Dünya Basketbol Şampiyonası’nın başlamasına sayılı günler kaldı. Diğer takımlar gibi milli takımımız da hazırlıklarını sürdürüyor. Önemli rakiplerle yaptığımız maçlara baktığımızda Fransa’yı yendik. Şampiyonanın iddialı ekibi Sırbistan’a direnemedik. Yunanistan’ı yenebilirdik, İtalya’yı son anda geçtik. İnişli çıkışlı bir grafik.

Sadece maç sonuçları itibarı ile değil, ayrı ayrı her mücadelenin içinde de farklı bölümlerde farklı performanslar izledik. Hazırlık döneminde yadırganacak bir durum değil. Yoğun bir sezonun ardından, böylesine bir dönemde de yapacak fazla bir şey yok. Kervan yolda düzülür misali. Şampiyonaya kadar ne kadar ilerleyebilirse Ufuk Sarıca ve ekibi o kadar hazır hale gelecek.

Kadro anlamında sıkıntıları var milli takımın. Mesela Tolga Geçim gibi bir oyuncudan daha baştan mahrum kaldık. Elbette Tolga, tek başına takımı sırtlayacak değildi. Ama birden fazla pozisyonda oynayabilmesi ve fizik avantajıyla katkı yapabilecek bir isimdi. Pota altındaki en büyük silahımız Semih’in sakatlıktan yeni çıkması handikap. Semih’in şampiyonaya kadar tam olarak hazır olması ve iyi oynaması şart.Çünkü O’nun yerini dolduracak alternatif neredeyse yok. Ersan’ın Willbekin’in takıma geç katılması da oyun düzenine adaptasyon bakımından rötar yarattı. Buna rağmen özellikle Ersan tecrübesiyle şimdiye kadar katkı yaptı. Furkan belirli bir çizgiyi yakaladı. Bizim için kritik isimlerden biri olan Cedi Osman’ı şampiyonada daha istikrarlı ve iyi oynamasını bekliyoruz.

Üç NBA oyuncu, bir devşirmeyle birlikte böyle büyük bir organizasyona belki de tarihimizin en genç kadrosuyla katılacağız. En büyük sıkıntı da bu olacak gibi. Ersan, Furkan, Cedi, Willbekin ve Semih’i bir kenara koyarsak, diğer oyuncularımızın sezon içinde oynadıkları süreler çok tatmin edici değildi. Özellikle takımı yönlendirecek, karar verecek pozisyondaki kısalar için bu durum daha belirgin. Kısacası hem deneyim hem oynama alışkanlığı da bizden yana değil. Diğer yandan gençlik bir avantaja dönüşür mü? Bunu da maçlarda göreceğiz. Takımımız hazırlık maçlarındaki dağınık görüntüsünü düzeltebilir, oyun içinde iniş çıkışları daha kontrollü hale getirirse işimiz kolaylaşabilir.

Bu şartlarda gidebileceğimiz yer aşağı yukarı belli. Milli takım ilk turda Japonya ve Çekya’yı mağlup ederse, ikinci turda Yunanistan engelini geçerse ki olabilir. Akropolis turnuvasında gördük. Yenilmeyecek bir takım değil. İşte o zaman çeyrek finali görür. Koç Ufuk Sarıca da zaten çeyrek finali başarı olarak işaret etti. Genç bir takımımız var ve önümüzdeki on yılı bu çocuklarla geçireceğiz. Sonuç ne olursa olsun gerçek bu. Şampiyon da olsak, sonuncu da içerde basketbolumuzun sorunları bizi bekliyor. İçeriyi temizlemeden de çok büyük başarılar beklemek hem gerçekçi hem eşyanın tabiatına uygun değil.