Eğitim sistemimiz iki dönemdir internet üzerinden çevrim içi derslere dayalı olarak yürütülmektedir. Özellikle bu dönem oldukça olgun bir aşamaya geldiğini de gururla gözlemliyoruz.

     Uzaktan eğitimin iki ana unsuru internet ve bilgisayardır. Bir önceki yarıyılda devlet okulları için ana eğitim aracı olan televizyon, EBA’nın daha aktif olması ve canlı eğitim imkânları ile beraber, bu yarıyıl da destekleyici ya da yedekleyici unsur olarak konumlanmıştır. Yani artık bilgisayar ve internet tam olarak ders kaynağı haline gelmiştir. Öyle ki; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız ücretsiz internet paketleri de vermeye başlamıştır.

     Bu araçlardaki vergilendirmeye baktığımızda ise, bilgisayar fiyatlarına %18 KDV eklendiğini görüyoruz. İnternet fiyatlarında ise %18 KDV ve %7,5 ÖİV uygulanmaktadır. Basılı eğitim kaynaklarındaki vergilendirmeye baktığımızda ise, KDV istisnaları tebliğine göre, ders kitapları KDV istisnası dâhilindedir.

     Bu durumda nasıl bir ders kitabı için vergi alınmıyorsa, her öğrenci ve öğretmen için bilgisayar alımlarında, KDV; internet aboneliklerinde de ilk tesis ÖİV, telsiz ücretleri ve her faturadaki ÖİV‘nin kaldırılması planlanabilir. Salgının başlangıcı itibarıyla bilgisayar almış ya da internet bağlatmış öğrenciler ve öğretmenler için de KDV/ÖİV iadesi imkânı sağlanabilir.

     Bir diğer konu da öğretmenlerin internet kullanımlarında görülmektedir. EBA canlı derslerinde her bir okula bir kota sunuluyor. Kotaları yetmeyen okullar da canlı ders gereksinimlerini farklı görüntülü iletişim programları üzerinden sağlama yoluna gidiyor.

Bu durumda öğretmenlerin EBA canlı derslerine ek olarak diğer video konferans programları nedeniyle büyük bir kota kullanımı durumu oluşuyor. Bakanlık isteğiyle internet servis sağlayıcılar tarafından EBA’ya doğru erişimler için tahsis edilen ücretsiz 3-8 GB kota ise ders sayısına göre yetmeyebiliyor. Harici bir programın kullandığı durumlarda da gerekli internet kotası doğrudan öğretmenin internet paketinden gidiyor.

     Bir de ilk alım maliyetlerine bakalım. Kaba bir hesapla, bir tablet/bilgisayar, modem, ağ araçları ve ilk internet bağlantısından oluşan 6000 TL civarındaki ilk alım/kurulum maliyeti 4 yıllık eskimeye tabi tutulsa, aylık 125 TL’ye yakın bir maliyete karşılık gelir. Bunun üzerine internet ve ek kota maliyetleri katıldığında her bir öğretmen için aylık 200-300 TL’ye yakın bir maliyet oluşabilecektir.

    Kalem, kâğıt, kırtasiye gereksinimlerine göre hesap edilen ve bu yıl için 1250 TL civarında olan eğitim ödeneğinin de kırtasiyeye ek olarak bilgisayar, tablet, internet vb. pahalı giderlere yetmeyeceği görülmektedir.

     Bu nedenle öğretmenlerin tablet/ bilgisayar ve internet ücretlerinin MEB ya da çalıştıkları özel eğitim kuruluşları tarafından karşılanması bir gereksinim olarak görünmektedir. Üstelik bunu bir salgın dönemi gereksiniminden ziyade, çağın gerekleri ile ilerlemenin bir gereksinimi olarak görmeliyiz.

     İlk çıktığı dönemlerde, internetin eğitim eşitsizliğini azaltacağı tezi öne sürülmüştü. Zaman içinde görüldü ki, internete erişebilenler ve interneti kullanmayı öğrenenler çok daha hızlı ileri gittiler. İnternete erişimi olamayan ya da doğru kullanamayanlar ise en öndekine göre eskiden olduğundan daha geride kaldılar. Kimin önde, kimin geride olacağına ise yatırım kararlarını veren şirketler karar vermiş oldu.

     İşte zorunlu hale gelen uzaktan eğitim süreci de benzer bir ikilemi önümüze koyuyor. Uzaktan eğitim ve canlı dersler büyük bir ilerleme gibi görünse de, teknik altyapıya bir nedenle ulaşamayanlar için çok daha geride kalmak anlamına gelebilecektir. Bu eşitliği devlet eliyle sağlamak zorundayız