Disiplin toplumu ve enformasyon toplumu kavramları sosyal bilimler açısından tanıdık olan ifadelerdir. Disiplin toplumundan enformasyon toplumuna geçtiğimiz ve bizim için anlamlı olanın da bilgi ile yapılandırılmış bir hayat olduğu çok defa tekrar edilegelmiştir.  Artık bilginin değil, verilerin ve şeffaflığın/anlık ve sürekli görünür olmanın egemen olduğu günümüz toplumunda acaba bu değişim sadece sosyal bir etki ile sınırlı mı olacaktır? Sosyal olanın aslında siyasal olduğu gerçeğinden hareketle ve soruya cevabımız tabii ki hayırdır.  Veriler ve şeffaflık üzerinden politik hayat ve onun önemli özneleri özgürlük, akıl ve olgu modern demokrasinin hayaleti olarak ortaya çıkan enfokrasi sürecinde ne anlama gelmektedir? Demokrasinin bir kriz durumunda olduğu, demokratik süreçlerin çağımızda işlevselliğini kaybettiği sık sık tartışılır. Güvenlikçi politikaların demokrasi kültürünü ve özellikle özgürlüğü, aklı ve olgusal olanı derinden etkilediği, güvenlik için özgürlüğün kurban edildiği, duygu için aklın askıya alındığı ve verinin olgunun yerine geçtiği vb. konular yine bu bağlamda tartışılan problemler arasındadır. İçinde bulunduğumuz dijital çağda disiplin toplumundan enformasyon toplumuna geçilirken toplumsal anlamda ciddi bir manipülasyon alanı oluşmuştur. Dijitalleşme çağında toplumun maruz kaldığı enformasyon çok ciddi seviyelere ulaşmış ve yaşamın hemen her alanına etki etmiştir. Enformasyonun etki ettiği alanlardan biri de siyaset alanı olmuştur. Demokrasi, enfokrasi hâlini almıştır.

Enformasyona dayanan verilerin sosyal medya ve ağ üzerinde akışı o kadar hızlı olur ki; çoğu zaman bireylerin bunları akli ölçütlerde değerlendirme zamanı bile bulunmaz. Daima en güncel ve en fazla doyurucu olanın peşinden koşma arzusunun sonucu; hem toplumsal gerçekliği olanı ıskalamayı hem de sürekli aç olmayı ve bir türlü doyuma ulaşamamayı beraberinde getirir. Ulaşıldığı düşünülen her güncel bilgi anlık olarak erozyona uğrar, sürekli iletişim hâlinde olmak ciddi toplumsal mevzulara ilişkin olanları da akış içerinde kaybetmeye neden olur. Bunu sağlayan temel araç işe görsellerdir. Görseller daha ziyade argümanlara gerek duymadan iletişim sağlar. İletişimin sürekli olarak görselleşmesi demokratik söyleme de mani olur. Oysa demokrasinin varlık sebebi bireysel çıkarlardan daha ziyade toplumsal öneme sahip olan konulardır. İçerisinde yaşadığımız dünyada ağ toplumu veya internetin kişiselleştirilmesi var olan, vuku bulan sosyal meselelerden bireylerin ya hiç haberdar olmamalarına ya da bunları bağlamından kopuk bir gösteri meselesi şeklinde görmelerine neden olmaktadır. Bu da demokratik kamusal alanın işlevinin yitimi sonucunu doğurmaktadır. Enfokrasi ile dikkatin tüm toplumu ilgilendiren problemlere yönelmesine ket vurulmakta, dikkat dağıtılmakta ve kişiselleştirilmiş internet aracılığıyla bireyler şahsi, kısa vadeli ve hızlı işleyen ağ sisteminde topluma, toplumsal sorunlara yabancı kalmaktadırlar. Nihayetinde bu durum demokratik alanın da manipüle edilmesi, toplumun doğru bilgi edinememesi sonucunu doğurmaktadır.

Enfokrasi ile iletişim ağları üzerinden sağlanan veriler, mesnetsiz siyaset yapmanın dayanağını oluşturur. Milletin tarihsel varoluş hikâyesinin temel konuları olan mevzular, sosyal ağlar aracılığıyla bağlamından koparılır ve içeriksiz değerlendirmelermiş gibi takdim edilir. Demokrasinin işlevini bu şekilde yaralayan enfokrasi ortamında toplum kendisi ve geleceği açısından önemli olan hadiselere duyarsız kılınır. Milletin tarihsel öyküsüne katkı sunma, bu hikâyeyi daim kılmaya yönelik her sağduyulu siyasi adım gölgede bırakılmaya çalışılır.  Bu akışkanlık içerisinde, algıya yönelik sahte haberler ve veri oyunları üzerinden toplum çekirdeklerine (bireysel hayatlara) bölünür.  Hayatı sadece kişisel bir süreçmiş gibi sunma vasıtasıyla sağduyuya ve millet/devlet menfaatine dayanan politik hamle özünden koparılır. Nihayetinde modern demokrasiye musallat olmuş bir hayalet gibi enfokrasi ortada dolaşır.  

