"Gece kurt yavrularken çıktık dünyaya, sabah kükrerken arslan ismimiz konuldu. Kartal yuvalarında analarımız emzirdi, at üstünde babalarımız öğretti kavgayı" diyordu bir zamanlar Çeçen halkı. Dudayev zamanıydı bunu söylediklerinde. O Dudayev ki, savaşın en zor anlarında bile disiplininden vazgeçmezdi, savaşın en kızgın, en yorucu anlarında bile yüzünün traşlı olması asker kökenli olmasından ve bu disiplinden kaynaklanıyordu herhalde. Cahar Dudayev zamanında Çeçen halkının imza attığı yiğitlik destanları hâlâ konuşulmaktadır. Cahar Dudayev halkı gibi yiğit, halkı gibi kahramandır. Ait olduğu toplumun bir neferi ve aynı zamanda lideridir. Yani Cahar Dudayev, eşittir Çeçenistan. Kahramanlıkları o kadar konuşuldu ki Türkiye’de bir efsane, bir mit oldu. Türk toplumu Çeçen halkıyla övündü, dualar etti, kahramanlıklarını anlattıkça anlattı. 21 Nisan 1996 yılında haince şehit edildi. Sadece Kafkaslar değil Türkiye de yasa boğuldu. Katil belli, kahraman belli.

Çok şey değişti Çeçenistan’da Dudayev’den sonra. Bu değişiklikler ve yönetim şekli az çok herkesçe bilinir.

Peki, hiç söylenilmeyen ve diğer asıl kahramanlar kimdir biliyor musunuz? Türk çocukları. O Türk çocukları ki, Çeçenistan’da savaşın en amansız zamanlarında okullarda seferber olarak para toplayıp Çeçenistan’a gönderenlerdir. Elbette ki o paralarla silah alınmaz veya savaşın yönü değişmez ama harçlıklarıyla topladıkları paraları bağımsızlık uğrunda savaşan bir topluma destek niyetiyle gönderen o masum çocuk, en az cephedeki asker kadar kahramandır. Bütün sır, o ruha sahip olan Türk çocuğunun maneviyatında, örfünde, töresinde, terbiyesinde ve tarihinde saklıdır. Bu maneviyat, atalarının haksızlığa karşı boyun eğmemesinden, mazlumu yalnız bırakmamasından geliyor. Türkiye’de çocukların topladığı para, Dudayev ve Çeçen askerini mağlup eder mi? Bu dikkat karşısında tabii ki Çeçen kahraman, Türk çocuğunun gözünde daha da kahraman olmak zorundaydı.

Eşi Alla Dudayeva’nın “Milyon Birinci” kitabından alıntı: Her akşam misafirlerimiz olurdu. Misafirler gittikten sonra beni odaya çağırdı. 1,5,10 dolarlık paraları gösterip heyecanla dedi: “Bu paraları Türk öğrencileri bizim için topladılar.” O kadar şefkatle konuşuyordu ki sanki çocukları kendi gözüyle görmüş gibiydi. “Belki de okulda bir şeyler yesin diye annesi tarafından verilen paradır, belki de bir çocuk kendisi için topladı bu paraları. Ama şimdi bu paralar bizde. Bunlar benim kalbimi ısıtıyor.

İkinci bir olayı Azerbaycanlı araştırmacı yazar Enver Börüsoy’dan dinledim. Türkiye’deki çocukların para yardımını anlatan Börüsoy, kitapta olmayan bir hikâyeyi benimle paylaştı: İlkokul mezunu olan bir kız, ninesinin ona hediye olarak aldığı altın küpeleri Çeçenistan savaşına destek için gönderdi…

Ve Cahar Dudayev, 21 Nisan 1996 yılında şehit düştü. Şehit düştüğünde elbisesinin iç cebinde on tane bir dolar çıktı. Bu paralar Türkiye’deki çocukların Çeçenistan’a yardım olarak gönderdiği ve Dudayev’in kalbini ısıtan paralardı.

Sen ne yaptın çocuk, ne kadar büyük kalbin var senin? Savaş komutanına ve cumhurbaşkanına ruh veren o çocuk sensin. Şimdi o çocuklar senin anan, baban, amcan, teyzen…

Yani sana 23 Nisan’ı hediye eden Ulu Önder’in Atatürk’ün dediği gibi “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

23 Nisan’ın kutlu olsun Asil Kan!

Son olarak Alla Dudayeva’nın kitabından bir kısmı daha sizinle paylaşmak istiyorum: Cahar, yurt dışında birçok arkadaş edinmişti. Lakin 40 yıla yakın dünya harekâtının – ‘Bozkurtların’ tartışmasız lideri olan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş’e hep özel saygı ve sevgiyle yaklaştı.