2023 yılının Şubat ayında meydana gelen deprem felaketleri tüm ülkeyi büyük bir üzüntüye sürüklemişken bir taraftan da ülkemizi ciddi bir ekonomik sınama ile baş başa bıraktı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu'na göre depremin maliyeti 2 trilyon lira, yaklaşık 104 milyar USD civarında. Bu rakamın büyük kısmının, hızlı bir şekilde, önümüzdeki iki yıl içinde harcanması gerekiyor.

Türkiye’nin GSMH’sinin onda birine tekabül eden bu harcamanın, denk bütçe hedefindeki bir devlet açısından bir girdisi olmak zorunda. Bu nedenle atılan ilk adım da 12 Mart 2023 tarihinde yürürlüğe giren 7440 sayılı Kanun ile gelen yeni ek vergi oldu. Bu Kanun’a göre yeni vergiler şu şekilde:

-        Kurumlar Vergisi Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrahlar üzerinden, dönem kazancıyla ilişkilendirilmeksizin %10 oranında,

-        Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a maddesinde düzenlenen iştirak kazancı istisnasına konu kazançlar ile yurt dışından elde edilip en az %15 oranında vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazanç üzerinden %5 oranında ek vergi hesaplanacaktır.

İlgili kanunlara göre kurulmuş, teknoloji geliştirme bölgelerinde olup gelirlerden istisna ve indirime konu olan kazançlar da mikro ve küçük işletmeleri kapsam dışı bırakarak da olsa, kapsama alınmış durumda. Diğer bir deyişle, orta ve büyük tanımına uyan TGB şirketleri de kapsama alınmış. Kanun’la ilgili bir diğer önemli nokta da Kanun’un çıktığı tarih itibarıyla bitmiş bulunan 2022 yılını kapsama alıyor. Bu vergi ile mükelleflerin çok dar bir kısmının (tahminen %2) kapsandığı belirtiliyor.

Bitmiş bir yılı içermesi nedeniyle geriye dönüklük sorgulamalarına maruz kalan bu vergi, tüm planlamalarını, bütçe ve gelir gider dengesini oluşturdukları bir ortamda, şirketlere birden ciddi oranda bir vergi yükü gelmesi anlamına geliyor.

İstisna ve indirimler zaten belli şartlara haiz olmanın birer avantajı olarak devlet tarafından sunuluyor. Örneğin, devlet teknoloji geliştirme bölgelerine nitelikli şirketleri kabul ediyor ve “senden vergi almayacağım ama Ar-Ge yap” diyor. Ya da şirketlerin yatırım projelerine teşvik belgesi veriyor, şirket de tüm yatırımı buna göre planlıyor. Devlet bu Kanun’la, “bu indirimlerin bir kısmından vazgeçtim ve şu oranda vergi alacağım” demiş oluyor. Üstelik de bitmiş bir yıl ile ilgili olarak.

Sonuçta bu vergi geneli değil şirketlerin nitelikli ve zaten büyük yatırımların altına girmiş olanlarını etkilemiş oldu. Şirketler arasında bu vergi ile ilgili olarak dava açanlar olduğunu da görüyorum. Buna esas konular ise geriye yürümezlik, vergilemede genellik ve eşitlik, anayasal hukuki güvenlik gibi ilkelerle ilgili sorgulamalar.

Deprem gibi olağanüstü bir durum elbette yeni vergi gerektirebilir. Devlet de gerek duyduğu tüm kuralları sahip olduğu erk ile koyar ve uygular. Ancak, kuralların ilkelere uygunluğu ise ülkedeki yatırım isteğini de etkileyen önemli bir unsurdur