İletişim çağının bu kadar hızlandığı dönemde Türkiye’de de siyasi konular bir bakıma enfokrasi ile özünden koparılmakta, olaylar başka bağlamlara taşınmaktadır. Bu durum bazı basın ve yayın kuruluşları tarafından yapılıyor olmakla beraber daha çok bireysel iletişimin yoğun bir biçimde kurulduğu sosyal medya ağları üzerinden gerçekleştirilmektedir. Basın yayın kuruluşları ile birlikte sosyal medya ağlarında tutarlı fikirlerin bulunmayışı ve olgunun farklılığı görsel üzerinden iletişim kurma kolaycılığını beraberinde getirmektedir. Aklın yerini duygu ve hırs aldığı için sonrasında gelişecek olanlar anlık heyecan durumunun kurbanı kılınır ya da hesaplanamaz. Bu ve benzeri durumlarda, veri ve hızlı tüketime yönelik sloganlar üzerinden biçimlendirilen sosyal medyada, aklın değil, duyguya yönelimin egemen olduğu bilinmektedir.

2023 seçimlerine doğru Türk siyasetinde de demokrasi enfokrasiye maruz kalmakta, politik alan görselliğin dayanakları tarafından manipüle edilmektedir. Türkiye’nin hukuki çerçevede yaptığı sınır ötesi operasyonları bu bağlamda hem PKK/YPG terör örgütleri hem de içerideki TTB gibi organlarca enfokrasi çerçevesinde bağlamından koparılmaya çalışılmakta, diğer bazı çevrelerce de masumlaştırma adına bunlar hakkında güzellemeler yapılarak, olgunun dışına çıkılmakta ve akli ilkeler ötelenmektedir. Buradaki temel amaç, ağ üzerinden küresel bir algı oluşturmaktır. Gerçeklikle değil, sözün dolaşıma girmiş olmasının değeri ile ilgilenilerek kendi hesabına bir kazanım devşirilmeye çalışılmaktadır. Burada hedef, gerçekliği saptırmaktan başka bir şey değildir. Kamusal alanının temel bir problemi olan terörle ilgili bu organlarca yapılan açıklamalar tam da demokrasinin, gerçeğin ve olgunun, yalana, sahte habere, görsel ve söz dolaşımına yani enfokrasiye kurban edilmesidir.

Aynı şekilde enfokrasiye kurban edilen bir diğer alan da hukuk olarak öne çıkmaktadır. Bunun Türk siyasetinde son örneği İstanbul Saraçhane’de verilmiştir. Aslında hukuksal sürecin bilindiği ve yaratılmak istenen mağduriyet şartlarının oluşmadığı bir durumda görsellik üzerinden bu algı oluşturulmak istenmiştir. Saraçhane’de ortaya konulan hareket tarzında anın heyecanında var olma, görünme arzusu söz konusudur. Burada verilen görüntüler ile bir algı yaratılmak istenilirken gerçek göz ardı edilmiştir. Alınan kayıtların görsel değeri amaçlarına hizmet etmeyen bir işlev kazanmıştır. Hatta beklenilenin aksine bir sonuç yaratmıştır. Duygu ve ağ üzerinden oluşturulan başka örnek durumlar da söz konusudur. Seksen beş milyonluk ülkede istisna olan hadiseler sürekli durumlar gibi sunulmaya çalışılmakta, her kesimin tümüyle rahatsız olduğu, kınadığı, acele yargı süreçlerinin başlaması gerektiği talebinin olduğu ve yargı süreçlerinin ivedilikle başlatıldığı olaylar üzerinden çoğu zaman gerçeklikler gölgelenmektedir. Burada masum olmayan bir yöntem vardır ve bu yöntem vuku bulan olayların toplumda olağanlaşmış/sıradanlaşmış gerçeklik gibi sunmayı hedeflemektedir. Bu sunumun örtük amacını ise; “Türkiye’de hiç iyi bir şey olmuyor algısını inşa etme” oluşturmaktadır.