Dalgalı müdahaleli kur rejimi olan ekonomimizde, kurun dalgalanmasına yoğun sermaye hareketleri, dış ticaret hareketleri, kamu açıkları, ülkelerin gelirleri, siyasi koşullar, enflasyon, merkez bankalarının uyguladığı para politikaları ve daha birçok etken sebep olabilir.

Enflasyonu tek hanede tutmak için neler yapabileceğimizi ve etkilerini analiz etmeyi düşünürken, sürünen enflasyon ya da ılıman enflasyon (tek haneli enflasyon) hayaliyle yaşarken, gerçekte paramızın hızlı bir şekilde değer kaybettiğine şahit olduk.

Döviz kurunun aşırı değerlenmesiyle ve daha birçok nedenlerle oluşan maliyet enflasyonu çiftçinin âdeta kâbusu oldu ve olmaya da devam ediyor. “Çiftçilerimiz tam bir maliyet enflasyonu yaşamaktadır.” Özellikle kâbus gibi geçen ve hâlâ devam eden son yedi ay. “Gübrenin, ilacın, mazotun fiyatlarının izi; yemin, samanın, süt fiyatlarının izine karıştı.” Bazen günlük bazen de haftalık olarak tarım girdilerin fiyatlarındaki artış âdeta çiftçinin belini bükmüş durumda. Özetle “çiftçi maliyet enflasyonunun altında inim nim inlemekte.”

Neler yapabiliriz/yapmalıyız? Öncelikle, “ham maddesi ülkemizde olan sektörlere yapılan yatırımları artırabilir ve destekleyebiliriz.” Küreselleşen dünyada tüm sektörler önemlidir. Tarım sektörü ayrı bir değere ve öneme sahiptir. “Tarım sektörü diğer sektörlerin âdeta lokomotifidir.” Bu cümle yeteri kadar açık, net ve anlaşılır değil mi? Buna bağlı olarak tarım sektörü ya yeteri kadar bilinmiyor ya anlaşılmıyor ya da özellikle yapılıyor. “Başta tarım sektörü olmak üzere bu sektörle bağlantılı olan tüm sektörlere yatırımlar sürdürülebilir bir şekilde artırılmalıdır.” Tarım sektörüne yapılan desteklerin orta ve uzun vadede mutlaka olumlu etkileri olacaktır.

Daha az yatırımla daha fazla gelir elde edeceğimiz sektörleri yeniden gözden geçirerek politikalarımızı bu yönde şekillendirmemiz gereklidir. “Yeni bir tarım, yeni bir ekonomi modeli oluşturarak kısa sürede refaha ulaşmamıza katkı sağlayabiliriz.” Araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge’ye) yapılan yatırımlara devam edilmelidir. Buna bağlı olarak Ar-Ge tarım sektöründe ticaret hacmimizi artırmamıza ve bu sektörlerde ilerlememize olumlu katkılar sağlayacaktır. “Ar-Ge’ye yapılan yatırımlardan vazgeçmek, gelecekteki refahtan vazgeçmek demektir.”

“İster döviz kuru ister enflasyon hangi türden olursa olsun, çiftçinin psikolojisini olumlu yönde etkilemek önemlidir” ve bunu başarmanın tek yolu güven sağlayıcı politikalar oluşturmaktan geçer. Böyle bir ortamda ilk yapılacak hamle kamuda tasarrufları artırmak ve buradan elde edilecek kârı akıllı yatırıma dönüştürmek olmalıdır.

“Ülkemizde enflasyonun düşürülmesi tarımda maliyetleri düşürmeye ve verimliliği artırmaya yönelik çalışmaların sürekliliği, değer zincirinin yeniden ele alınmasıyla mümkündür.”

Tarım sektörüne yapılan destekler, “yeni teknolojilerin kullanımına yönelik olursa, tarımda gerçek verim artışı sağlanabilir.” İklim değişikliği nedeniyle meydana gelen hastalık ve zararlılardaki artışların verime olumsuz etkileri ancak bu şekilde tolere edebilir. “Tarımsal üretimde meydana gelebilecek ufak değişimler bile etkilediği sektörlerde istihdamın ve gelirlerin değişmesine neden olabilir.”

Döviz kurlarında ve tarımda istikrar, enflasyonla mücadeleye, yatırımlara, tasarruflara, tarımsal ithalatın azalmasına, araştırma geliştirme faaliyetlerine olan desteklerin artırılmasına, özelleştirme ile elde edilecek gelirlerin büyük bir kısmının yatırıma dönüştürülmesine bağlıdır. Ülke parasının değer kaybettiği durumlarda, ihraç edilen ürünlerin fiyatlarındaki düşüş, dış ticaret açığının kapatılmasında önemli rol oynayabilir. “Tüm sektörler için ham maddesi bizde olan ürünlerle ilgili sektörlere yatırımlarımızı artırarak, ithalatımızı azaltma yoluna gitmeliyiz.” Ancak bu şekilde ihracat artarken, dış ticaret açığımızı azaltabiliriz.

Döviz artarsa artsın denilebilir mi? İthalata bağlı bir ekonomide doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir. Döviz kurundaki artış devam ettikçe, enflasyondaki artış da devam edecektir.

Son söz: “Avrupa’da raflar boş, bizde dolu” sözü çok doğru üstadım. Bizde raflar dolu olabilir ama bizde de cepler boş, cüzdanlar boş. Bu bağlamda rafların dolu olmasının bir faydası olmuyor. “Kayserili samanı yonca sansın diye eşeğinin gözüne yeşil gözlük takarmış.” Gözlük takmaya gerek duymadan da ülkemiz ekonomisinde ve tarımında yapılacak çok işler var.

Sağlıcakla kalın.