Türkiye ne zaman terör örgütlerine karşı kapsamlı bir operasyona başlasa Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yetkili isimleri hemen kameraların karşısına geçer.

Operasyonu derhal durdurmaya yönelik çağrılar yapılır.

Türkiye’ye silah satışını askıya alan yasa teklifleri hızlıca meclislerinden geçirilir.

Geniş kapsamlı ambargo şantajına başvurulur.

Türk ekonomisini mahvetme tehditleri savurulur.

Arkasında gizlendikleri bahane hep “siviller” olur.

Dünyayı yöneten teknoloji ellerindedir.

Sezgin Tanrıkulu, Şebnem Korur Fincancı gibi örneklerle görüldüğü üzere birçok yerel komprador her türlü kirli propaganda malzemesini üretmeye amadedir.

Fakat Türk askerinin sivilleri hedef aldığını gösteren tek bir kanıt bile bulamaz, gösteremezler.

İddialarını şayiadan öteye geçiremezler.

Türkiye’yi ekonomik olarak köşeye sıkıştırabilirler ama dünya kamuoyunun vicdanında “sivil öldüren bir ülke” sıfatıyla mahkûm edemezler.

Türk askeri güneşin doğuşuyla batışı arasında tamamlayabileceği operasyonları, operasyon bölgesindeki sivil unsurların canlarını koruma pahasına haftalara, aylara uzatır. 

Paçalarından emperyalizm damlayan Batılı egemenlerin niyeti sivil hayatları koruyup kollamak da değildir.

Onlar Türk askerinin postalı altında ezilen çıkarlarını kurtarmanın peşindedir.

“Operasyonları durdurun” açıklamasının tercümesi “Bölge üzerindeki planlarımızı zedelemeye son verin”dir.

Türkiye’nin meşru operasyonlarını bir an önce sona erdirmek adına yuvasından çıkan tehdit dili, şimdi 8 bini çocuk 20 bin Filistinliyi katleden İsrail’in pisliklerini yalamakla meşguldür.

Türkiye’nin sivilleri öldürdüğüne dair tek bir kanıt bile bulamadıkları halde İsrail’in öldürdüğü bebeklerin, çocukların videoları dünyayı dolaşırken Avrupa Birliği ve ABD İsrail’in sebebiyet verdiği sivil ölümlerine karşı üç maymunu oynamayı sürdürmektedir.

Niyeti insan hayatının muhafazası gibi şerefli bir misyona bağlanmış olan hiçbir kurum ve kuruluş, hiçbir devlet,  elleri bebek kanına bulanmış bir katilin yanına koştura koştura gidip taziye kuyruğuna girme şerefsizliğine yeltenmez.

20 binden fazla insan öldüren azgınlığa karşı tepkisiz kalmak insan haklarıyla, özgürlüklerle aynı çuvala girmez.

Ama Batılı devletlerin çıkarları İsrail’in vurucu gücüne endekslidir. Binlerce bebek ve çocuğun vahşice öldürüldüğü Gazze’de insani bir ateşkesin sağlanması konusunda inisiyatif alınmamasının sebebi budur.

İsrail tohumunu bölgemize eken, geçen yüzyılın egemen devleti İngiltere, bugün onu en çok kollayan, günümüzün egemen devleti Amerika’dır.

İsrail birçok açıdan sebep gibi görünebilir. Aslında dünyayı kasıp kavuran emperyalist, Siyonist, kapitalist kötülüğün sonucudur.

Dolayısıyla mücadele sebeplere karşı değil sonuçlara odaklanmalıdır. Aksi halde kazanılan başarılar bile sadece dönemsel olur.