Geleneksel muhasebe sisteminde enflasyon etkisi dikkate alınmıyor, bilançolarda gerek enflasyona gerek kur artışına bağlı olarak firmaların gerçek durumunu yansıtmayan değerler ortaya çıkabiliyor.

Bu konuyu düzenleyecek yöntem ise enflasyon muhasebesi olarak anılan tablolarda enflasyonun dikkate alındığı yöntem. Aslında bu uygulamanın yapılması yönünde bir tebliğ var iken, alınan bir karar ile bu uygulama 2023 yılına ertelenmişti. Bu erteleme ise yüksek enflasyona maruz kalan şirketlerimiz için olumsuz bir etki oluşturuyor.

Olumsuz etkinin ortaya çıktığı ilk nokta kârlılık. Kâr hesaplanırken bir malın alım tarihindeki maliyeti ya da var olan ham maddelerin ortalama maliyetleri kullanıldığında, aslında bugün daha pahalı olan bir ham madde, daha düşük bir maliyet ile gösterilmiş oluyor. Bu da kârlılığın yüksek görüneceği anlamına geliyor. Fiktif kâr da denilen bu durum aynı zamanda bu yüksek kâr üzerinde bir vergilendirmeye yol açıyor. Vergi sonrası kalan kâr ile üretimin yeniden yapılması da eskisi kadar yüksek adetlerde olamıyor.

Enflasyon dikkate alınmadan yapılan muhasebenin bir diğer etkisi de, çok kârlı görünen işletmenin buna güvenerek yüksek kâr payı dağıtmasıyla ortaya çıkıyor. Aslında, enflasyon etkisi ile satın alma gücü olarak çok daha düşük bir kârlılık üretilmiş olmasına rağmen, şirketler alışageldikleri temettü ödemelerini yapmaya devam edebiliyorlar, bu da şirketlerin sermayesini azaltıyor.

Bir diğer konu da amortismanlar. Benzer şekilde, gelirden düşülen amortismanların da azlığı verginin artmasına yol açıyor.

Bir diğer konu ise, parasal olmayan binalar gibi varlıkların değerinin enflasyon etkisiyle artırılması konusudur. Bugün bunun için ek vergi ödemeyi gerektiren yöntemler olsa da, doğal olan, bir malın enflasyon etkisi ile yeniden kolayca değerlemesinin yapılabilir olmasıdır. Böylece yıllar önce alınmış bir mal reel değeriyle gösterildiğinde şirketin tabloları reel şekilde güçlü görünebilecektir.

Enflasyon muhasebesi uygulaması, parasal olmayan değerlerin enflasyon ile belirlenecek bir katsayı ile düzeltilmesi, sonuçta da o dönemin satın alma gücünü ifade eder hâle gelmesi işlemidir. Örneğin, herhangi bir bilançoda 3 yıl önceki 1.000.000 TL sermaye, bugünün 1.000.000 TL sermayesi ile eş değildir. Bu sermaye ile 3 yıl önce üretilenden çok daha az ürün üretilebilecektir. Aslında rakam aynı kalmış olsa da sermaye zayıflamıştır.

İşte bu nedenlerle hem bilançoların gerçek durumu yansıtması hem de reel gelirler ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde enflasyon muhasebesi uygulamasına 2022 için uygulanabilir olmak üzere geçilmesi önemlidir. Bu konuda TOBB ve ASO başta olmak üzere özel sektörün talepleri hâlen devam etmekte. Bu uygulamalar yabancı yatırımın çekilmesi kapsamındaki çalışmalar açısından da olumlu olacaktır. Zira yatırımcılar daha reel bilanço ve tablolara göre hareket edebilecektir.

Vergi vatandaşlık görevidir, gelir ve kurumlar vergisi kalemleriyle devletin aldığı verginin büyük kısmını şirketler vermektedir. Şirketler, istihdam yaratması ile beraber sosyal dokunun korunması için de kritik bir role sahiptir. Ülkemiz için olağan üstü geçen 7 yılda, hükümetimiz, aldığı birçok önlemle, işsizliğin azaldığı, şirketlerin ayakta kaldığı, ekonominin büyüdüğü, borçluluk oranlarının azaldığı bir ekonomik ortamı oluşturmayı başardı. Bu kapsamda uygulanan ana yöntem de, şirketlerin güçlü tutulması ile ekonominin de güçlü tutulması oldu. Bu muhasebesel gereksinim de şirketlerin reel durumlarını fark edebilmeleri ve yönetebilmeleri açısından önem taşıyan bir konu.

Ref:

https://www.garantibbvayatirim.com.tr/medium/ResearchReports-PartialFile-2680.vsf

https://www.tskb.com.tr/blog/kuresel-ekonomi/2023-ile-yine-yeniden-enflasyon-muhasebesi