici bedhahlar arasındaki işbirliğinin güçlendirildiğine işaret ediyor.

Kısacası, meselenin sadece Ege adalarındaki egemenlik tartışması ya da Zengezur koridorunun açılıp açılmaması olduğunu belirtmek gerek. Meselenin önemli bir boyutu seçime giderken Türk hükümetini zor duruma düşürmek ve uluslararası sahada hata yapmaya zorlamak. Ancak, Türk hariciyesi böylesi zorlu denklemler karşısında stratejik hamlelerde bulunarak milli menfaatleri koruma noktasında maharetli olduğunu çok kez ispat etmiş durumda. Türkiye yine aklıselimle davranıp bu zorlu dönemeçten zarara uğramadan çıkmayı elbette başaracaktır.